Hatırlayışın naifliği
İsveç Akademisi, 2014 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü Patrick Modiano’ya, “Kendine has bellek tekniği ile Nazi işgali sırasında yaşanan en akıl almaz insan hikâyelerini anlattığı ve dönemin dünyasını ortaya çıkardığı için değer görüldü.” diyerek vermişti. Bellek sanatı ustası Modiano, romanlarında okurunu Paris’in labirentimsi sokaklarında gezdirirken aslında kendi zihninin varoluş dehlizleri ve zaman tünellerinde dolaştırıyor.
Deniz Burak Bayrak“Ey unutuş! Kapat artık pencereni”
Ahmet Muhip Dıranas
İsveç Akademisi, 2014 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü Patrick Modiano’ya, “Kendine has bellek tekniği ile Nazi işgali sırasında yaşanan en akıl almaz insan hikâyelerini anlattığı ve dönemin dünyasını ortaya çıkardığı için değer görüldü.” diyerek vermişti.
Dilimize çevrilen az sayıdaki eserlerine baktığımızda bu gerekçenin sonuna kadar haklı olduğunu saptayabiliriz. En son Mahallede Kaybolma Diye adlı romanından sonra yepyeni bir baskı ve kapak tasarımıyla En Uzağından Unutuşun adlı hacmi küçük ama niteliği çok büyük romanı da okurla buluştu.
Ülkemizde çok tanınmayan ama Fransa’nın sevilen yazarlarından olan Modiano, Nobel’in yanında Fransız Akademisi Büyük Ödülü, Fransız Ulusal Edebiyat Ödülü ve Goncourt Ödülü’ne de sahip. Yazarın edebiyat alanıyla birlikte senaristliği de ilgiye değer.
Modiano bir bellek sanatı ustası. Romanlarında okurunu Paris’in labirentimsi sokaklarında gezdirirken aslında kendi zihninin varoluş dehlizleri ve zaman tünellerinde dolaştırıyor. Bellek, zaman, geçmiş, unutuşlar, hatırlayışlar… Bu izlekleri bolca kullanması yazara esrarengiz bir üslup kazandırıyor. Bununla birlikte Fransa’da eserlerinden yola çıkarak yazı tarzına “Modianesk” adı veriliyor.
ÜÇ AYRI ZAMAN
Yazar bize yaşamında hatırladığı üç ayrı zaman dilimini anlatıyor. Roman, 1996 yılından otuz yıl önceki bir ilk karşılaşmanın hatırlanışıyla açılıyor. Anlatıcı, daha ergin olmayan, anne babasından uzak, eğitimini yarıda bırakmış, otellerde kalan ve kitap satarak geçimini sağlamaya çalışan bir genç. Bu genç bir gün Paris sokaklarında Jacqueline ve Gerard Van Bever ile tanışıyor. Bir süre sonra sıkça görüşmeye başlıyorlar. Anlatıcı kahramanımız zaman geçtikçe Jacqueline ve Van Bever’in kumar oynayarak para kazandıklarını ve Mayorka’ya gitmeye çalıştıklarını öğreniyor. Genç kahraman bir süre sonra Jacqueline’e âşık oluyor ve bu gizli ilişki onları bir soyguna ve Londra’ya götürüyor. Londra’ya gelişleri onlara bir süre sonra İkinci Dünya Savaşı ve İngiltere’nin Nazi Almanya’sı tarafından bombalandığı Blitz dönemini hatırlatıyor.
Genç anlatıcı ve Jacqueline yaşanan birtakım olaylardan sonra kopuyorlar ve anlatıcı, yaşam serüvenine yazar olarak devam ediyor. Günler geçerken hep Jacqueline’i anımsıyor: “Ve mutluluk o akşam duyduğum geçici sarhoşluksa, yaşamımda ilk kez mutluydum.” Geri kalan tüm oluntularsa sanki bir bellek yitimi geçirmişçesine unutuluyor.
NAİF BİR HİKÂYE
Patrick Modiano, sade bir dille son derece naif bir hikâye sunuyor. Günübirlik yaşayan, kalender, yapayalnız ama bir o kadar da duygulu bir gencin aşkını anlatıyor. Bunu hiç kırıp dökmeden, ses yükseltmeden yapıyor. Yaşananlar baştan sona dingin bir evrende veriliyor. Bu, romanın okunduğu süre içerisinde okuru da dinginleştirip anlatıcının hüzün demetinin içine sarıyor. Bu hüzünle birlikte yersiz yurtsuzluk, terk edilme, yoksunluk ve arayış kavramlarını da anlamaya çalışıyoruz. Yazar bunların yanında, okurunu her zaman olduğu gibi bu eserinde de bir Paris seyahatine çıkarıyor. Sokaklar, bulvarlar, rıhtımlar, garlardan geçerek zihnimize Paris’i kazıyor. Bunu şehri de capcanlı bir kahraman şeklinde sunarak yapıyor.
En Uzağından Unutuşun, adını Stefan George’un bir dizesinden alıyor. Anlatıcı; romanın adına yakışır bir biçimde, başından geçen kısacık ama son derece duygu dolu geçmişini unutmanın en uzağında, hatırlamanınsa hep yanı başında duruyor.
En Uzağında Unutuşun / Patrick Modiano / Can Yayınları / 2020.