'Hani sağlık ücretsizdi'
Sağlığın ücretsiz olduğu söylemlerinin gerçek olmadığını vurgulayan yurttaşlar, ‘AKP artan sağlık harcamalarının faturasını bizlere çıkarıyor’ diye isyan ediyor .
cumhuriyet.com.trMuaeyene ücretlerinin yanında ilaçtan, reçeteden, eşdeğer ilaçtan alınan katkı/katılım payı ile özel hastanelere verilen fark ücretine dek çok sayıdaki ödeme, yurttaşları çileden çıkarıyor.
Sağlığın ücretsiz olduğu söylemlerinin gerçek olmadığını vurgulayan hastalar, “Soğuk algınlığı için yazılan bir reçeteye bile bir dünya para ödüyoruz. Artık doktora gidip muayene olmak, katkı payları vermek yerine eczaneye giderek ilacımızı alıyor, tedavi olmaya çalışıyoruz. Böyle sağlık sistemi olur mu?” diye yakınıyor. Eczacılar ise tahsildar konumuna getirildiklerini ve zaman zaman hastalarla gereksiz tartışmalar yaşadıklarını vurgulayarak “Reçetelerin yarısından fazlası katkı-katılım paylarına gidiyor” dedi.
AKP hükümeti, artan sağlık harcamalarının faturasını yine yurttaşa kesiyor. Çok sayıda alanda katkı katılım payının alınması, ekonomik zorluklarla boğuşan hastaların belini daha da büküyor. Çalışan hastalardan bu kesintiler eczanede direkt yapıldığı için çoğu kişi bu katkı paylarını hemen fark ediyor.
Asıl problem emeklilerde yaşanıyor. Emekli olan yurttaşlar, muayene olduktan sonra ve ilaçlarını aldıklarında herhangi bir ödeme yapmadıkları için bu kesintileri ancak maaşını alacağı zaman fark edebiliyor.
Kesintiler, çoğu zaman belli bir fiyatın altında olan ilaçları yurttaşın doktora gidip muayene olmadan, katkı paylarını ödemeden direkt eczaneye giderek almasına yol açıyor. Böyle olunca yurttaş ilacı cebinden parasıyla almış oluyor.
Eczacılar: Canımızdan bezdik
İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, katkı katılım paylarının yurttaşı canından bezdirdiğini anlatarak “Belli rakamın altındaki reçetelendirilmiş ilaçların çoğu hasta tarafından parası ödenerek alınmaya başlandı. 10-15 liralık bir reçete için vatandaş tedavisinin tekrarlanması durumunda kesinlikle hekime gitmiyor. Çünkü gittiğinde ona yakın bir katılım payını, belki de daha fazlasını ödemek zorunda kalıyor” diyor.
SGK’nin bu dönem ilaç harcamalarını hesaplanılanın altında bir bütçeyle kapattığını anımsatan Güngör, özellikle ağrı kesici, ateş düşürücüler, belli tansiyon ilaçlarının hastaların cebinden alınmasında etkili olduğunu kaydediyor ve özetle şunları söylüyor: “Devlet tasarruf tedbirlerini ilaç üzerinden yapmaktan vazgeçmeli, sağlık alanının diğer taraflarına dönüp bakmalı. Katkı/katılım paylarını eczane hastadan almaktan zorlanıyor. Parası olmayan hastalar sonradan getiririm diyor ama bu kez de para gelmiyor. Bir nevi katkı payını toplayan değil onu ödeyen durumuna düştük.”
Karaciğer nakli olan Yeter Tunç adlı hasta her ay belli bazı ilaçları kullanmak zorunda olduğunu, eczaneye her gittiğinde ise ortalama 70-80 lira ödeme yapmak zorunda kaldığını anlatıyor. Tunç, şöyle devam ediyor: “Nakilden sonra asit oranını düşürmek için her ay 3 paket kolesterol ilacı kullanmam gerekiyor. Zar zor rapor çıkardım, buna karşın her ay yalnızca 24 lira bu ilaca para ödüyorum. Her ay kullanmam gereken başka ilaçlar var. Onlara da bazen 50, bazen 80 lira ödüyorum. Nakil hastalarının her ilacını aile sağlığı merkezleri yazamıyor, mecburen eğitim ve araştırma hastanelerine gitmek zorundayız.”
‘Bu nasıl bir tezattır’
Gülay Akdeniz ise şunları söylüyor: “Doktora gittiğimizde ucu arkası kesilmeyen katkı paylarıyla karşı karşıya kalıyoruz. İlk katkı payını hastanede muayane olmak için, sonra tahlil istenirse ikinci katkı payını veriyoruz. Sonra da eczaneye gittiğimizde bir de oraya ödeme yapıyoruz. Bir yandan istediğiniz hastanede tedavi olabilirsiniz diyen, diğer yandan da borcunu ödemezsen tedavin aksar diyen bir sistem var, bu nasıl tezattır?”