Hanedan skandalları: Seks,uyuşturucu, kumar, cinayet!
Birleşik Arap Emirlikleri en son Şeyh Halid bin Sultan Kasimi'nin Londra'daki evinde verdiği uyuşturucu ve seks partisi sırasında öldüğü haberi ile gündeme geldi. Ancak bu Ortadoğu'daki hanedanların ilk skandalı değil. Krallıkla ya da şeyhlikle yönetilen ülkelerin saraya mensup erkekleri dilediklerini yaparlarken, saraya mensup kadınların en küçük özgürlük talepleri baskıyla vahşetle bastırılıyor.
Mustafa K ErdemolBu kadar dikkat çekmesinin nedeni kuşkusuz bu krallık ya da emirliklerin muhafazakar ülke olmaları. Çok katı kuralları olan ülkeler bunlar. Ancak bu muhafazarlık, ahlakçılık yönetici eliti kapsamıyor. Kendi vatandaşlarına özgürlüğün kırıntısını bile çok gören bu Ortadoğu şeyhleri, prensleri para harcamayı çok sevdikleri batı ülkelerinde her türlü fantazilerini hayata geçiriyorlar. Ne yaptıklarından, gizlice neler yaşadıklarından ya bu eğlencelerden birinde öldüklerinde ya da birilerinin yazdıklarından haberdar oluyoruz.
Sabık Prenses'in yazdıkları
Janan Harb yazdıkları sayesinde Suudi hanedanında neler olup bittiğini öğrendiğimiz kişilerden biri. Sıradan bir figür değil. Eski Suudi Arabistan Kralı Fahd bin Abdülaziz el Suud'un eski eşi. Yazdığı Kral Fahd'ın Zayıflıkları adlı kitapla Suudi kraliyet ailesinin uyuşturucu, seks, kumar, yolsuzluk nihayet cinayet gibi tüm kürli işlerini ifşa etti. Kral Fahd'la 20 yaşındayken evlenen Filistin asıllı Janan Harb, kitabında şimdiki kral (Fahd'ın küçük kardeşi) Salman bin Abdülaziz el Suud'dan "Riyad Kasabı" diye söz ediyor, Salman için "çok agresifti, iyi bir üne sahip değildi" diyor. Kocası Fahd ile kardeşi Salman'ın prensliklerinde neredeyse tüm zamanlarını İngiltere'deki kumarhanelerde geçirdiğini belirttiği kitabında, ikilinin uyuşturucu düşkünü olduğunu da vurguluyor.
Küçük Arafatlar istemiyorum
Janan Harb'in kitabında dile getirdiği iddialardan biri de üç kez kürtaja zorlanmış olması. Kral Fahd, Filistin asıllı olan eşinden çocuğu olmasını istememiş; "Sarayımda koşan küçük Arafatlar istemiyorum" diyerek.
Erkek sevgilisini boğan prens
Bir Suudi hanedan mensubunun kamuya yansımış skandallarından en ünlüsü 2010'da gerçekleşen bir cinayetti. Suudi krallarından Abdullah Bin Abdülaziz Al-Suud’un 34 yaşındaki torunu Suudi Prens Saud Abdulaziz Bin Nasir Al Suud eşcinsel ilişki yaşadığı hizmetçisi 32 yaşındaki Bandar Abdülaziz'i boğarak öldürmüştü. Çıkarıldığı mahkemede suçunu kabul eden Prens'in Bandar'ı asansörde ölesiye dövdüğünü gösteren kamera kayıtları da oturumda izlendi.
Mahkeme sırasında Prens'in sevgilisine çok uzun zamandan beri işkence yaptığı da ortaya çıkmıştı. Prens sevgilisini haftalarca dövmüş, cinsel tacizde bulunmuştu. Cinayetin olduğu gün de Prens Al Suud, Kral dairesinde birlikte kaldığı uşağını yumruklayarak dişlerini sökmüş, boynunu kırararak öldürmüştü. Olaydan sonra gelen polise de uşağının yolda darp edilerek soyulduğu yalanını söylemişti. Ancak kısa bir inceleme sonrası asansör kamerasından olayın görüntülerine ulaşılınca suçunu itiraf etmişti.
Prens Al Suud, eşcinsel olduğunuı hiç kabul etmedi ama bilgisayarında eşcinsel eskort ajanslarının adresleri, eşcinsel mesajlarşmaları tespit edilmişti. Brezilyalı bir eskort ile eşcinsel bir masör de Prens'le cinsel ilişkiye girdiklerini söylemişlerdi.
Tacizci Prens
ABD'nin Los Angeles kentinde Suudi Prens Macid bin Abdullah bin Abdülaziz el Suud'un adının karıştığı taciz davası da bir başka örnek. Prens'in 3 kadın çalışanı, tacize uğradıklarını ileri sürerek Prens'i dava etmişlerdi. Kadınlar Prens'le üç gün boyunca seks yaptıkları uyuşturucu partisinde zorla alıkonulduklarını iddia ediyorlardı. İddiaya göre Prens, kadınlardan birinden “tüm vücudunu yalamasını” da istemişti.
Bunlar en yaygın bilinen örnekler. Çok sayıda Suudi prensinin uyuşturucu ve seks partilerinin müdavimi olduğu , Suudi Arabistan dışındaki, Ortadoğu medyasında sık sık haber oluyor.
Prenseslerin işi çok zor
Uyuşturucu ve seks dahil diledikleri her şeyi yapan şeyh ya da prensler, eşlerine yaşamı zehir edecek her türlü baskıyı yapıyor, inanılmaz yasaklar koyuyorlar. Ancak Prensesler tüm baskılara rağmen gönüllerinin sesini dinleyip içinde bulundukları kıskaçtan kurtulmaya çalışıyorlar. Bunu başaranların sayısı fazla değil elbette.
En son örnek Dubai Şeyhi Muhammed el Maktum’un altıncı eşi 45 yaşındaki Prenses Haya el Hüseyin’in, iki çocuğuyla birlikte ülkeden kaçması. Al Maktum'un kızı Prenses Latifa da ülkeden kaçmaya çalışırken yakalanmıştı.
Prenses Haya, üvey de olsa bir Kral kızı. Şimdiki Ürdün Kralı Abdullah'ın babası Hüseyin'in eşlerinden birinden olma. Oxford eğitimli bir kadın Haya. 2004 yılında Maktum ile evlenmişti. Şeyh'in baskılarına dayanamayan Prenses Haya nihayet bir Alman diplomatın yardımıyla ülkeden kaçıp İngiltere'ye sığındı. İddiaya göre gönlünü İngiliz korumasına kaptırmıştı. Hanedanların erkek üyelerinin yaptıklarını doğal gören şeyhler, krallar sözkonusu kadınlar olduğunda aynı tutumu göstermiyorlar. Şeyh Maktum olay üzerine Prenses'i geri getirmenin yollarını arıyor öfkeyle. Ancak görünen o ki Prenses geri dönmeyecek çünkü boşanma davasını açtı bile Londra'da.
İngiltere'ye sığınan Suudi prenses
Bir başka "kaçan prenses" olayı daha var. Bir Suudi prensesi İngiltere'de bulunduğu sırada bir İngilizden gayrimeşru çocuk dünyaya getirdiği için ülkesine dönmedi. İngiltere "ülkesine yollanırsa taşlanacağı" gerekçesiyle prensese 2009'da oturma izni vermişti.
Adı açıklanmayan prenses ülkesinde yaşlı bir adamla evlendirilmişti. Genç kadın, İngiltere'ye geldiğinde İngiliz bir erkekle yaşamaya başlamış, sonra da hamile kalmıştı. İngiltere'de doğum yapan Prenses "taşlanarak öldürüleceği" için ülkesine dönmedi.
Recm edilen Mişa
Ama Prenses Mişa bu kadar şanslı değildi. Asıl adı Mishaal bint Fahd olan 1958 doğumlu Prenses Mişa eğitim için gittiği laik Lübnan'da bir Suudi Arabastanlı erkeğe aşık oldu. Kraliyet ailesinin kabul etmediği bir ilişkiydi bu. Mişa ülkeye getirildi, kocasıyla birlikte yargılandı, taşlanarak ölğme mahkum edildi. Ancak sevdiği erkekle birlikte kurşuna dizilerek öldürüldü. 19 yaşındaydı. Hayatı belgesellere, filmlere konu oldu.
Kral'ın kızları ev hapsinde
Yani Kral, Şeyh ya da Emir kızı olmak bir şey ifade etmiyor kadınlar için. Erkek baskısını onlar da tüm acımasızığıyla yaşıyorlar. 2014 yılında dönemin Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz el Saud’un (89) kızları Prenses Seher (42) ile Prenses Cevahir (38) babaları tarafından sarayda, tam 13 yıl boyunca zorla alıkonulmuşlardı. İki kadının yardım çığlıkları batıya ulaştığında büyük skandal oldu bu. Prensesler yaşadıklarını mail yoluyla İngiliz Sunday Times gazetesine anlatmışlardı. Sadece bu prensesler değil, kız kardeşleri Maha (41) ile Hala (39) da saray arazisinde bulunan başka bir villada esir tutuluyorlardı. Aslında kızlar anneleri Prenses Alanoud Alfayez ile yılda iki kez Avrupa’ya giderek çılgın partilere katıldıklarını belirtiyorlar. 1990 yılında anneleri olmadan İtalya ile Yunanistan’a gitmişler, her şey bundan sonra değişmiş.
Yaşam tarzlarından hoşlanılmadığı söylense de gerçek başka. Prenses Seher, psikiyatri mezunu olan kardeşi Prenses Hala’nın staj yaptığı hastanede, bir çok insanın siyasi nedenlerle hastaneye kapatıldığını görünce bunu dillendirmekten çekinmiyor hiçbir yerde. Hala, araba kullandığı bahanesiyle, hapishaneye kapatılıyor, uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlanıyor. Ardından da saray hapsi başlıyor. Anneleri Alanoud Alfayez Kral’ın ikinci karısı. Kral bir nedenden ötürü boşanıp başka kadın(lar)la evleniyor ancak Alfayez’in kızları nedeniyle yeniden evlenme teklifini kabul edip yine nikahına alıyor. Prenses Seher ile Prenses Hala, ülkelerindeki aşağılık uygulamaları, yapılan haksızlıkları görüp sessiz kalmayan soylu iki kardeş. Akıbetlerinin ne olduğu hala meçhul. Saraydaki hapis yaşamları sona mı erdi, bir başka biçimde susturuldular mı bilinmiyor.