Haluk Levent: Mustafa Kemal'in bağımsızlık ruhuyla yaptıklarını ölesiye sevdim

19 Mayıs'ı Samsun'da karşılayan, akşamında da Ankara'da coşkulu bir konser veren Haluk Levent, Cumhuriyet gazetesi okuduğu için dayak yediğini söyledi. "Adaletin işlemediği bir dönemden geçtiğimi söyleyebilirim" diyen Levent'le 19 Mayıs'ı, çıkmak üzere olan albümünü, gençleri ve AHBAP'ı konuştuk.

Öznur Oğraş Çolak-Cumhuriyet Pazar

Herkesin bir şarkısıyla anısı vardır. Herkesin mutlaka bir isyanı vardır. Herkesin unutamadığı bir acısı ya da sevinci olduğu gibi mutlaka bir sırrı da belki vardır. Şarkıları içimize içimize, yüreğimizin en derinlerine işlemiştir hep. Bazen isyanımızı, bazen de acımızı, sevincimizi bağıra bağıra söylediğimiz şarkıları; “Yollarda, “Bir Gece Vakti”... Veya “Sevenler Ağlarmış”, Anlasana... Haluk Levent, çok uzun bir yoldan geldi bugünlere... Geçmişi kendisinde saklı ama ‘iyi bir insan’ benim nezdimde. Çevre dostu, yardıma ihtiyacı olan insanlara el uzatan; konserlerinden elde ettiği gelirin büyük bir bölümüyle hastalara, öğrencilere yardım eden deyim yerindeyse yüce yürekli bir sanatçı Haluk Levent... Kurduğu Anadolu Halk ve Barış Platformu (AHBAP) adlı yardım derneğiyle binlerce insana umut oldu. Sanatçıyla AHBAP’ta buluştuk ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 

"Ben çocukken, Deniz Gezmiş'i görmediğim halde, o dönemde yaşamadığım halde, okuduğum 'Dar Ağacında Üç Fidan' kitabından dolayı Deniz Gezmiş'i kendi nefesimde dahi hissetmiştim. Tüm görüşlerini desteklemeye gerek de yok, Denizlerin idama gönderilmesini içim hiç kaldırmadı, tarihimizin en çok üzüldüğüm olaylarındandır. Şimdi ise gençlere bakıyorum, bu gençler Deniz Gezmiş'i hala anıyorlar."

- 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nda konser vereceksiniz neler hissediyorsunuz?

Tabii ki heyecanlanlıyım. 18 Mayıs gecesi Samsun'dayım, 19 Mayıs'a bağlanan gece... Yani 19 Mayıs'ın ilk ışıklarını, ilk gününü Samsun'da geçireceğim. Gece de üniversitede konser vereceğim. Bu konuda çok onurlu, gururlu ve mutluyum. Kolay nasip olmaz o günlerde orada konser vermek. Mustafa Kemal'in Milli Kurtuluş Mücadelesini başlatmak için Anadolu'ya adım attığı yerdir Samsun. Her Samsun'dan geçişimde içim ürperir.

- Bugün sizin için 19 Mayıs’ın anlamı nedir?

İtilaf Devletlerinin, ülkeyi paramparça hale getirip, yok etmeye başladığı sıralarda halkımızın teslim olmamak için başlattığı direncin ilk adımıdır 19 Mayıs. Bu nedenle, yaşadığımız şu topraklarda, şu dünyada kendimizi ifade edebiliyorsak ve başka bir ülkenin boyundurluğu altında, bambaşka bir ülkenin sömürgesi halinde yaşamıyorsak, bunun başlangıç adımıdır 19 Mayıs.

‘Cumhuriyet Gazetesi okuduğum için dayak yedim’

- Siz gençlerle hep iç içesiniz, gençlere baktığınızda ne görüyorsunuz. Kimilerine göre zamane gençliği vurdumduymaz, bencil... Sizin döneminizle bu dönemin gençliği arasında nasıl farklar var?

Gençler bu dönemde depolitize olmuş durumdalar deniliyor. Siz de soruda sanırım bunu kastediyorsunuz. Benim dönemimde gençler daha depolitizeydi. Yani 80 dönemi sonrası darbeden sonra oluşturulan sendikalara üye olmama, sendikalı birinin partisine üye olmama, öğretmenlerin sendikaya üye olmaması gibi birçok sebepten dolayı, insanlar 'Anarşi gelir, anarşi gelir' söylemleriyle bu depolitizasyon sürecinde boğuldular. Bunun çok acıları yaşandı. Bizler o dönemde elimize hangi dergi geçerse, hangi gazete geçerse, muhalif gazeteleri okumaya çalıştık. Bunlardan bir tanesi; Cumhuriyet'tir. Onu söyleyeyim. Ben Cumhuriyet Gazetesi okuduğum için, üniversite kantininde dayak yediğimi ve hastaneye kaldırıldığımı bilirim. Yani bunu anılarımda anlatmışımdır. O dönemlerde, Oktay Akbal'lardan, Mustafa Ekmekçi'lerden, Uğur Mumcu'lardan, İlhan Selçuk'lardan, Melih Cevdet Anday'lardan, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'lardan beslenirdik. Tabii ki bütün bu yazarların fikirleri benim fikirlerimdir demek istemiyorum ama, hepsinin ortak paydasında bir Cumhuriyet vardı. Bu nedenle ben her zaman söylemişimdir. O dönemde bizler, bir şeyleri az da olsa bulabilirdik. - Şimdi akıllı telefonlar var tabii... Şimdi gençler isterlerse dünyanın bütün bilgilerine telefonlarından ulaşabiliyorlar. İlla gidip muhalif dergi bulmaya çalışmalarına gerek yok. Söz söyleyecekleri zaman, gençlerin her birinin bir medyası var. Herkesin bir medyası var. Yani herkes bir şekilde kendini ifade edebiliyor. Bu da gençlerin depolitize olmasını engelliyor gibi geliyor bana. Çok ateşliler ve zamanımız politikayı farklı şekillerde takip edebilme, dünyanın meselelerini anlamak için birçok farklı mecra kullanabilmek gibi olanaklar getirdi. Ben çocukken, Deniz Gezmiş'i görmediğim halde, o dönemde yaşamadığım halde, okuduğum 'Dar Ağacında Üç Fidan' kitabından dolayı Deniz Gezmiş'i kendi nefesimde dahi hissetmiştim. Tüm görüşlerini desteklemeye gerek de yok, Denizlerin idama gönderilmesini içim hiç kaldırmadı, tarihimizin en çok üzüldüğüm olaylarındandır. Şimdi ise gençlere bakıyorum, bu gençler Deniz Gezmiş'i hala anıyorlar. Benim görmediğim halde Deniz Gezmiş'i anlayabilmem gibi, bu gençler de anlayabiliyorlar. Aynı zamanda sadece Deniz Gezmiş' i değil, yazarları, çizerleri anlayabiliyorlar. Sadece onları anlamıyorlar, ülkenin geçmişinde yaşanan tarihsel, politik olayları da anlayabiliyorlar. Mustafa Kemal Atatürk' ü de her daim anıyorlar, anlayabiliyorlar. Sadece gençler de değil 5-6 yaşlarındaki çocuklardan başlıyor. Bu nedenle ben gençlerin çok boş yetiştiğine inanmıyorum

"Ben hem sosyalistim dedim hem de Mustafa Kemal'in bağımsızlık ruhuyla yaptığı çalışmaları ölesiye sevdim. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyetin kuruluş şartlarını görebilmek, Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü, askeri ve siyasi dehasını takdir edebilmek, 1930'lardaki dünyaya bakıp, o dünya içerisinde kurmaya çalıştığı ülkenin değerini anlayabilmek önemli."

- Geçmişe göre bu zamanda bilgiye erişebilmek çok daha kolay...

Bizim dönemimiz onlardan bizim dönemimizdeki şarkı ve türkülerin edebi, sosyal içerik yönü çok fazlaydı ama yasaklanıyorlardı. Evet, şimdi ise bilgiye erişimin inanılmaz kolaylaştığı bir çağdayız, güzel içeriğin, gerçeklerin üzeri yasaklasan da örtülemiyor. Bence bu bir geçiş dönemidir, gençlikte bu tür şiir, kitap okuma alışkanlığı olmasa da bir olayın derinliğini araştırma alışkanlığı olmasa da, bence politize oluyorlar çünkü etraflarındaki olaylar onları daha çok doğruya götürmeye sebep oluyor. Etrafında gelişen o haksızlıkların yanında, Instagram'da, Twitter'da bir şey paylaşmaları, gençleri politize etmeye yetiyor.

- Siz gençliğinizde nasıldınız, yani hala gençsiniz ama üniversite dönemlerinizi hatırlayacak olursanız, hisleriniz, hayata bakış açınız nasıldı? Bugünün Haluk Levent’i ile geçmişteki Haluk Levent arasında nasıl farklar var, ne kadar değiştiniz?

Hepimizin değiştiği gibi bende de birçok değişiklik oldu ama üniversite okuduğum dönem ile şimdiki zaman arasında fikirlerimin özünde düşüncelerimde öyle çok büyük farklılıklar görmüyorum. Hep sosyalist bir gencim derdim ama sosyalizme farklı bakış açıları getiren birçok fikir, akım var. Ben hem sosyalistim dedim hem de Mustafa Kemal'in bağımsızlık ruhuyla yaptığı çalışmaları ölesiye sevdim. Bu fikir ve yaklaşımların aynı potada harmanlandığı birçok yaklaşım var. Eksikliklerimiz yok değil, var. Ama dediğim gibi modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün katı Kemalist bir tutumunda bugüne kadar hiç olmadım. Hatta o dönemlerde ben eleştiri alırdım. 'Ben Mustafa Kemal'ciyim ama Kemalist değilim' derdim, 'Kemalizm’i bir ideoloji yapmayın' derdim. Şimdi de aynısını söylüyorum. Kemalizm bir ideoloji değildir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyetin kuruluş şartlarını görebilmek, Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü, askeri ve siyasi dehasını takdir edebilmek, 1930'lardaki dünyaya bakıp, o dünya içerisinde kurmaya çalıştığı ülkenin değerini anlayabilmek önemli.

‘Fikirlerim ilk gençlik yıllarımdan beri aynı öze dayanır’

- O dönemin şartları ile bugünün şartları zaten eşit değil.

Evet, o dönemin şartlarını bu dönemde yargılamak çok doğru değil diye düşünüyorum. Düşünün, şu an bütün televizyonlar, bütün medya, insanlar her an bir şeylere ulaşabilirken bile, gözümüzün içine baka baka yeşil elmaya, kırmızı elma diyorlar. Bunu diyor insanlar, politikacılar da diyor. Kaldı ki o dönemde radyo bile yeni yeni kurulmuşken, Mustafa Kemal'in her yerde olabilmesi, her yere ulaşabilmesinin imkanı yoktu. Belki, İstiklal mahkemelerinde - belki diyorum- eksikler yapılmıştır, belki birçok siyasi ve askeri alanda yanlış politikalar uygulanmıştır. Ama hiçbiri Mustafa Kemal'in bağımsızlık harekatının ve onun bize sunduğu ülke mücadelesinin önemini azaltmıyor. Hatalar oluyor ama bu sadece Türkiye Cumhuriyeti için geçerli değil, Dünyanın bütün ülkelerinde, Fransız İhtilali'nde, Sovyet Sosyalist Birliği'nin ilk kurulmasında... Dünyanın bütün güçlü ülkelerinde eksikliklerin olduğu aşikardır. Fikirlerim ilk gençlik yıllarımdan beri aynı öze dayanır ama düşünceler de evrim geçirir, her zaman tartışmaya, öğrenmeye, değişmeye açık bir adamım.

‘Biz Ahbaplar dünyada yaygınlaşan ötekileştirmeyi kabul etmiyoruz’

- AHBAP nasıl oluştu? Bu yolculuğunuzu anlatır mısınız?

AHBAP, Twitter'da başlattığımız bir hareket ve kısa zamanda tüm ülkeden hatta dünyanın birçok ülkesinden katılıp yardımlaşmak, zordaki insanların elinden tutabilmek, eziyet gören hayvanlara, doğaya sahip çıkmak gibi ilkelerin etrafında toplanan ve kendilerine AHBAP diyen gönüllülerle dev gibi büyüdü. Biz çok güzel biz topluluk oluşturduk. Ben 'Haluk abi'leri' olarak başlarındayım ve hepsinin abisi olarak yön vermeye çalışıyorum. Biz Ahbaplar dünyada yaygınlaşan ötekileştirmeyi kabul etmiyoruz. Ötekileştirme bugün geldiğimiz noktadaki sorunların birçoğunun ana kaynaklarından. Birlik olarak yapabileceğimiz güzel şeylerin önündeki en büyük engel ötekileştirme. Gençlere şunu söyledim; Ahbap'ın içinde politik, etnik, inanca yönelik hiçbir ayrım olmadan, birbirimizi sevecek engelleri ortadan kaldırarak hareket edersek, ülkeye, dünyaya güzel bir miras bırakabiliriz. Ve buna tanık olduk Ahbap'ta. Ahbap, sevgi temelli bir iş birliği, şu an Ahbap'ta imam da var, sosyalist de var. Herkes var Ahbap'ta. Böyle bir topluluk oluşturduk ve çok mutluyuz. Birçok farklı kültür, aidiyetten gelen insan hep birlikte Ahbap çatısında güzel projeler üretmek için çalışıyor. Çok güzel gidiyor.

 "Yaz-boza dönüşmüş, yaratıcılığı, bilimi ve sanat üretimini öncelemeyen bu eğitim sistemi geleceğimiz için en büyük sıkıntılardan. Biz bu gençliğe gerçekçi bir eğitimi veremedik. Benim çocukluğumdan beri bir sistem oturmadı. Ben üniversitedeyken iki defa sistem değişti. Üniversiteden sonra yeğenlerim, kardeşim girerken sistem değişti. Şimdi bakıyorum her sene sistem değişiyor. "

- AHBAP'la çok şey başarıyorsunuz. Unutamadığınız anlar, durumlar vardır mutlaka. Bizimle paylaşır mısınız?

Unutamadığım anlar çok, durumlar da çok. Eğer burada bir örnek verirsem, 30.000 aileye dokunduk biz. Bu 30.000 ailenin yanında çok küçük kalır. Örnek vermeye gerek yok. Biz o insanlarla aile olduk. O insanların çocukları olduk. Dayanışmayı, birlikte olmayı ve bu yaşamda birlikte olunca, sevgiyle mutlu olabilmeyi öğrendik. Örnek vermek yerine bunları söylemek daha anlamlı olur.

- Toplumsal meselelere duyarlı bir sanatçısınız ve biliyorum ki AHBAP Başkanı olduğunuz için politik konuşmayacaksınız ama ülkemizi düşündüğünüzde en büyük hayaliniz ne?

AHBAP başkanıyım ve on binlerce gönüllümüz var. Onlara da bir sözüm var. Ülkenin günlük politikaları hakkında Ahbap başkanı olduğum müddetçe konuşmayacağıma dair. Ama, ülkemle ilgili sorunlar var mı? Var tabii ki. Adaletin işlemediği bir dönemden geçtiğimi söyleyebilirim. Herkes ülkenin ekonomik sorunlarına göz atabilir ama ben doğduğumdan beri ülkede ekonomik sorun vardı. Ben ülkenin en büyük sorunlarından bir tanesinin Suriyeli mülteciler olduğu kanısındayım. Suriyeli mültecilere çok iyi davranmak ve ırkçı davranmamak lazım. Onları kendi ailemiz kendi evladımız gibi kucaklamamız lazım. Bu ayrı mesele ama Suriye meselesi o kadar ayrı bir mesele ki bunu daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum; bir an önce çok net bir politikayla güvenli bir şekilde ülkelerine gönderilmeleri gerekiyor. Yoksa bunun toplumsal dinamiğe tehdit oluşturduğunu düşünüyorum. Bunun çok şeye gebe olduğunu düşünüyorum. Yani bir toplumu bir anda alıp milyonlarca kişinin olduğu başka bir topluma koyuyorsunuz. Yani bunun sıkıntısını hepimizin çocukları çekebilir. Adaletin yanında Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisi de bu. Adalet, Suriye sorunu, eğitim sorunu en önemlileri. Ayrıca tabii ki ekonomik olarak insanların daha iyiye gitmesi hepimizi mutlu edecektir. Yaz-boza dönüşmüş, yaratıcılığı, bilimi ve sanat üretimini öncelemeyen bu eğitim sistemi geleceğimiz için en büyük sıkıntılardan. Biz bu gençliğe gerçekçi bir eğitimi veremedik. Benim çocukluğumdan beri bir sistem oturmadı. Ben üniversitedeyken iki defa sistem değişti. Üniversiteden sonra yeğenlerim, kardeşim girerken sistem değişti. Şimdi bakıyorum her sene sistem değişiyor. Eğitim sisteminin artık rayına oturtulması, çağdaş, modern, bilime dayalı eğitimin verilmesi gerekiyor. Bu, şu demek değil, 'Efendim maneviyatı ne yapalım?' Çağdaş, modern eğitim maneviyatla birlikte de verilebilir. Yeter ki isteyin.

 ‘Ben mutlu olmayı çok seviyorum be kardeşim’

- Sizin bitmeyen bir enerjiniz var. Şu an bile öyle durmayı, oturmayı çok sevmediğiniz belli oluyor. Bu enerjinin kaynağı ne?

Bu enerjinin tek bir kaynağı var; ben küçücük, ufacık şeylerden mutlu olmasını bilen bir adamım. Şimdi sizinle röportajımdan sonra kendi kendime şuna karar verdim, gideceğim, 1 saat yürüyeceğim, vücudumu yoracağım. Sonra havuza gireceğim, vücudumu yine yoracağım. Sonra oturup yemek yiyeceğim. İştahla o yemeği yedikten sonra kendime bir çay demleyeceğim. Ya bunlar küçücük şeyler belki bizim hayatımızda ama o kadar güzeller ki. Küçücük şeylerden mutlu olmak. Ya da o an havuz yok, antrenman yapma alanınız yok ama 'Ben şöyle bir deniz kıyısına gideyim, küçük bir kurabiye alırım, yanıma bir dostumu alırım, oh ne güzel geçecek' deyip kendi kendime hayal kurmak, o hayalin içinde büyük şeyler başarmış gibi davranmak da insanı mutlu ediyor. Kısacası ben mutlu olmayı çok seviyorum be kardeşim.

 ‘Ayrı ayrı tatlarda ve renklerde şarkılar yazdım’

- Yeni albüm yolda, hazırlık aşamasından ve yeni albümden bahseder misiniz?

Şu anda röportaj yayınlandığı günlerde, albüm piyasaya çıkmak üzere. Bütün dinleyenlerime ve sevenlerime şunu söylüyorum; ben yazlık bir şarkı yapmadım, ben popüler olacak ve yaza damgasını vuracak, herkesi peşinden koşturacak bir şarkı yapmadım, ama yaptığım şarkılar, ya da yorumladığım şarkıları bence bir ömür dinleyecek insanlar. Ben bu nedenle artık single yapılan bir dünyada yel değirmenlerine karşı Don Kişot'luk yapmaya devam ediyorum. 13-14 şarkılık bir albümle piyasaya çıkıyorum. Herkes tek şarkı çıkarıyor, nasıl olur diyor. Olmaz, ben dinleyicilerime ayrı ayrı tatlarda ve renklerde şarkılar yazdım ve yorumladım. Onları dinlemelerini istiyorum ve hepsine çok teşekkür ediyorum.