Halkın 'sevgili' düşmanları
"Halk Düşmanları" (Public Enemies), milletin hısım devletin hasım bellediği gangsterlere ışık tutmayı deneyen, yönetmeninden oyuncusuna dev bir prodüksiyon. Kuşkusuz izlenmeli... "Felekten Bir Gece" (The Hangover) ise tepeden tırnağa komik ve sevimli bir seyirlik. Sakın kaçırmayın.
cumhuriyet.com.tr“Büyük Hesaplaşma”, “Köstebek”, “İnsan Avcısı”, “Ali”, “Collateral”, “Son Mohikan”, “Miami Vice”... Hepsi, bugüne dek dört kez Oscar adayı olan yazar, yapımcı ve yönetmen Michael Mann’ın imzasını taşıyor. Basiretli ve amansız kanun adamlarıyla güçlü ve zeki suçluları (Büyük Hesaplaşma’nın kurmayları Al Pacino ve Robert de Niro örnek olarak gösterilebilir) çatıştırmayı çok seven Mann, son filmi Halk Düşmanları’nda da bu huyundan vazgeçmiyor. Halk Düşmanları, Amerika’nın hayli tantanalı ve istisnasız herkesin sömürdüğü suç tarihinden (1933–1934) beslenen Bryan Burrough’un aynı adlı romanından uyarlandı. Senaryonun altında, Man ile birlikte Ronan Bennett ve Ann Biderman’ın imzaları var. Her şeye karşın eli yüzü düzgün bu gangster filminin başrollerini; Johnny Depp, Marion Cotillard, Christian Bale, Giovanni Ribisi, Jason Clarke, Rory Cochrane, Stephen Dorff, John Ortiz, Stephen Lang ve David Wenham sırtlıyorlar.
Tam tekmil bir aksiyon... Göz alıcı ve çarpıcı... Filmin müzikleri deseniz tek kelimeyle dört dörtlük, sanat yönetimi ise 10 tam puanı hak ediyor. 1930’ların ABD’sini yeniden canlandırmak adına 114 set kuran Michael Mann, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamış, herhangi bir aksaklığa geçit vermemiş. Oyuncu performansları üst düzeyde... Özellikle her rolün adamı Johnny Depp adeta döktürüyor, unutulmaz şarkıcı Edith Piaf’ı canlandırarak Oscar’ı kapan güzel Fransız aktris Marion Cotillard da mükemmel bir iş çıkarıyor. Çocuk yaşta başladığı sinema yolculuğunda çok yol kat eden ve büyük yapımların aranılan siması haline dönüşen Galli aktör Christian Bale ise artık bir an önce tekrara düştüğünün farkına varmalı... Filmin en büyük eksisi, 35 mm yerine HD ile çekilmesi olmuş. Dijital, bir filmin ruhunu öldürebilirmiş, bunu da böylelikle öğrenmiş olduk. Ve son olarak, Büyük Hesaplaşma gibi bir başyapıt bekliyorsanız, aldanırsınız. Önerimiz, beğeni çıtasını yüksek tutmamanız yönünde... Aksi takdirde olumsuzluklar gözünüzde daha da büyüyecek.
Gangsterler zamanı
Mafyanın başkenti Şikago (yoksa Chicago mu?) ve banka soymanın resmen sıradanlaştığı, fidyecilerin gemi azıya aldığı, “kanun namına” deme yetkisine sahip olanların ise kolayca satın alındığı “Büyük Bunalım” yılları... Tehlikenin adeta kol gezdiği bu bahtsız kentte, ironiye bakın ki; bir numaralı halk düşmanı ilan edilmesine karşın ahalinin sevgisini kazanmayı başarabilen bir gangster yaşadı. Bu efsanenin adı “Centilmen Haydut” lakaplı John Herbert Dillinger idi... Anti-kahramanımız Dillingir’a yakınlılıklarıyla bilinen suç dünyasının hatırı sayılır diğer fertleri (halk düşmanları listesinin meşhur isimleri) ise şunlardı; dinmeyen öfkesiyle korku salan Bebek Yüzlü Nelson, Yakışıklı Çocuk Floyd, Maskeli Tüfek Kelly, posta trenlerinin belalısı Alvin Karpis (Barker çetesiyle ilintilidir), acımasız katil Homer Van Meter, sadık Kanadalı ortak John “Kızıl” Hamilton, otorite düşmanı Harry “Pete” Pierpont ve babaların babası Al Capone’un yadigârı Frank Nitti.
Kendi ifadesiyle iyi yürekli bir bakkaldan 50 dolar çaldığı için 10 yıl hapis yatan John Dillinger, mahpushaneyi okul beller ve kıdemli mahkûm Walter Dietrich’ten gangsterlik eğitimi alır. “Sakın dostlarına sırt çevirme” sözünü düstur edinen Dillinger, cezaevinden çıktıktan sonra vakit yitirmeden geri döner ve içerdeki tayfasının firarını örgütler. Artık tek dileği her istediğini yapabilecek kudrete erişebilmektir. Çünkü o, debdebeli hayatın cazibesine kapılmıştır, sadece anı yaşar ve yarınlara dair planlar kurmaz. Wisconsin ile Şikago arasında mekik dokuyan ve canı her istediğinde banka soyan Dillinger, kendilerini ezen sistemle dalgasını geçtiği için sıradan ve yoksul Amerikalıların kahramanı haline gelir. Şiddeti pek tasvip etmeyen bu karizmatik gangster, bir gece kulübünde “vestiyer kız” olarak yaşama tutunmaya çabalayan Billie Frechette’ye âşık olur. Fransız bir baba ve Menominee kızılderilisi bir annenin kızı olan melez Billie ise, horlanmışların safındadır ve sevdiği erkek uğruna işkenceye dahi katlanır.
Asıl çete kimdir?
İlerde FBI’yı kuracak olan soruşturma bürosu müdürü J. Edgar Hoover (ABD’nin en gizemli ve muktedir adamı ölene dek uzak ara odur), halk düşmanları ilan ettiği gangsterlerin peşine, en yetenekli ajanı “altın çocuk” Melvin Purvis’i (tipik bir derin devlet hikâyesi; Hoover işi bitince Purvis’i harcar ve zavallı adamcağız bir süre sonra intihar eder) takar. Bir yanda cüretkâr, ödünsüz ve başıbozuk delikanlılardan kurulu Dillinger çetesi, öte yanda da Purvis ve onun kontrolündeki deneyimsiz ve basiretsiz ajanlar... İlk raundu, “çaresiz insanlarla asla çalışma” diyen Dillinger kazanır. Sonra kaya gibi sert ve oldukça kurnaz ağır ağabeyler (Teksas Rangerları), Purvis’e katılırlar. Özel ajan Charles Winstead ve iki meslektaşının varlığıyla şekillenen bu yeni oluşum, bir anda dengeyi değiştirir ve gangsterler köşeye sıkışırlar. Sonuçta; su testisi suyolunda kırılır. Çember daraldıkça ihanet de kaçınılmaz olur. John Dillinger’ın yalnızca 14 ay süren suç imparatorluğu yıkılır ve yerine korku toplumunu inşa eden hırslı ve kibirli Hoover tahta geçer. Üstelik yasal yollarla...
Felekten bir gece
Komedi filmleri yönetmeni Todd Phillips, “Starsky ve Hutch”, “Geyik Muhabbeti”, “Eski Dostlar” ve “Acemi Öğrenci Avcı Öğretmen” ile kendisine hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinmişti ancak asıl patlamayı Felekten Bir Gece ile gerçekleştirdi. ABD’de izlenme rekorları kıran bu film, şimdilik yaz aylarının da en büyük eğlencesi olmaya aday. Bradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis, Justin Bartha, Heather Graham ve şampiyon boksör Mike Tyson’un önemli rolleri paylaştığı bu çılgın yapım, size bol kahkaha vaat ediyor.
“Günahlar Şehri” Las Vegas... Orada olan, orada kalır... Ve herkes gizli hatıralarıyla gerisin geriye yuvasına döner. Ama durun, nereye gidiyorsunuz? Arkadaşlarıyla bekârlığa veda turuna çıkan ve düğününe 48 saat kalan damat adayımız Doug kayıp. Gece neler yaşandı? Sağdıçlarımız Phil, Stu ve Alan, aksi gibi hafızalarını yitirmişler, hiçbir şeyi hatırlamıyorlar. Darmadağın olmuş otel süitinde ise damat yerine vahşi bir kaplan ve dünya tatlısı bir bebek var. Tuhaf üçlü, ipuçlarını değerlendirerek geceyi aydınlatmaya çabalarlar, onlar debelendikçe eğlencenin dozu artar, belalar ve belalılar ortaya dökülürler.
alperturgut@cumhuriyet.com.tr