Güven Korkunun Panzehiri
cumhuriyet.com.trGirdi-Çıktı verilerinin 2002’de kalması Kamu’yu ilgilendiren bir sorun, ülkemizle ilgili önemli endüstri verilerinin, şirket performans verilerinin bulunmaması ise, şirketlerimizin bilgi paylaşmak konusunda isteksiz olmasından kaynaklanmakta. Sonuç olarak, doğru politikalar doğru bilgilere dayanılarak üretilebilir. Yoksa bilineni tekrardan öteye gidemeyiz, doğru kararlar alamayız.
2008 yılından beri ekonomik krizle yatıp kalkar olduk. 2011 yazına girerken Ankara, Avrupa’da işler kötüye gidiyor, Türkiye’de cari işlemler açığı büyüyor acaba ihracatı ucuzlatıp ithalatı pahalandırsak çare olur mu, dedi... Sonuç ortada. İhracat büyüyor ama ithalatın artışı daha hızlı. İmalatın ithalat bağımlılığı nedeniyle büyürken yoksullaşıyorduk ama farkına varmıyorduk, TL değer yitirdi, on yıldır neredeyse unutmaya başlayacağımız enflasyon başkaldırdı. Üstelik teşhis doğru konulmadığı için cari işlemler açığına çare de bulunamadı.
Kur tahminleri
Dünyada işler nasıl? Geçen hafta başında Avro, ABD Doları’na karşı yüzde 0.2 değer yitirdi, aralık ayındaki değer kaybı yüzde 3.6. Japon Yeni’ne karşı on yıldır en düşük değere ulaştı.
Dünyada döviz ticaretinin üçte biri Dolar-Avro üzerinden yapılıyor. Avrupa ülkelerinde ulusal bütçe açıklarının dehşet verici büyüklüğüne karşın Avro neden hâlâ bu denli değerli? Alman tahvillerine olan talep, yükselen ülkeler Merkez Bankaları’nın ABD Doları’ndan uzaklaşma eğilimleri, Avro’nun ciddi boyutta değer yitirmesini önlüyor.
Döviz kurunun ne olacağı hep sorulur ve iktisatçılar genellikle böyle tahminlerden kaçınırlar, teorik olarak denge döviz kuru diye bir kavram var ama paranın değerini etkileyen pek çok başka neden de var.
Bazı örnekler verelim, ünlü veri bankası Bloomberg’in tahminine göre 2012’nin ikinci çeyreğinde Dolar/Euro paritesi 1.28 olacak. Japon Nomura Bankası’nın yılın ikinci yarısı için tahmini 1.20, Standard Chartered 1.22 derken, ünlü yatırım bankası JP Morgan 1.34 derken, BNP Paribas 1.35 bekliyor. Kimisine göre bu tahminleri etkileyen faktörler arasında bu bankaların kendi döviz pozisyonları var.
Avrupa aksırırsa\t\tkimin ateşi yükselir?
IMF 2011 yılı içinde, sistemik ülke olarak adlandırdığı ABD, AB, Çin, İngiltere ve Japonya’nın ekonomilerini incelerken, bu coğrafyalarda karşılaşılabilecek ekonomik sorunların diğer ülkeleri nasıl etkileyeceğini araştırdı ve bulgular konsolide etki raporu (spillover report) olarak yayınlandı.
İngiliz finansal sistemi küresel istikrarın temel taşını oluşturmaya devam ediyor. Bir süredir Almanya, Londra’daki finansal kurumların yetkilerini Frankfurt’a taşımaya çalışıyor ve son AB doruğunda bu konu önemli bir krize yol açtı. IMF raporuna göre İngiltere’de yaşanacak yüzde 1 oranında gayrisafi yurtiçi hasıla daralması en çok AB bölgesini ve yüzde .1 oranında etkileyecek. AB’yi izleyen sistemik ülkeler sırasıyla Çin, ABD ve Japonya.
Japonya ekonomisinin aynı boyutta yani yüzde 1 daralması Çin’i (yüzde 0.15), İngiltere’yi, ABD ve AB’yi etkiliyor.
Çin’deki daralmanın en büyük etkisi (yüzde 0.08) Japonya, arkasından sırasıyla AB, ABD ve İngiltere üzerinde oluyor.
AB bölgesindeki yüzde 1’lik daralma İngiltere’de yüzde 0.23’lük daralmaya yol açtıktan sonra Çin, ABD ve Japonya’yı etkiliyor.
Nihayet ABD ekonomisinin yüzde 1 az katma değer üretmesinin etkileri sırasıyla Çin, İngiltere, AB ve Japonya üzerinde oluyor.
Özet olarak İngiltere ile AB, ABD ile Çin, Çin’le Japonya karşılıklı olarak daha duyarlı ekonomiler.
Yükselen ekonomiler bu analize dahil değil; ama Brezilya, Hindistan, gibi büyük nüfusa ve önemli doğal kaynaklara sahip ülkeler de, küresel gelişmelerden etkileniyor. Haziran ayında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “TL Kimin Gölgesi” dalı yazımızda, İsviçre’nin Almanya, Kanada’nın ABD, Avustralya’nın Çin için özellikle ticari ilişkiler nedeniyle önemli olduğunu ve İsviçre, Kanada ve Avustralya ulusal paralarının değerinin diğerlerinin değerini yansıttığını ele almıştık. (Bu ve diğer yazılarımız için www.celikkurdoglu.com sitesine bakılabilir.)
Türkiye ne \t\tdurumda?
Gelelim Türkiye’ye. Türkiye’nin makro ekonomik politikaları ile herhangi bir ülkeyi etkilemesi söz konusu değil. Pekâlâ, hangi ülkelerin ekonomik politikalarından neden, ne boyutta etkilenebilir?
‘Görüş Mesafesi Kısaldı’ başlıklı yazıda Türkiye’nin önemli ticaret ortakları ile ilişkilerini ve bunun ekonomiye nasıl yansıdığını ele almıştık. Bu yazının içeriği ile ilişkisi bakımından ekonominin çeşitli faktörlere karşı duyarlılığını belirleme kabiliyetimize değinmemiz yerinde olur. Bugün elimizdeki ölçüler toplam ihracat miktarı, dış ticaret açığı, enf-lasyon oranı gibi büyüklükler. Bunlar görünürdeki sorunlar, ama arka plandaki etkenleri ne kadar inceliyoruz? Bilançonun büyüklüğü mü önemlidir, yoksa şirketin kâr edip etmediği ve kârların nereden kaynaklandığı mı? Bu soruları yanıtlama gücümüz var mı?
Önemli olan katma değer üretmek ve bunu kâr ederek yapmaktır. O zaman hangi endüstrilerde, üretimin hangi aşamalarında bunu gerçekleştirebileceğimize bakmamız gerekir. Bunun için gerekli istatistiki bilgiye sahip miyiz?
ABD’de önemli bir iktisatçılar grubu Dunn and Bradstreet adlı danışmanlık şirketinin veri tabanını kullanarak çok sayıda ülkeyi içeren bir çalışma yaptı. Bu veritabanında Türkiye’deki şirketlerle ilgili yeterli bilgi bulunmadığı için çalışma Türkiye’yi içermedi.
Dünya Ticaret Örgütü dünya ticaretini katma değer bazında inceleyen bir araştırma yaptırdı, sonuçlar nisan ayı içinde açıklanacak. Araştırma Girdi-Çıktı tabloları kullanılarak yapıldı. Türkiye’nin son Girdi-Çıktı çalışması 2002 tarihli. Oysa Türkiye’de sanayinin ithalat bağımlılığı konusunda son on yılda köprünün altından çok su aktı. OECD’nin yaptığı çalışmalar için de aynı sorunlar geçerli.
Girdi-Çıktı verilerinin 2002’de kalması Kamu’yu ilgilendiren bir sorun, ülkemizle ilgili önemli endüstri verilerinin, şirket performans verilerinin bulunmaması ise, şirketlerimizin bilgi paylaşmak konusunda isteksiz olmasından kaynaklanmakta. Sonuç olarak, doğru politikalar doğru bilgilere dayanılarak üretilebilir. Yoksa bilineni tekrardan öteye gidemeyiz, doğru kararlar alamayız.
Çelik Kurdoğlu Ekonomist