Güneştekin’in Hafıza Odası geçmişi bugüne taşıyor
Hafızasında ‘cennet’ de var ‘kara lastik ayakkabılar’ da, yılan dilli kuru kafa da!
Yazgülü AldoğanAhmet Güneştekin “büyük” seviyor. Resimlerinin ebatdı büyük. “Hafıza Odası” adını verdiği sergi de büyük; birkaç bölümden oluşuyor ve her bölümde pek çok eser var. Sergi açılışı için verdiği davet hepten büyük; oturmalı yemekte 400 kişi! Önceki akşam Plevneli Sanat Galerisi’nin Mecidiyeköy’deki salonunda Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy başta olmak üzere sanatçılar, yazarlar ve iş dünyasının bilinen isimleri vardı. Bakan ve sanatçılar dışındakiler sergiyi gördüler mi bilmiyorum, çünkü yemek öncesi verilen kokteylde sosyalleşmeyi tercih ediyorlardı. Bu arada fark ettim ki bir gece önce Mahzun Kırmızıgül’ün film galasına gelenlerle buraya gelenlerin çoğunluğu aynı isimler. Sonuç olarak “cemiyet hayatı” dediğiniz şey kadrolu 500 kişinin etrafında dönüyor! Güneştekin’in ekürisi ise daha da küçük, yayın yönetmenleri ve kimi yazarlar; onları yurtdışı sergi açılışlarına da götürüp oralarda da görkemli davetler veriyor. “Niye İstanbul’da davet yok” sitemleri geldiği için Gonca Karakaş, bir büyük davet de İstanbul’da organize etmiş. Beni işin sosyalleşme değil de sergi kısmı ilgilendirdiği için tek başıma sergiyi gezdim. O arada televizyonlara demeç veren Güneştekin’e rastlayıp kulak kabarttım. “Sergi, sonraki kuşaklara belge olarak kalsın istediğim eserleri içeriyor. Geçmişi bugüne taşıyorum. Bir kaç senedir işlediğim temalarda ölümsüzlük kavramı var. Sergimin en önemli parçası hayalimdeki cenneti canlandırdığım “Cennet Bahçesi” eseridir. Aşağıdaki salonda ise trajedi var. Sanatçılar yaşadıkları dönemin tanığıdır. Sergiyi gezerken sanki başka bir sanatçının yaptığı işleri ilk kez görüyormuşum gibi heyecanlanıyorum.”
Seramikler ayrı bir dünya
İlk salondaki Cennet Serisinin ardından aşağıdaki salondaki Zülkarneyn Serisi ise seramiklerle anlatılan, canlandırılan masallar. Kurukafalar serisinde ilgimi en çok yılan dilliler çekiyor. Çoğunda boynuzlar ve balıklar var. Hafıza Serisinde ise “Balık hafızası” esprisi ilginç. Kafataslarının üzerindeki balıklar bizim toplumu pek güzel tasvir ediyor! Kırkyamalar’da ise kumaşın ve onun kullanım biçimlerine gönderme yapılarak eski giysilerin sökülüp yeniden faydalı hale getirildiği kırk yama hatırlatılıyor. Bu bölümdeki işlerin güzelliği anlatılamaz!
Hafıza Tepesi
Boş bir odada karşımıza çıkan son iş, bir enstalasyon. Üst üste yığılmış binlerce çamurlu kara lastik ayakkabı için bir açıklama yazılmasına bile gerek yok. Burası yokluk, yoksulluk, çaresizlik kokuyor ve sanatçının geldiği bölgeyi, oradaki yokluğu mu çağrıştırıyor? Yoksa insanlarla nesnelerin arasındaki ilişki mi, onun çağrıştırdıkları nedir? Sergi 26 Ocak’a kadar açık ve ücretsiz. Keşfedecekleriniz, bizim size yansıtacaklarımızdan çok daha fazlası.