Gülme, esneme, çalış!

Her işyerinin kendine göre kuralları var. Buna edecek laf yok ancak bazıları durumu öyle abartmış ki, insan hakkı ihlaline girecek yasaklar uyguluyorlar. Ne gibi mi? Hastayken rapor almak, hapşırmak, uzun süre gülmek, paydosa yakın zamanda tuvalete gitmek... Dahası da var.

cumhuriyet.com.tr

Türkiye’de hayat baskılar nedeniyle giderek zorlaşıyor. Sağolsun, Başbakanımız bu baskılar ve yasaklar konusunda oldukça iyi, her gün yeni bir gündem maddesiyle hayatımızın çemberini biraz daha daraltıyor. Patronlar da onu aratır gibi değil, elbette her işyerinin kendine göre bir düzeni, kuralı var, ancak işyerlerinde bazen öyle yasaklar konuyor ki, ne mantıklı bir açıklama bulmak mümkün, ne de gülmemek elde. Yenibiriş, bin 747 kişiyle yaptığı bir anket sonucunda seçilen en saçma yasakları geçen hafta açıkladı. Neler mi bu yasaklar arasında? İşte önce ilk on: “1. Esnemek. 2. Kahverengi giyinmek. 3. Türkçe müzik dinlemek. 4. Başkasından ilaç istemek. 5. Şirket aracının klimasını her yöne çalıştırmak. 6. Sürekli aynı arkadaşlarla yemeğe inmek. 7. İzinsiz tuvalete gitmek. 8. Çaya ikiden fazla şeker atmak. 9. Enerji içeceği içmek. 10. Şal takmak”.

Bu kadarla sınırlı değil yasaklar, bu yüzyılın en önemli aracı haline gelen internet de işyerlerinde yasaklardan en çok payını alanlardan: Sosyal ağları kullanmak (Facebook, Twitter vs.), sohbet etmek, şirket dışına e-posta yollamak, alışveriş sitelerine girmek ve bilgisayara flaş bellek takmak en çok bahsedilen yasaklardan birkaçı. Onun dışındaki yasaklara gelirsek; soda içmek, fazla Türk kahvesi içmek, şeker ve süt tozunda verilen sınırı aşmak, hava kararmadan ofisi terketmek, öğle tatilinde ofisten çıkmak, yöneticiden önce çıkmak, pazar günü çalışmamak, asansörü kullanmak, poğaça ve simitleri x-ray cihazından geçirmemek, klimaları bütün gün çalıştırmak, alt kademe personelle konuşmak, başka birimdekilerle arkadaş olmak, sigaraya arkadaşla inmek, tuvalete üç defadan fazla gitmek, fazla tuvalet kâğıdı kullanmak, beş dakikadan fazla tuvalette kalmak... Bunlar sık rastlanan yasaklar, bir de ankette işyerinde hapşırmanın, uzun süre gülmenin, paydosa yakın zamanda tuvalete gitmenin, müşteriye ikram ederken çay içmenin, hastayken rapor almanın yasak olduğu çalışanlar var. Bırakalım konuyu mağdurları anlatsın...

Çişim geldi, gidebilir miyim? 

İşsiz kaldığım dönemlerde farklı sektörlerde çalışmak zorunda kaldım. O kadar saçma yasaklarla karşılaştım ki, basın sektörünün bu konuda en az suçlulardan biri olduğunu farkettim. Misal bir süre çalıştığım bir çağrı merkezinde tuvalete gitmek için ilkokul öğrencileri gibi izin almamız gerekiyordu! Bilgisayara yüklü belli telefon numaralarını arayarak bir ürün hakkında anket yapmaya çalışıyorduk. Tuvalete gitmek için izin almamız gerekiyordu, hatta onun da bir sayısı vardı ve beş dakikadan fazla süre tuvalette kalmak mesai ücretinizden kesinti yapılmasına neden oluyordu. İnanamamıştım. Öğle yemeği molası dedikleri süre 15 dakikadan bile azdı, öyle ki bir tostu bile bitirmenize imkân olmuyordu süre bittiğinde. İşin acı tarafıysa, kimsenin başında denetleyen yoktu ama insanlar o kadar içselleştirmişlerdi ki bu yasağı, yemeğini hızlı hızlı yiyip koşarak ofis denen o tımarhaneye geri dönüyordu. Bilgisayar başında otururken yanındaki kişiyle konuşmanın, kafanızı elinize dayamanın yasak olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde. Arama yapmadan uzun süre yani 2-3 dakika durmanın imkânsız olduğunu da....

Daha sonraki işyerimde başka yasaklar bekliyordu beni. Bu sefer ünlü bir kadın programının mutfağındaydım. Cenazede, yakınını kaybetmiş insanların önüne atlayıp, onları stüdyoya götürmek için dil dökmekti işim. Zordu. Ama daha da zoru, “ünlü televizyon sunucusu kişi”siyle uğraşmaktı. Kaprisler, kaprisler... O şirketten çıkmadan bizim ayrılmamız yasaktı. Bu çoğunlukla gecenin bir yarısını buluyordu. O ünlü kişi o saate dek çalışıyor muydu? Elbette, hayır. Yemek yiyip keyif çatıyor, bizse onun keyfinin bitmesini bekliyorduk!

Sigara için izin saati

Mühendisim. Yedi yıldır bu sektörde çalışıyorum. Şimdiye kadar 4-5 işyeri değiştirdim. Her işyerinin kendine göre yasakları vardı. Birinde ofis içinde cep telefonuyla konuşmak, mesaj yazmak yasaktı mesai saatlerinde. Birinin cebi çalsa ve açsa, biraz sonra amir gelip uyarırdı. Kiminde 12.00-12.45 arasındaki öğle yemeğinde ofis içinde kalmak; ilkokulda teneffüs zilinde öğretmenlerin öğrencileri dışarı çıkarmaları gibi, hepimiz çıkana kadar beklerdi şefimiz. Biz toplu halde çıkar, hep aynı yere hep birlikte gider, yemeğimizi yer, yine toplu halde geri dönerdik. Çünkü iş gününde başka insanlarla, arkadaşlarınızla yemeğe gitmek de yasaktı. Şimdiki işyerimde sigara içmenin saatleri var. Günde sadece iki sefer, biri 11’de, diğeri 15’te... Ancak müdürler içmediği için sigara içmeye dışarı çıkana ters bakıyorlar. Ben de bu bakışları çekmek yerine sigara içmeden mesai saatlerini geçirmeye çalışıyorum. Neyse ki İstanbul dışında pek çok yere iş yapıyoruz, sırf ofiste kalıp bu eziyeti çekmemek için bütün İstanbul dışı işlerine gönül olmam bundan...

Bu işyerinde çiçek yasaktır

O gün iş hayatımdaki ilk gündü. Heyecanlıydım. Üniversiteyi bitirmiş artık bir mühendis olmuştum. İşe başladım, bir yandan insanları çözümlemeye, diğer yandan işi öğrenmeye çalışıyordum. Birkaç saat sonra çalan telefonla irkildim, güvenlikçiler bir kuryenin geldiğini söylediğinde şaşırdım. Aşağıya indiğimde elinde kocaman bir orkide çiçeği tutan bir kurye gördüm. Sevgilimin bana yaptığı güzel bir ilk gün süpriziydi, eğer her şey bunla bitseydi... Elimde çiçeklerle ofise girdiğimde herkes bana bakıyordu. Masama geçtiğimde, biri yanıma yaklaşıyordu ki, patronumuz beni yanına çağırdı ve tek cümleyle yanından yolladı: “Bu işyerinde çiçek yasaktır, lütfen bir daha böyle uygunsuz bir durum olmasın”. Şok içindeydim. Kıpkırmızı kesilmiştim. Neredeyse ağlayacaktım. Bakışları bile kendimi dünyanın en büyük suçunu işlemişim gibi hissettirmeye yetmişti. Koşar adım tuvalete gittiğimde sevgilimi arayıp, işyerindeki ilk günümü berbat ettiğini, bir daha ne çiçek ne de kendisini görmek istemediğimi söyledim. Şimdiki aklım olsa sevgilim yerine patronuma çiçekle uygun davranış arasında bir bağlantı olmayacağını söylerdim.