Gülizar’ın kara düğünü

Bir Kürt beyi tarafından kaçırılıp Müslümanlaştırılan ve Ermeni trajedisinin simgelerinden biri haline gelen Gülizar’ın hikâyesi, ‘Spektrografi: Hayaletlerin İzinde’ sergisiyle gündemde.

Kayhan Ayhan/Cumhuriyet

Galata’daki Tütün Deposu’nda açılan ‘Spektrografi: Hayaletlerin İzinde’ sergisi, aile kökleri Muş’a dayanan Anna Barseghian ile Çorumlu Stefan Kristensen’in arkadaşları Uriel Orlow’u da peşlerine katıp ninelerinin ve dedelerinin köylerini ziyaret ederek, Anadolu’daki Ermeni varlığının izlerini sürme hikâyesini anlatıyor. Önceki gün açılan serginin küratörlüğünü üstlenen üç arkadaş, Van ve Muş’ta çektikleri fotoğraf ve video enstalasyonları üzerine kurdukları sergi için bir de performans hazırladı.

 

İki Muş hikayesi

 Orlow bir videosunda, bir zamanlar Ermenilerin yaşadığı Muş ile adını buradan alan, Ermenistan’daki “Muş” adlı insansız konut projesini yan yana getiriyor. Muş şehri ile “Muş” konutlarını “hayalet olmak” temasında buluşturan Orlow, bir diğer videosunda da Surp Garabed Manastırı’nın yıkıntılarını inceliyor. Barseghian ve Kristensen ise bu yolculuk esnasında öğrendikleri, Kürt beyi Musa tarafından kaçırılıp Müslümanlaştırıldıktan sonra kurtulmayı başararak efsaneleşen Gülizar’ın öyküsüne, eserlerinde yer veriyor.

 

Gülizar efsanesi

Gülizar’ın büyük torunu Méliné Ter Minassian ve Anna Barseghian, Gülizar’la olan ilişkilerini “Güle Çok Güzel” başlıklı bir performansla sahneye taşıyor. Performans Gülizar’ın hikâyesinin, torunlarında ve onu kadın direnişinin bir sembolü olarak önemli bulanlarda bıraktığı anıların yeniden canlandırılmasından oluşuyor. Performansın sonunda Gülizar için yakılmış ağıt, bir kadın dengbej tarafından dile getirildi. Performansın videosu 12 Nisan’a kadar açık kalacak sergi boyunca gösterilecek. Sergide ayrıca Armenuhi Kevonyan’ın, annesi Gülizar’ın öyküsünü konu alan kitabının, Aras Yayıncılık tarafından yayımlanan Türkçe çevirisi “Gülizar’ın Kara Düğünü” tanıtıldı.