Güler Sabancı: ‘Keşke geldiği yeri görselerdi’
Kitap, Güler Sabancı’nın, “Hayatımın en önemli gayelerinden” dediği Sabancı Üniversitesi’ni anlatırken kendi kariyer ve yaşam yolculuğundaki yerine de ışık tutuyor. Atlı Köşk’ün bahçesindeki atların hikâyesi de dahil aileye ilişkin bir dizi anı aktarılıyor.
Olcay BüyüktaşSabancıların 1980’li yılların ilk yarısında kurmaya başladığı üniversite hayalini 1994’te gerçekleştirmek üzere adım atan Güler Sabancı, 20 yıllık süreci kaleme aldı. Sabancı Üniversitesi’nin Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş fikrinin ortaya çıktığı ilk andan bugüne geçen süreci Alfa Yayınları’ndan çıkan “Bir Üniversite Var Ederken...’’ kitabında anlattı. Kitabın geliri Sabancı Üniversitesi Burs Fonu’na bağışlanacak.
FİKİR BABALARI...
Altı erkek evlattan sonra aileye gelen ilk kız çocuk. Hal böyle olunca ailenin büyüğü Hacı Ömer Sabancı’nın da gözdesi oluyor Güler Sabancı. Her yere hatta dört yaşından itibaren fabrikaya da onunla gidiyor. “Benim kızım büyüyecek, okuyacak, otomobil kullanacak, otomobiliyle fabrikaya gidecek” diyen Hacı Ömer Sabancı da, “Bizim kız üniversiteyi kuracak” diyen Sakıp Sabancı da haklı çıkıyor. Ancak, üniversitenin fikir babası iki kahramanın, aileden ilk üniversite okuyan ve bugün hayatta olmayan iki amca, Sakıp ve Hacı Sabancı olduğunu yazıyor Güler Sabancı.
BÜTÇEYİ AŞTI
Kitaptan öğreniyoruz ki, 150 milyon dolarlık bir bütçe ile yola çıkalan proje 500 milyon dolara tamamlanıyor. Sakıp ve Güler Sabancı’ya hesap soruluyor, bu işe dair.. Uykularını kaçıran bu toplantıdan sonra sabah erken kahveye çağıran Sakıp Bey, “Küsmek darılmak yok. Yanlış bir iş yapmıyoruz.
Önemli olan büyük resmi unutmamak” diyerek yanında olduğunu gösteriyor. Metrekare maliyeti 2250 dolara çıkan üniversite inşaatı için Koç’un inşaat şirketi Koza’yı arayıp maliyet karşılaştırması yapılıyor. Onlarınkinin de 2200 dolar olduğu görülüyor. Sonra Yeditepe Üniversitesi inşaatının maliyetinin yarı fiyatı hatta başkasının çok daha düşük olduğu görülüyor. Üstünün bağışla yapıldığı söyleniyor.
Kitapta bu bölüm, “Sistem üniversitelere yapılan bağışı vergiden muaf tutuyor zaten. Ama şeffaflık nerede? Kim ne kadar bağışladı, sorularının yanıtları yok. Doğru karşılaştırma önemli. Bu bize gösterdi ki, ancak Koç ile bizim sistemlerimiz, hesaplarımız birbirine uyar ve tek anlamlı karşılaştırma da bu olur” diye anlatılıyor.
ÜÇÜ BİR BÜTÜN
Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş anılarını toparlamak için yola çıkınca tabii ki Sabancı Vakfı ve Sakıp Sabancı Müzesi ile birlikte bir bütün olarak anlatmak gerektiğini dile getiren Güler Sabancı, “Üçü birlikte iç içe geçmiş oluşumlar ve ne mutlu ki bugün hepsi de başarıyla yoluna devam ediyor” diyor.
Sabancı, iki yılda tamamlanan kitaba ilişkin duygularını şu sözlerle aktarıyor: “Kitabı yazma arzumun arkasındaki en güçlü duygu, üniversite kurma yoluna beraber çıktığım amcalarım merhum Sakıp Bey, merhum Hacı Sabancı ve Kurucu Rektörümüz merhum Tosun Terzioğlu gibi kıymetli isimleri anmaktı. Yazarken de ‘keşke üniversitenin geldiği yeri görselerdi’ hüznünü duydum.”
BU ATLAR BAŞKA AT!
Hoş bir anı da Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı Müzesi’nin de içinde bulunduğu Emirgan’daki Atlı Köşk ile ilgili... Köşkü 1951’de dede Hacı Ömer Sabancı alıyor. At, gençliği eşek üstünde geçen Hacı Ömer Bey için zenginlik sembolü. Atları çok seviyor, âşık. Tekstili makineleri aldıkları İtalyan iş insanı, 1204’te yağmalanarak Venedik’e götürülen dört attan birinin replikasını, atlara ilgisini bildiği Hacı Ömer Sabancı’ya hediye ediyor. Diğer atın hikâyesi daha ilginç. Köşk alındıktan sonra Kadıköy’de bir başka köşkten çıkan eşyalar Aret Portakal tarafından müzayede ile satılıyor. Eşyaların içinde bir at, bir geyik ve bir de boğa heykeli var.
Atı almak isteyen Hacı Ömer Sabancı’ya güçlü bir rakip çıkıyor daha tanımadığı Vehbi Koç. İkisi de o kadar fiyat artırıyor ki, 300 bin liraya alınan köşkün bahçesine düşünülen at heykelinin fiyatı 60 bin liraya kadar çıkıyor. Ama Hacı Ömer, muradına eriyor. Ardından satılan geyik için de aynı mücadele ama bu kez kazanan Vehbi Bey...
Boğa ise o bugün Kadıköy meydanda... Yıllar sonra 2013’te hem Koçlar’a hem de Sabancılar’a birer mektup gidiyor. Beylerbeyi Sarayı envanterinde olması gereken heykellerden biri sizde, heykelleri geri verin diye... “Neyse ki” diye yazıyor Güler Sabancı, “Müzayede belgeleri filan tamamdı da heykeller yerlerinde kaldı.”