Güle güle Seyfi Bey...

Huysuz Virjin karakteriyle hafızalara kazınan Seyfi Dursunoğlu yaşamını yitirdi... Arkasında unutulmayacak izler bıraktı.

cumhuriyet.com.tr

Seyfi Dursunoğlu, 17 Temmuz Cuma günü Kadıköy’de bulunan bir hastanede 87 yaşında hayatını kaybetti. Hastaneden yapılan açıklamada, aynı zamanda KOAH hastası olan sanatçının 15 gündür zatürree tedavisi gördüğü belirtildi.

Ünlü oyuncu mirasını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bıraktı, bedenini tıp fakültesine bağışladı. Dursunoğlu, Huysuz Show programıyla ‘stand-up’ tarzı komedi programını Türkiye’de ilk yapan isimlerdendi.

Aynı zamanda Türkiye televizyonlarında bir drag karakterini (eğlence veya moda için toplumsal kadın rolleri benimseyerek kadın kıyafetleri giyen kişi. Genellikle erkekler tarafından yaratılır) canlandıran nadir oyunculardandı. Kariyerinin başlarında önce küçük kulüplerde sahneye çıkmaya başladı.

Ancak ününün yayılmasıyla daha büyük kulüplerden teklif aldı. Her yıl İzmir Fuarı’nda sahneyi Türkiye’nin tanınmış solistleriyle paylaştı. TRT’de Öztürk Serengil’in yarışma programında esprili cevaplarıyla ünü iyice büyüdü.

Yıllarca Huysuz Show isimli programını ekranlarda sürdüren Dursunoğlu, çok sayıda programda jüri üyesi olarak da görev aldı. Dursunoğlu, Popstar Türkiye, Huysuz’la Dans Eder misin? ve Benzemez Kimse Sana gibi programlarda sunuculuk ve jüri üyeliği yaptı.

YASAK KOYDULAR

2000’lerde Radyo Televizyon Üst Kurumu (RTÜK) tarafından programının yayımlandığı televizyon kanallarına baskı yapılması ve sansür uygulanmasını gerekçe gösteren Dursunoğlu, televizyon programlarında daha az yer almış, sonra da televizyonu tamamen bırakmıştı. Dursunoğlu’nun ölümünün ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı dahil AKP’li devlet yetkililerinden hiçbirinin mesaj yayımlamaması sosyal medyada büyük tepki çekti.

YILLAR ÖNCE ŞÜKRAN SONER’E KONUŞMUŞTU

Seyfi Dursunoğlu, yıllar önce yazarımız Şükran Soner’in sorularını yanıtlamış, birçok konuda samimi açıklamalar yapmıştı. 25 Şubat 1995 günü Cumhuriyet’te yayımlanan söyleşide Dursunoğlu, Huysuz Virjin’i nasıl yarattığını “Memur maaşı ile geçinemiyordum. Bir şeyler yapmam lazımdı. İlginç olması için zenneliği seçtim. Daha ilginç olması için espri kattım. Şov olabilmesi için dansı, müziği ekledim. Tekrar tekrar seyredilebilmesi için de doğaçlamayı düşündüm” sözleriyle anlatıyor. Sahnede her şeyin kendiliğinden geliştiğini söyleyen Dursunoğlu, “Ağırlık verdiğim hiçbir konu yok. İnsanları ilgilendiren her şey beni de ilgilendiriyor. Konu ne kadar özel ve aynı zamanda herkesi ilgilendiriyorsa, o kadar ilgi çekicidir. Ancak ben üç konudan ödüm koptuğu için hep kaçmaya çalışırım. Siyaset, din ve spor konuları üzerinde konuşmaktan ödüm kopar. İnsanımızın bu konularda hiç de hoşgörülü olmadıklarını, tabular içinde yaşadıklarını düşünüyorum. Şakada, espride sınırlama, sansür olursa bir anlamı kalmaz. Özgürlüğümü kısıtlamamak, sınırsız takılabilmek için, yasaklı bu konulara girmemeye çalışıyorum” diyordu.

‘HUYSUZ VİRJİN’İ KAYBEDELİ ÇOK OLDU’

Seyfi Dursunoğlu’yla uzun yıllar bir arada olmuş, aynı sahneye çıkmış ve çalışmış dostlarıyla konuştuk. Vasi ilan ettiği ÇYDD’nin Başkanı Ayşe Yüksel ve hayatını yazan Figen Akşit’e ulaştık. Sosyal medyada en içten düşüncelerini paylaşanları da derledik.

‘ÇYDD’Yİ VASİ İLAN ETTİ’

Prof. Dr. Ayşe Yüksel (ÇYDD Başkanı): “Bu ülkede kendisini yaratan bir sanatçımız. Cumhuriyet değerlerine bağlılığıyla, çağdaş sanatı ülkemize getiren, çok emek veren ve halkın da çok sevdiği bir konuma gelen, çok önemli bir kişi. Yaşamının son yıllarında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni vasi ilan etti. Dolayısıyla hem sanatçı olarak kaybımız nedeniyle hem de duyarlı kişiliği nedeniyle onu kaybetmiş olmaktan üzüntümüz çok fazla. Tabii ki yasal süreç başlayacak. Bu hukuksal süreç içinde vasiyetname açılacak, biz de bağış miktarlarını o zaman göreceğiz. Türkiye için çok büyük bir kayıp. Biz bu hukuksal süreç tamamlandıktan sonra onun adını derneğimizde yaşatacağız. Belki onun adına burs verdiğimiz öğrenciler olabilir.

‘TELEFONU BİLE ESPRİYLE AÇARDI’

FİGEN AKŞİT (“Katina’nın Elinde Makası” isimli söyleşi kitabının yazarı): 16 yıllık bir kitaptı ama ilişkimiz hiç kopmadı. Çok klişe bir laf ama o kadar özel bir insandı ki... Hayatımızdan büyük bir değer eksildi. (Söyleşi kitabı süreci) Aşağı yukarı 6 ay kadar sürdü, çok sık görüştük. Büyükbabamız gibi olmuştu. Haftada 2 günü birlikte geçiriyorduk. Bize yemekler yaptı, ağırladı... Bizim ondan bir şey istemememize çok şaşırmıştı, ‘Benimle tanışıp da benden bir şey istemeyen ender insanlardansınız’ demişti. Her aradığımda telefonu müthiş esprilerle açardı. Onu çok anacağız, hiç unutmayacağız. Dünyada eşi benzeri az bulunur, Türkiye’de zaten yoktu. (Son yıllarda televizyon yasağı ile ilgili) Çok üzgündü. Çünkü hâlâ yapabiliyordu ve sahneye çıkmayı çok seviyordu.

‘TELEVIZYONA ÇIKAMADI’

YEŞİM SALKIM: Benim için çok kıymetliydi. Son zamanlarda televizyonda istediği mesleğini de yapamadı. Birtakım yasaklar geldi. Her şeyden önce bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü hayatında bir karakter yaratıp bu karakteri insanlara çok sevdirdi. Onun arkasından gelen birtakım insanlar televizyonda bazı kadın programlarında bir şeyler yapmaya çalıştı. Ama biz o insanı seyretmekten mahrum kaldık. Bunun için çok üzgünüm. Çok kıymetli, çok özel bir adamı kaybettik. Bedenini bu ülkeye kadavra olarak bağışlamış, tüm mirasını bağışlamış bir adamı kaybettik. Keşke böyle olmasaydı. Ben buna üzgünüm, buna kırgınım.

‘SUÇU ÖZGÜR OLMAK...’

GENCO ERKAL: Suçu özgür olmak, bağımsız olmak, zeki olmak, aykırı olmak, sözünü sakınmamaktı. Böylelerini susturmak için elinden geleni yapar bu iktidar. Yaşamımıza renk kattı, dilediği gibi yaşadı, küstü gitti.

‘HİÇBİR ŞEYİ SANSÜRLEMEZDİK’

ARMAĞAN ÇAĞLAYAN: Seyfi Bey’i yeni kaybettik ama Huysuz Virjin’i kaybedeli çok oldu. Çok üzgünüm. Çok sayıda program yaptım onunla. Birbirine şarabın ikram edildiği bir dönemdi. Hiçbir şeyi sansürlemezdik. Öyle bir dönemin televizyonundan söz ediyorum. Belki de bugün içimizi yakan, elimizden giden o zamanlar. Acayip disiplinli bir insandı Seyfi Bey. Çok saygılıydı. Çok naifti.

‘HUYSUZUM, GÖKKUŞAĞIM...’

NÜKHET DURU: Huysuzum, gökkuşağım, oyun arkadaşım, ömürlük şahidim, ahretliğim... Ne anılar, ne hikâyeler, ne bozgunlar, ne umutlar, ne emekler, hangi birinden nasıl bahsedeyim? Sayısız videonu, birlikte görüntülerimizi izledim bütün gece... Gözyaşlarıma önce gülümsemelere, giderek kocaman kahkahalara dönüştü. Gönlümün ilkbaharı Huysuz’um giderken bile güldürdün ya beni... Dedim ki kendime sen de zaten böyle yolculanmak isterdin ya! Ölümün de yaşamın gibi kahkahayla kutsansın isterdin. Varlığın bu topraklara, mizahınla büyüttüğün üç nesile, seninle çalışmış hepimize şanstı. Keskin zekân, mizah duygun, sınırsız yeteneğin, devrimci cesaretin, dobralığın, samimiyetin, gönlünden geçeni eğilip bükülmeden söyleyiverişin, seni benzersiz kılan onca şeyden sadece birkaçıydı. Senin sayende dünya bir süreliğine daha iyi bir yer oldu. İyi ki kıymetli birer parçası olduk birbirimizin hayatının, iyi ki bir ömür kırmadan, bozmadan aynı yerde kaldık. Duygudaşım, gönüldaşım, güzel kalplim, kaybının acısı gönlümden hiç gitmeyecek biliyorum ama söz veriyorum son güne kadar gülerek anacağım seni... Huzurla uyu yavrum, gülüm Katina’m...

‘UNUTTURAMAYACAKLAR’

CANAN KAFTANCIOĞLU (CHP İstanbul İl Başkanı): Çocukluğumda, izini sürdüğüm imkânsızı hayal ederek tanışmak, tanımak istediğim kişilerden biri de Huysuz Virjin ama daha çok Seyfi Dursunoğlu idi. Çok şey öğretti. Unutturmak istediler ama bir kez daha unutturamayacaklarını görecekler. Güle güle...