Gül'den Köşk seçimi açıklaması

Kuveyt'e giden Cumhurbaşkanı Gül, ilk kez "Cumhurbaşkanlığı'nı konuşmanın vakti geldi" dedi ve adaylığının mayısta netleşeceğini söyledi.

Cumhuriyet Haber Portalı

Yerel seçimler bitti, gözler ağustosta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine çevrildi. Seçimden galibiyetle çıkan Başbakan Erdoğan, hemen ertesi günü Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştü. Haliyle gözler bu buluşmada Köşk seçiminin gündeme gelip gelmediğine çevrildi. Cumhurbaşkanı Gül, Köşk’teki zirvenin ardından bir grup gazeteci ve işadamı ile Katar’a gitti. Ziyaretin ana gündemi ekonomi olsa da gazeteciler ile sohbette konu doğal olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine geldi. Gül, ilk kez “cumhurbaşkanlığını konuşmanın vakti geldi” dedi, adaylık konusunun da bir aya netleşeceğini söyledi.

İşte Gül ile yaptığımız sohbetten çarpıcı bölümler.

Seçim sonrası gelişmelere nasıl bakıyorsunuz? Başbakan ile görüştünüz, buna ilişkin erken genel seçimden kabine değişikliğine kadar çok iddia var.

Seçimler yapıldı. Övündüğümüz şey şu: Millet netice ne olursa olsun büyük bir olgunlukla karşılıyor. Nihayetinde hâkim teminatı altında seçimler yapılıyor. ABD’de bile Başkan Bush’un ilk seçimini hatırlayınız. 140–150 oyla başkan seçildi. Sonra da o başkan savaşa girdi. Bunların hepsi normal görülmeli. Herkes kendisine göre bir ders çıkaracaktır. Olağandışı bir seçim kampanyası oldu. Türkiye’de seçim döneminin kırıcılığını değiştirmediğimiz sürece maalesef bazı eşikleri aşamayız. 1950’den beri bu böyle. Ama bu kez daha sert oldu. Bu, ister istemez Türkiye’nin algısı ile ilgili problemler de yarattı. Şimdi seçimler bitti, Türkiye’nin kendi uzun vadeli gündemine dönmek gerekir. Türkiye’nin esas büyük meselesi ekonomidir. Güven ve istikrarın bozulmamasıdır. Dışarıda oluşan algı bozukluklarını süratle düzeltmek gerekir. (Başbakan ile görüşme) Başbakan ile epeydir devlet günü yapamamıştık. Birikmiş bir sürü devlet işleri vardı. Onları konuştuk. Aklınızda birçok soru olabilir, onlara girme, konuşma buluşması değildi.

Seçimi konuşmadınız biçiminde mi anlayalım?

“Hayırlı olsun” dedik. Seçimleri biraz konuştuk tabii.

Kabine değişikliği konuşuluyor...

Konuşulmadı öyle bir şey.

Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimin birleştirilmesi konuşuldu mu?

Bunu konuşmadık. Nihayette erken seçim kararı kanun ile olur. Meclis’te çoğunluğu olan partinin karar vereceği bir şeydir. Konuşulmuş ve bir karar verilmiş değil. Ama olaylar ne çıkarır bu ayrı bir konu.

Siz Cumhurbaşkanlığı’na aday olacak mısınz?

Bir-iki sene önce de soruyordunuz. “Zamanı gelince konuşuruz” diyordum. Şimdi bu seçim aradan çıktığına göre günü geldi. Hele seçim sonuçları bir ilan edilsin. Nisan sonu-mayıs başında bunlar netleşmiş olur. Oturur konuşur, ona göre karar veririz.

Sizin adaylığınız da bu ay sonunda netleşmiş olur mu?

Cumhurbaşkanlığı ile ilgili her şeyin konuşulacağı gün geldi. Herkes bununla uğraşacak. Mayısta netleşir.

Kendi aramızda konuşuruz derken Başbakan ile mi görüşeceksiniz?

Tabii ki… Diğer arkadaşlarımla da. Ben dışarıdan bağımsız bir siyasetçi olarak Çankaya’ya gelmedim. Tabii ki konuşacak arkadaşlarım var.

Sayın Başbakan size danışmadan seçimleri öne almak, iki seçimi birleştirmek gibi sizin pozisyonunuzu zora sokacak bir kanun
çıkarabilir mi?

Burada işi kişiselleştirmemeli. Benim kanaatim önemli olur. Ben yarın gazete manşetinden bir şey duymam.

Alınan oy oranının üzerine BDP oyları da eklenerek Başbakan’ın Köşk’e çıkmak isteyeceğine dair çok sayıda yorum var. Sizin düşünceniz nedir?

Bu konuda söyleyeceğim, demin belirttiğim gibi Cumhurbaşkanlığı’nı konuşmanın günü geldi.

Konuşmanız ve koşullarınız uygun olursa Başbakanlık düşünür müsünüz?

Önceden bir şey söylemem. Hiç kimse duyarsız değil ki bu tip şeylere. Cumhurbaşkanlığı seçiminin memleketin her tarafını altüst edecek şekilde olmaması gerekir. Önemi ve değeri açısından demiyorum. Geçmişte kavgaların sebebi bu oldu. Onu görmemezlikten gelmiyorum. İnsanların meşguliyeti açısından diyorum.

Başbakan sürpriz yapmaz

Siz zaman zaman Başbakan ile aranızda kardeşlik hukuku olduğundan bahsedersiniz. Aranızdaki bu hukuka göre Başbakan’ın, cumhurbaşkanlığınızı etkileyecek bir adımı size haber vermeden, sürpriz yaparak atmayacağından emin misiniz?

Açıkçası ben Başbakan’a yapmam, o da bana yapmaz. Bu tip meselelerde oturup konuşuruz.

Seçim gerginliği bitti. Ama şimdi bitmedi bu gerginlik. Cumhurbaşkanlığı seçimi geldi.
Ondan sonra da genel seçimin gündemi başlamış olacak.

Seçim sonrasına dönük de yine ‘rüşvet ve yolsuzluk’ diye bir taraf bastıracak, diğeri “Paralel yapıyı darmadağın edeceğim” diyecek. Böyle bir ortamda seçime gidiliyor.

Her seçimden sonra bu gibi iddialar olabilir. Yolsuzluk iddiaları hiç şüphe bırakılmayacak şekilde araştırılmalı ve neticeleri hukuk nizamı içinde ortaya çıkarılmalı. Diğer konuyla ilgili olarak da bir hukuk devletinde herhangi bir McCarthy veya cadı avı olmaz. Ama suç işleyenlerin de muhakkak karşılığını görmesi gerekir. Bunlarla ilgili her gün miting yapılıp nutuk atılacak değil. Hukuk devleti içinde ne yapılacaksa o yapılacaktır.

Bunu hukuk devleti dışında kullanacak yok mu?

Ne yapalım yani kullanan da kullanacak. Seçim oldu bitti süt liman oldu ortalık demiyorum. Ama Türkiye devamlı böyle yaşayamaz.

McCarthy döneminden söz edip ‘cadı avı’ dediniz. Biraz açar mısınız. Böyle bir cadı avına gidileceğini hissettiğiniz için mi söylüyorsunuz.

Hayır hayır… Hukuk devletinde suç ve ceza ancak hukuk anlayışı içinde olur. Bugün hukukun üstün olduğu, demokrasinin geçerli olduğu memlekette o söylediğiniz şeyler olmaz.

Ama hukukun üstün olduğu memleketten söz ediyorsunuz. Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, vali, savcıların emrini yerine getirmeyin diye emniyet müdürüne emir verebilir mi?

Bir insan suçunun karşılığını da görmek zorunda. Şimdi Dışişleri Bakanlığı’ndaki olay ortada mı kalacak? Türkiye’nin en üst güvenlik bürokrasisindeki insanlar bir araya gelmiş, Türkiye’nin hayati meselesini konuşuyorlar. Birisi cüretkârlık yapacak, hangi saikle ne ile olursa olsun takip edecek. Sızdırmasa bile böyle bir şey birinin defterinde, evinde çantasında bulunsa ne olur? Muhakkak ki bunların ortaya çıkarılması gerekir.

Şirketlerin, medyanın üzerindeki fiziksel baskının önüne nasıl geçeceksiniz? Türkiye’yi 10 yıl önceki reformcu yapısına nasıl döndüreceksiniz? Örneğin Koza Grubu maden şirketini İngiltere’ye götürmeye karar vermiş.

Hepsi için hukuki itiraz mercileri var. Birini bir yerden alıp verdiğinde eğer bir hak kaybı varsa itiraz merci var. Danıştay’a başvurup yerlerine iade edildiler.

Geleceğe umutla bakalım dediniz, ama Twitter ve YouTube yasağı da sürüyor. Hukuk içinde nasıl aşılacak?

Bu yasakların da bitmesi, kalkması lazım. Türkiye’de eğer bu konudaki yasalar çıkmamış olsaydı 2007’de çıkan yasa bize sıkıntılar açıyordu. YouTube’da bir şey çıkıyordu tamamen kapatmak zorunda kalıyorduk. O yasanın getirdiği sorunları gidermek için bu yasa çıkarıldı. Bu yasada da birtakım yanlışlar yapıldı ama bir hafta içinde düzeltildi. Şimdi artık bu Twitter, YouTube yasağının bitmesi lazım. Bu süre içinde hem Bakan’a hem de ilgili daireye de söyledim. Bunlarla sağlıklı kanalların oluşturulması lazım. İngiltere ve Fransa da problemler yaşıyor. Ama sağlıklı kanallar oluşturmuşlar. O kanallar çalıştığı için bizdeki durum ortaya çıkmadan önlenebiliyor.

Burada yasak yok, hayat gece başlar

Burada suk derler, pazar yeri demektir. Çok canlıdır, hayatın içindedir. Hayat gece başlar burada. Bizim Beyoğlu, Taksim gibidir. Her şey serbest. Körfezin ilk Meclis’i burada; epey de yetkileri var. Kanunları bloke edebiliyor. Kadınlar iş hayatında, Meclis’te varlar.

Bütün Körfez’e önem veriyoruz. Asıl bizden çok ABD önem veriyor. 4.5 trilyon dolar cash para var. Herkes kendisine çekmek için uğraşıyor. Biz de nasıl çekeriz diye bakıyoruz. Önemli işadamlarını onun için beraberimizde getirdik. Önemli bir havaalanı ihalesi var, inşallah alacağız. Savunma sanayiinde iyi iş yapıyoruz. Genelkurmay Başkanı geldi, akrep gönderdik denendi; testleri geçtiler. Şimdi onların satışı var. Sahil güvenlik gemileri var, onlardan çok istiyorlar. Onları yapan firmalar geldiler. Daha çok ekonomik ağırlıklı ziyaret. Ortadoğu’nun da önemli finans merkezi burada. Türkiye’ye dönük 500 milyon dolarlık bir yatırım fonu kurmuşlar.

Mülk alma imkânını da tanıdık. 6- 8 bin kişinin evi var Türkiye’de. Halkın büyük kısmı Türkiye’ye hayran, bir günde İstanbul’a 8 uçak seferi var yaz aylarında. Türk TV ve dizileri var. Türkiye’ye bu kadar sempati ve ilgi duyan ülke ile dostlukları arttırmak için geldik. (Radikal)