Gül: Basın özgür olmalı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, basın özgürlüğünün, demokratik toplum düzeninin en önemli gereklerinden biri olduğunu belirterek "Basının yaşanan sorunları özgürce ele alabilmesi ve kamuoyunun dikkatine sunabilmesi, yapılan yanlışları azaltacak, ülkemiz bu özgürlük ortamından büyük faydalar sağlayacaktır" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, basında sansürün kaldırılışının 86. yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Özgür ve tarafsız basının demokratik, şeffaf ve açık toplum olmanın en önemli şartlarından biri olduğunu belirten Gül, basının sansür ve benzeri kısıtlamalara maruz kalmadan gerçekleri topluma aktarma, kamuoyu oluşturma, denetleme, eleştirme ve sorgulama görevlerini tam anlamıyla yerine getirebilmesinin, demokrasinin standartlarını yükselten temel unsurlardan olduğunu ifade etti. Gül, mesajında şunları kaydetti:

"Basının, her türlü yönlendirmeden ve baskıdan uzak bir şekilde kamuoyunu doğru ve eksiksiz bilgilendirmesi, toplumun bilinçlenmesini ve güçlenmesini sağlamaktadır. Demokrasi ancak, herkesin bilgiye ulaşabildiği, düşüncesini açıklayabildiği bir ortamda olgunlaşabilir.

Ülkemizde bugün, farklı görüşlerin demokratik bir zeminde ortaya konabilmesini, sorunların değişik bakış açılarıyla serbestçe tartışılabilmesini ve kamuoyunun bütün bu tartışmaların takipçisi olabilmesini çok önemsiyorum.

Basın özgürlüğü, demokratik toplum düzeninin en önemli gereklerinden biridir. Basının yaşanan sorunları özgürce ele alabilmesi ve kamuoyunun dikkatine sunabilmesi, yapılan yanlışları azaltacak, ülkemiz bu özgürlük ortamından büyük faydalar sağlayacaktır. Bu bakımdan basınımızın, objektif bir görev anlayışıyla, evrensel ilkelere bağlı kalarak, her şart altında toplum yararını gözetmesi, bireylerin doğru, sağlıklı haber alma ve bilgi edinmesini sağlamasının önemi büyüktür.

Bununla birlikte basın mensuplarının üstlendiği sorumlulukların bilincinde, tarafsız, özel hayata ve kişilik haklarına saygılı, meslek ahlak ilkelerine bağlı kalarak görevlerini yerine getirmesi ve bu doğrultuda kendi içinde denetimi en sağlıklı şekilde işletebilmesi, halkımızın Türk basınına güvenini yükseltecektir.

Türk basınının, ülkemizin demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları konusunda en ileri standartlara ulaşması çabalarına katkılarını sürdüreceğine inancım tamdır.
Basında sansürün kaldırılışının yıldönümünde, Türk basınına çalışmalarında başarılar diliyor, görevlerini yaparken hayatını kaybeden değerli basın çalışanlarını saygıyla anıyor, basın camiamızın tüm mensuplarına selam ve sevgilerimi iletiyorum."


"Medya patronların ve siyasi iktidarın baskısı altında"

Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, basında sansürün 101 sene önce kaldırıldığını ama medyanın bugün patronların ve siyasi iktidarın baskısı altında olduğunu belirtti.

Basında sansürün 24 Temmuz 1908'de kaldırıldığını hatırlatarak 101 yılda gelinen noktanın ''yüz kızartıcı'' olduğunu ileri süren Bilgin, özellikle 1980 sonrası değiştirilen medya yapısı ve tekelleşmenin, önce gazeteciyi patronun menfaatleri doğrultusunda çalışmaya mecbur ettiğini, bunu kabul etmeyenlerin işsiz kaldığını ifade etti. Bilgin, ''101 sene önce sansür kaldırıldığını ama medyanın bugün, patronların ve siyasi iktidarın baskısı altında olduğunu'' kaydetti.

Medyanın, ''siyasi iktidardan yana olanlar ve olmayanlar'' şeklinde ikiye ayrıldığını da belirten Bilgin, ''Bu durumda da ülkeyi yönetenlerin iki yönlü baskısı ortaya çıktı. Kendisinden yana olanlar tek yönlü haber yazmak durumunda bırakıldı. Karşısında olanlar da değişik yöntemlerle sindirilmeye çalışıldı'' görüşlerine yer verdi.

Nazmi Bilgin, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın, ''bir ülkenin kaderinin değiştiği, özgürlüğüne kavuştuğu ve karşısında kendisini yutmak için sırada bekleyen diğer devletlere diz çöktürttüğü bir belge'' olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Ama ne yazık ki, bugün kimliklerinde Türkiye Cumhuriyeti yazan kimi kişiler Lozan'ı da tartışmaya açmak istemekte, ülkenin kanla çizilen milli sınırlarını zorlamaya çalışmaktadırlar. Her ülkenin içinden ihanet şebekeleri çıkabilir. Bizim ülkemizden de satılmışlar, Atatürk düşmanları, Lozan muhalifleri çıkabilir. Bayrağına, Misak-ı Milli sınırlarına ve Atatürk devrimlerine sahip çıkanların sayısının Türkiye'de satılmışlardan çok daha fazla olduğuna kesinlikle inanıyoruz.''

 

"Sansür farklı boyutlarda yaşanıyor"

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, sansürün kaldırılmasından bu yana 101 yıl geçmesine rağmen, bugün hala konuşulduğunu ve farklı boyutlarda da olsa yaşandığını belirtti.

Sertel, basında sansürün kaldırılışının 101'inci yıl dönümü ve 24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz'un, Cumhuriyetin ilanından sonra 1931'de kabul edilen yasa ile ''Basın Bayramı'' olarak kutlanmaya başlandığını hatırlattı.

Sertel, şunları kaydetti:

''24 Temmuz basında sansürün kaldırılması, basın bayramı ve gazeteciler günü olarak anılır. Sansürün kaldırılmasından bu yana 101 yıl geçmesine rağmen, Türkiye'de basın, bugün hala sansürü konuşuyor, sansürü farklı boyutlarda da olsa yaşıyor. Basın tarihimiz boyunca inişli çıkışlı dönemler geçiren basın özgürlüğü, gerçek anlamıyla hiç bir zaman yaşama geçirilememiştir. 12 Mart, 12 Eylül dönemlerini anımsayınız. Darbeyle iktidara gelenler basına en ağır, en acımasız biçimde sansür uyguladı. Gazetecileri, yazarları tutuklayıp cezaevlerine doldurdu. Abdülhamit dönemindeki sansür memurlarının görevini darbeciler üstlendi. Halkın haber alma hakkını, basın özgürlüğünü kullanarak doğruyu, gerçeği yazmanın gayreti içinde olan gazeteciler, yazarlar işten attırıldı, gazeteler süreli, süresiz kapatıldı.''

Demokrasiye geçildiği söylenen dönemlerde de basının siyasi iktidarlar tarafından siyasi ve ekonomik baskı altına alındığını savunan Sertel, ''gazetelere uygulanan baskıların yanı sıra, sendikasızlaştırılan, kazanılmış hakları ellerinden alınan gazetecilerin çalışma ve yaşam koşulları sansürün uygulanmasını kolaylaştırdı'' görüşünü ifade etti.