Güdümlü Aile İmamlığında Çokeşlilik
Bilim çağında sosyal ve çağdaş düşünceleri saptırmak, ülkemizdeki kadın sorunlarını çoğaltarak görmezden gelmek körleşmektir. Gözümüzden sakındığımız kızlarımızı birinin/birilerinin 2, 3 veya 4. eşi olarak görmenin hayali/düşü sizi ve kızınızı mutlu eder mi?..
cumhuriyet.com.trUygar bir ülkenin uygar değerde kadını olmanın çabası, beklentimiz tükenir olmaktadır. Yeniye, yeniliğe cüretkârca meydan okunmaktadır. Demokrasi, hukuk, kadının özgür yaşamı hiçe sayılmaktadır. Sibel Üresin’in ilginç iletisi, tüm değerleri, kadına yönelik kazanımları altüst etmektedir.
Topluma, muzır (zararlı, zarar veren) önerisiyle kadın onurunu hiçe saymakta, sosyal adaletten uzak, tekelci, sermaye gücü egemenliğine boyun eğen bir çıkış. Gündem yaratma amaçlı bir öneri. En çılgın kadın projesine imza atmak. “Prof. Kant’ın En Çılgın Günü”, Jean Paul Mongin’in bu eserinde “Ne bilirim? Ne yapmalıyım? Ne üretebilirim?” sorularının cevabını aramış. Bu eser Sibel Üresin’e de esin kaynağı olmuştur herhalde? O, bu önerisiyle öfkesinin alevini kamçılayan bir kadın oldu.
Ülkemiz, bugün güç ve paranın egemen olduğu bir topluma dönüşmektedir. Tüketim odaklı bir yaşamı sürdüren toplumumuz çıkarcı, güvensiz, umutsuz ve muhafazakâr olmaya itiliyor. Toplumun kırılma noktası din ve eğitimidir.
Kızlar evde kalmasın
Çağdaş, akıl ve bilgiye dayalı bir eğitim özlemimizdir. Kendisini, aile içi eğitim seminerleri veren ve davranış bilimleri uzmanı olarak tanıtan Sibel Üresin, “Kızlar evde kalmasın” sloganıyla yola çıkıp, çözüm arayışında gibi… “Çokeşlilik yasal olmalı”, “Çokeşlilikte asıl faturanın erkeğe çıktığını, erkeğin madden ve manen zarara uğradığını söylüyor, çokeşli olduğunu itiraf edenleri alkışlıyor ve kutluyor.”
Kendisini “antifeminist” olarak tanımlayan Üresin, zengin, kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek çokeşliliği seçebiliyor diyor. “Erkek olsam, çokeşli olurdum” diyerek de görüşünde ısrarlı.
Aile danışmanlığı önemli bir konudur.
Aile bireylerinin sosyal, kültürel, eğitim, sağlık ve üretkenliklerinde değişim, gelişim ve yenileşmeye yönelik bilgilendirme sunumlarını içerir.
Kafaları karıştıran, yanlış yönlendirme, gündem yaratma aile danışmanlığının içinde olmasa gerek. Sibel Üresin’in aile imamlığına soyunmuş şeriatçı bir yapı sergilediği düşünülmektedir.
Öncü kadınlarımız
21. yy’da aile içi iletişim: Aydınlanma, çağdaşlaşma ve yenileşme değerlerinin; ayrıca insan olma temel özelliğinin, eşitçe paylaşım, hakça yaşamın anlatımı olmalıdır.
Çok yüzlü bir kadın olmak yerine, çok yönlü aydın bir kadın olmak toplumumuza değer katacaktır.
Kadınlarımızın özgür yaşamlarında, içsel yolculuklarının çağdaşlaşması ve uygarlaşması arayışları sürüyorken bu ve buna benzer gölgeli olumsuz çıkışlar yüreğimizi acıtıyor.
Ülkemizin aydınlanmasında, Cumhuriyetimizin temel değerlerinin kazanımında büyük emekleri olan “Öncü Kadınlarımız” bu çılgın proje için çıldırıyorlardır. Ölenlerin de kemikleri sızlıyordur. Nezihe Muhiddin, “Karanlık Yollar” makalesiyle kadınlarımızın karanlıktan aydınlığa çıkışını; Türkan Saylan elinde ve yüreğinde eğitim meşalesiyle okuma yoksunu kızlarımızı ve kadınlarımızı aydınlığa taşımanın savaşını verdiler.
Onlar, kadınlara yönelik şiddet, baskı, işkence ve ölümle biten kanayan yaralarını unutmadan özgürlüğün, eşitliğin ve uygar olmanın özlemini gerçeğe dönüştürmeye çalışmaktaydılar.
Her nedense akla ve bilime dayalı doğruları ve gerçekleri çarpıtmakta üstümüze yoktur.
Bugünün yönetim erkinin yol ve uygulama çizgisini desteklemek için ülkece büyük değişim geçirmekteyiz. Sibel Üresin’in “Çokeşlilik yasal olsun” sözü yönetim erkine paralel bir düşüncenin dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Bugün, ülkemizin sosyal gelişim ve değişiminde tartışılan dine/inanca dayalı yönetimin uygulama sürecinin doludizgin yolculuğudur. Kadın-erkek ayrımcılığı ve insan haklarının çiğnenmesi belirginliği bu tür çıkışlarla kendisini göstermektedir.
Herkesin kutsal bir varlık olarak görmesi gereken Kadın/Anne ile ilgili düşüncelerini dikkatli ve özenli ortaya koymalıdırlar. Çünkü Kadın/Anne, kutsal bir varlık ve değerdir.
Ülkece, çağdaş bir ulus olma umudumuzun yeşermesi için kadın -erkek ayrımı yapılmaksızın, özgür, demokrat ve paylaşımcı bir toplumun eşitlikçi bireyleri olunmalıdır. Mustafa Kemal, medeni kanunla kadın hakları ve kadınların oy kullanma, seçme, seçilme gibi hakları vermede onların emeklerini göz önünde bulundurmuştu.
Kadın hakları altın tepside sunulmamıştır, emekle kazanılmıştır. Kadınlarımızın yaşamında sosyal adalet beklerken, sosyal adaletin geri tepmesi acı ve düşündürücüdür. Kadınlarımızın çekim gücü bilgi, akıl ve üretkenliğe dayalı başarısı Anadolu’muzun ve Türkiye’mizin aydınlığı olmalıdır. Bu çağda kadınca çarpık düşüncelere yer vermek ortaçağı özlemektir.
Bilim çağında sosyal ve çağdaş düşünceleri saptırmak, ülkemizdeki kadın sorunlarını çoğaltarak görmezden gelmek körleşmektir. Gözümüzden sakındığımız kızlarımızı birinin/birilerinin 2, 3 veya 4. eşi olarak görmenin hayali/düşü sizi ve kızınızı mutlu eder mi?..