Gribin korkutan geçmişi
1918 yılında 1. Dünya Savaşı'nın ardından büyük bir grip salgını yaşandı. Adı '1918 gribi'ydi. Salgında 50 milyon kişinin öldü. Dünya genelinde grip nedeniyle yılda yaklaşık 500 bin insan hayatını kaybediyor.
cumhuriyet.com.tr
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Prof. Dr. Azap, bir programa katılmak için geldiği Eskişehir'de yaptığı açıklamada, son günlerde artan vaka sayısıyla gündeme gelen grip hastalığına ilişkin "Grip deyince hekimlerin neden ortalığı bu kadar ayağa kaldırdığını anlayamayabilirler. Hastalığın önemsenmesi ve nezle ile karıştırılmaması gerekir" diye konuştu.
Grip virüsünün öldürücü olabileceğine dikkati çeken Azap, şunları kaydetti:
"1918 yılında 1. Dünya Savaşı'nın ardından büyük bir grip salgını yaşandı. Dolaşan virüs H1N1. O zaman buna '1918 gribi' dendi. Dünya üzerindeki herkesin bu griple karşılaştığını, yarısının hastalandığını ve 50 milyon kişinin öldüğünü biliyoruz. Bu çok korkunç bir rakam. Savaşta ölenlerin sayısından daha fazla bir rakam. 1957-1967 yıllarında dünya genelinde grip salgınları vardı. Bu salgınlarda da 1,5 - 2 milyon insan hayatını kaybetti. Hala dünya genelinde grip nedeniyle yılda yaklaşık 500 bin insan hayatını kaybediyor. Bu yüzden gribin önemsenmesi gerektiğini söylüyoruz. Tabi bu ölümlerin çoğu, örneğin akciğer hastalıkları, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıklar ya da çok ileri yaş ve çok küçük yaş sebebiyle olabiliyor. Bu süreçte araya giren grip virüsü, bu kişilerin beklenenden erken ölmelerine neden oluyor."
Risk grupları aşılansın
Grip hastalığının aşısının 50 yıldan fazla süredir bulunduğunu dile getiren Azap, aşının herhangi bir yan etkisi olmadığı için özellikle risk grubundaki kişilerin her yıl aşı yaptırması gerektiğini belirtti.
Toplumlarda grip salgını olduğu zaman çoğu insanın söz konusu hastalığı ağır bile geçirse, birkaç gün evde yatıp dinlenerek, atlatabildiğini anlatan Azap, "Ancak belli risk grupları örneğin kronik akciğer hastaları, astım, bronşit gibi, kronik kalp hastalığı olan kişiler, kalp yetmezliği gibi, bağışıklık sistemi bir nedenle baskılanmış kişiler, 65 yaş üstü ve çok küçük yaş grubu kişiler, risk teşkil ediyor. Bu hastalığın çok etkili bir aşısı da var. Aşı yapıldığı takdirde riskin ortadan kalkması son derece mümkün. Tek sıkıntımız insanlarımız, grip aşısı olmuyorlar" diye konuştu.
Bazı hastaların "aşı oldum ama yine gribe yakalandım" şikayetleriyle karşılaştıklarını anlatan Azap, bu kişilerin aşı olduklarında da grip olabildiklerini vurguladı. Bunun nedeninin de virüsten kaynaklandığını ve virüsün çok hızlı yapısını değiştirdiğini ifade eden Azap, "Bu yılın virüsü, bir önceki yıldan farklı olduğu zaman hastalanabiliyoruz ama her sene düzenli aşılanırsak, daha önceki aşılardan kaynaklı vücudumuzda bir antikor (Vücuda giren antijenlere karşı oluşan bağışıklık proteini) oluşumu söz konusu oluyor. Bu antikor oluşumu tamamen önlemese bile hastalığın daha ağır geçirilmesini engelliyor" dedi.
H3N2
Türkiye'de, H3N2 virüsünün yol açtığı grip salgını ile ilgili olarak hava sıcaklıklarında görülen değişimden kaynaklı olduğunu aktaran Prof. Dr. Azap, şöyle devam etti:
"Bu virüs, Türkiye'de 15 senedir görülen bir virüs. Dediğimiz gibi yapısını değiştirdi. Buna bağlı olarak da hastalığın daha ağır seyretmesine sebep oldu. Havaların sıcakken birden soğuması, 5-6 aya yayılan vakaların birkaç hafta içinde ortaya çıkmasına sebep oldu. Korkulacak bir durum yok. Sadece piyasada ilacın bulunmaması, hekimler olarak elimizi kolumuzu bağlıyor. Özellikle risk gruplarına ilacı öneriyoruz. Gribin ağır seyredeceği grupta bu ilacın başlanması önemli. Genç erişkinlerde veya hastalığı hafif seyredenlere zaten söz konusu ilacı önermiyoruz. Aşılanma konusunda, henüz virüsü almayan kişilerin aşılanmasını tavsiye ediyoruz."