'Grado dedim, gladyo yazılmış'
Ergenekon davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, çapraz sorgusunda 'günlük tutmadığını' yineledi. Balbay, iddanamede çarptırılmış ifadelere yer verildiğini de belirtti.
cumhuriyet.com.trİkinci Ergenekon davasında tutuklu yargılanan Gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, çapraz sorgusunda, Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’nun santralının dinlenmesine ilişkin “Bu olağanüstü bir haksızlık. Roma hukukunda geçtik bunları. Ortaçağ’da sorulmaz böyle sorular” dedi. Balbay’ın avukatları, kanun dışı elde edilen notlardan soru sorulmaması taleplerinin reddedilmesinin “geri dönüşümü olmayan mağduriyete” yol açacağını söylediler.
İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Kampusu’nda görülen Ergenekon davasının 19. duruşması dün yapıldı. Duruşmaya, Balbay’ın savcılıktaki ek sorgusunun kaldığı yerden okunmasıyla başladı. Şener Eruygur ve İlhan Selçuk ile buluşmasına ilişkin değerlendirmelerle ilgili Balbay, “Notlarımın üçüncü hali önünüzde. Okuduğunuz yarım bir not. O anda hatırlağım kadarıyla yanıt verdim. Bizim demokrasi içinde arayışlarımız oldu, başka da Bir şey olmadı” dedi.
Bu sırada tutuklu sanık Birol Başaran, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün bu bölümleri daha önce okuduğuna ilişkin itirazda bulundu. Balbay da “Ben de kaldığımız yeri 69. sayfa olarak işaretlemiştim. Ama sorgudan kaçıyor gibi görünmek istemediğim için birşey söylemedim” diye konuştu.
Yasin Hayal ile ilgili bir notun okunması üzerine Balbay, Hrant Dink cinayetinin herkes gibi kendisini de etkilendiğini ifade ederek, “Konuyla ilgili MİT Müsteşarı Emre Taner’e kadar bir çok kişiye görüşmeler yaptım. Sorumluluk üstlendim. Trabzon nasıl bir şehir, Anadolu’da böyle başka şehirler var mı diye araştırmalar yapıp yazılar yazdım” dedi.
Tolon, Eruygur ve Uğur’dan belge almadım
Hurşit Tolon, Şener Eruygur ve Atilla Uğur’dan hiçbir belge almadığını yineleyen Balbay, açılamayan şifreli belgenin de kendisine ait olmadığını, kendisine gelen maillere ilişkin soruyu burada da tekrar yanıtladı. Balbay, “Kamuoyuna açık insanlarız. Yazımın altında mail adresim olur. ‘Şunu yapmak gerek, bunu yapmak gerek’ diye günde en az 10 mail alırdım” dedi.
Dönemin TESK Başkanı Derviş Günday’ın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yazdığı “kişiye özel” ibareli mektubun kendisinde bulunmasını da şöyle açıkladı: “O dönem TESK’in kimliği ile ilgili bir tartışma vardı. Şuan CHP Çorum Milletvekili olan Derviş Günday, Bahçeli ile ilgili yakınmalarını içeren bir mektubu ‘haber yapılabilir’ diyerek okumam için bana göndermiş.”
Balbay, Sesar’dan gelen bir mail ile ilgili de “SESAR’ı araştırma merkezi olarak bilirim, İsmail Yıldız’ı tanımam. Her gün gelen 10’larca mailden biri. İsteseler bu şekilde bir milyon belge bulabilirler” diye konuştu.
Nokta’da yazı dizisi oldu
Özden Örnek’e ait günlüklerle ilgili belgelerin Nokta’da yazı dizisi olduğunu anımsatan Balbay, kendisinde bulunan Örnek ile ilgili belgelerin de gazetecilerin tümünde bulunduğunu tahmin ettiğini belirtti.
Genelkurmay terör merkezi mi?
Aytaç Yalman, Tuncer Kılınç ve Şener Eruygur ile görüşmelerin hepsinin makamlarında yapıldığına dikkat çeken Balbay, “Genelkurmay Başkanlığı terör merkezi mi? Makamında görüşmeyecektim de gizlice mi görüşecektim” diye sordu.
Pes diyorum
Balbay, telefon görüşmelerine ilişkin iletişim tepsit tutanaklarını okuyup incelemesinin bile 5-6 gününü aldığını belirterek tepkisini şöyle dile getirdi:
“Bırakın bir gazeteci olarak vatandaş olarak bile o telefon görüşmelerinden suç çıkartılamayacağını düşünüyorum. Günlük konuşmalarından suç unsuru çıkarılmasına ‘pes’ diyorum. Özbek ile yaptığım telefon konuşmaları soruluyor. Özbek’in güçlü bir sendikası var, bunu Türkiye’nin yararına kullanabilirmiyim diye kafa yoran bir insan. Fırat Kozok, Başbakanlık muhabirimiz. RTÜK üyesi Şaban Sevinç ile görüşüyor. Amacı ne olabilir diye bana soruyorlar. Ortaçağ’da sorulmaz bu. İbrahim Yıldız gazetemizin genel yayın yönetmeni. Günde en az 5 kez görüşürüz. Hangi haberi yapalım, hangi haberi büyütelim diye konuşuruz. Tanıdığımız birinin çocuğuna televizyonda iş arıyorlarmış. Yardım istemişler. Ben de ‘Nebil Özgertürk’ü tanırım ona sorarım, program yaptığımı ART’nin sahibi ile konuşurum’ diyorum. Bunun neresi kadrolaşma, bu işsizliktir. Emin Çölaşan ile de televizyondaki programımızda ele alacağımız konuları tartışmışız. Benim dışımda yapılmış telefon görüşmeleri konu edilerek hukukta tanımlaması zor bir yola girilmiş.”
Mağduriyet çok önce başlamış
İddinamadeki kayıtlara göre 28 Mart 2008’den beri dinlendiğini kaydeden Balbay, Yeni Şafak Gazetesi’nde 23 Eylül 2009’da yayımlanan “Operasyon öncesi Balbay’a randevu” başlıklı habere de atıfta bulundu. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Ergun Saygun ile 2007’nin Haziran ayında yaptığı telefon görüşmesinin haberleştirildiğini kaydeden Balbay, “Sizin önünüzde var mı bu telefon kayıtları. Demek ki çok önceden dinlenmeye başlamışız. Burada bir mağduriyet var” dedi.
Gradodan gladyoya
Balbay, Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız ile yaptığı bir telefon konuşmasında bir kişi ile ilgili “gradosu düştüğü” dediğinin ve bu sözünün iddianamede “gladyosu düştü” diye yazıldığını söyledi. Balbay, “Grado, bilirsiniz değer, düzey demek. Ben şimdi ‘Godot’u bekliyorum’ desem Balbay ‘gladyoyu bekliyor’ diye yazacaklar” diye konuştu.
Gazetenin Ankara Bürosu’nun santralinin de kendisinin üzerine yazıldığını vurgulayan Balbay, “Bu olağanüstü bir haksızlık. Roma hukukunu geçtik, Ortaçağ’da sorulmaz böyle sorular. Santralden yapılan görüşmeler benim gibi gösterilmiş” dedi.
Balbay, Kanaltürk’ün satılması üzerine Tuncay Özkan hakkında başkası ile yaptığı konuşma ile ilgili de şunları söyledi: “Tuncay Özkan ile yıllarca Cumhuriyet’te birlikte çalıştık. Gönül umduğuna küser. Kanaltürk’ü sattığını öğrenince hem üzüldüm hem kızdım. Ayrıca böyle dedikodularla ilgili Babıali’de kitaplar yazılır.”
Savcılıkta, “Ergenekon Terör Örgütü” ile ilgili kendisine hiçbir belge gösterilmediğini ve soru da sorulmadığını ifade eden Balbay, “Ben ‘Ergenekon Terör Örgütü’ tanımını kullanmadım. Hiçbir terör örgütü ile ilgim olamaz. Savcılıkta da öyle söyledim” dedi.
İçtenlikle cevap verdi
Balbay’ın savcılık ve sorgu hakimliğinden ifadelerinin okunmasının tamamlanmasının ardından avukatı Aydın Metin söz olarak, 9 aylık bir tutukluluktan sonra müvekkilinin mahkeme huzurunda ifade verme şansına sahip olduğunu anlattı.
Balbay’ın savunmasında iddianamedeki suçlamalara “büyük bir içtenlikle ve doğru olarak” yanıt verdiğini anlatan Avukat Metin, çapraz sorguya geçmeden önce deliller konusunda bazı itirazları olduğunun altını çizdi.
CMK’nin 3. yılı nedeniyle Türk Ceza Hukuku Derneği’nin düzenlediği sempozyumda Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’un sunduğu tebliğden bölümler okuyan Avukat Metin, Özok’un “Yargılamanın büyük bir bölümünü oluşturan ceza yargılamasının ilke ve kurallarını düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu bu anlamda çok önemlidir” sözlerinin altını çizdi.
Mustafa Balbay’ın ilk olarak 1 Temmuz 2008’de gözaltına alındıktan 4 gün sonra 5 Temmuz günü Cumhuriyet Savcılığı’nda ifadesini alındığını anlatan Metin, nöbetçi mahkemece adli kontrol şartı ile serbest bırakıldığı söyledi. Balbay’ın 7 ay sonra 5 Mart 2009’da ek ifadesinin alındığını ve adli kontrol kararının ihlaline ilişkin bir durum almamasına karşın tutuklandığını söyleyen Aydın Metin, tutukluluk kararının bazı notları içeren dijital veriler olduğunu düşündüklerini anlattı.
Dijital veriler delil değil
Metin “Dijital veriler olarak adlandırılan bilgisayar kütüklerinden elde edilen deliller, ceza yargalamamızda çok yeni. Bu konudaki düzenlemeler çok yeni.. Ne şekilde uygulama yapılacağına ilişkin görüş birliği oluşmuş değil” diye konuştu.
Metin, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hükuku Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Feridun Yenisey ve Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu’na “bilgisayarlarda arama ve bu arama sonucu elde edilen verilerin delil değeri” konusunda başvurdukların belirterek hazırlanan görüşleri heyete sundu.
Mustafa Balbay’ın işyeri olan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu’nda 1 Temmuz 2008’de yapılan aramada el konulan poşet içerisinde bir Acer Marka bilgisayar kasası, Datron makta bir laptop ve Fujitsu-Siemens marka laptopta yapılan inceleme sonucunda herhangi bir veri ileri sürülmediğini anlattı.
Uzmanların mütaalası
Arama tutanağında “Casper marka bilgisayar kasası” ibaresinin bulunduğunu söyleyen Avukat Metin, “Dijital veri elde edildiği iddia edilen bilgisayarın harddiskini belirlememişler ve seri nosunu yazmamışlar”dedi.
Avukat Metin, bilgisayardan elde edilen veriler konusunda uzman olan Boğaziçi Ünivresitesi Mühendislik Fakültesi Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Ufuk Çağlayan, Prof. Dr. Cem Ersoy ve Doç. Dr. Fatih Alagöz’den aldıkları mütalaayı mahkeme heyetine sundu.
Metin, konunun uzmanlarına göre bilgisayar kasasının sadece cihazı koruma işlevi olduğunu, asıl verilerin saklandığı harddiskin belirlenmesinin önemli olduğunu söyledi.
Avukat Metin, soruşturma sırasında aralarında emekli orgeneraller Hurşit Tolon, Şener Erguygur’un da bulunduğu diğer sanıklara ait yerlerde yapılan aralamalarda bulunan harddisklerin seri numarasının tutanaklara geçirilmesine karşın Balbay’a ait “notlar”ın bulunduğu iddia edilen bilgisayarın harddiskinin seri numarasının tutanağa geçirilmediğini söyledi.
Hash değeri
“Bu ciddi bir usul eksikliğidir” diyen Aydın Metin şöyle devam etti: “Müvekkilim Balbay hakkında her nedense yönetmelik emrine aykırı davranılmış. Bilgisayar verilerine el konulurken aslolan sistemde bulunan verilerin yedeklenmesi ve bir kopyasının istek durumunda sanık vekilime verilmesidir. Kopya ya da imaj almak sorunsa bilgisayarın o anki durumunu gösteren hash değerinin alınmasıdır. Hash değeri el koyma anında bilgisayarın değeridir ve alındıktan sonra bir müdahale olursa 2. kez alınan hash değeri aynı olmaz.”
Balbay’ın soruşturma sırasındaki avukatlarının isteğine ve savcıların onayına karşın bilgisayarın imajının verilmediğini belirten Metin, bu durumun savunma hakkının engellenmesine bir örnek olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Mustafa Balbay’ın bilgisayarına 1 Temmuz 2008’de el konulduğunu ancak kopyalanmasının ve hash değerinin 7 Temmuz 2008’te alındığına dikkat çekildiğini belirten Metin şunları anlattı: “Uzmanlara göre 1 Temmuz ile 7 Temmuz arasında bilgisayarlara yapılan müdahalenin tespit edilmesi mümkün değil. Balbay ifadesinde kendisine atfedilen notlara ilişkin ‘3 el değiştirmiş’ dedi. Balbay, ‘5 Temmuz’da ifade verdim. Bana bilgisayardan notlar soruldu’ dedi. Bunun nasıl olduğunu bulduk. 1 Temmuz ile 7 Temmuz arasında bilgisayara müdahale edilmiş.”
1 Temmuz 2008’de Ankara’dan İstanbul’a getirilen Casper Marka bilgisayara ilişkin 4 Temmuz 2008’d İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde 57 sayfalık inceleme tutanağı hazırlandığına dikkat çeken Avukat Metin “İnceleme yapan uzmanın hukuka uygun görevlendirilmesi gerekir. Savcı ve mahkemenin atadığı bilirkişi tarafından inceleme yapılır. Kolluk gücü belgeleri inceleyemez, zarfını dahi açamaz” dedi.Balbay’ın soruşturmada el konulan bilgisayarının kolluk tarafından açılıp incelenmesinin CMK’ye aykırı olduğunu vurgulayan Metin “Yasa ‘sadece el koyabilir’ diyor. Açıp içine bakamaz. Bu müdahale bu delil mahkemenin huzuruna steril ortamda, el değmeden getirmemiştir” değerlendirmesi yaptı. Casper marka bilgisayarında savcılık tarafından yaptırılan incelemede Balbay’a atfedilen notların Mac işletim sistemi kaydedildiğinin rapor edildiğine dikkat çeken Aydın Metin, Casper marka bilgisayarın Windows programı ile çalıştığını söyledi. Avukat Metin uzman olmayan bir kullanıcının Windows işletim sisteminde Mac programında çalışmasının çok zor olduğunu belirtti.
Delil niteliği yoktur
Balbay’ın Günlükleri olduğu iddia edilen belgelerden ikisinin 26 Şubat 2007’de 01.48.54’te, diğerinin 01.48.53’te ve 03.18.15’te oluşturulduğunu belirten Avukat Metin, şöyle devam etti:
“Bu kadar sürede kim olursa olsun belge oluşturamaz. Başka bir yerden kopyalanmış. Nasıl olmuşsa olmuş, kopyalanmış. Orijinal metin değil. Savcılık incelemesi kopya üzerinden yapılmıştır. Bunlar kopyadır. Sağlam, güvenilir, delil niteliği taşıyabilecek özellikleri yoktur.”
Notları inceleyen bilirkişi heyetinin adlarını Adli Komisyon listesinde bulamadıklarını, dosyada bilirkişi heyetinin yemin tutanağının da olmadığının altını çizen avukat Metin “CMK’nin amir gükemleri çevçevesinde bu delilin kanuna aykırı olduğu çok açıktır” dedi.
Balbay’a ilişkin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı’nda sanık Atilla Uğur tarafından yapılan gizli kayıtların kanuna aykırı olduğunun altını çizen Metin, ceza hukukçusu Prof. Dr. Bahri Öztürk’ün bir görüşünü okudu. Prof.Dr.Öztürk’ün “Türkiye’de suç artık sadece hukuka uygun elde edilmiş delillerle ispatlanacaktır. Bunun kuralı istisnası yoktur” görüşlerine dikkat çeken Metin “İddianamede 1. no.lu delil olarak sunulan notlar ve gizli görüşme kayıtlarından çapraz sorguda soru sorulmamasını talep ediyoruz” dedi.
RP’nin kapatma davasından örnek
Avukat Mehmet İpek, Anayasa Mahkemesi’nin de 16 Ocak 1998 tarihli Refah Partisi’nin kapatılma davasında aldığı “yasadışı elde edilmiş video kayıtlarının delil olarak” değerlendirilemeyeceğini ilişkin kararını örnek gösterdi.Avukat İpek, “Mahkeme heyetinden CMK’ye aykırı elde edilen iddianamede 1. no.lu delil olarak dijital veriler ve gizli görüşme kayıtlarından çapraz sorgu sırasında soru geldiğinde müdahale etmesini talep ediyoruz” dedi. Öğle arasından sonra Balbay’ın avukatlarını çapraz sorguda kanuna aykırı toplanan delillerden soru sorulmaması talebine ilişkin Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel “Hükümle birlikte karara bağlanması” yönünde görüş bildirdi. Savcı Pekgüzel, ayrıca “Gizli çekimi savcılık talimatıyla yaptırmadık” şeklinde açıklamada bulundu.Mahkeme heyeti “Balbay’ın avukatlarının CMK’ye aykırı olarak elde edildiğini iddia ettikleri dijital verilere ilişkin çapraz sorguda soru sorulmaması talebini” reddetti.Bilirkişi incelemesinin mahkemenin her aşamasında yapılabileceğin kaydeden heyet kararında “Kanuna aykırı delillerin değerlendirilmesinin hükümle birlikte karara bağlayacağını” açıkladı.
Uzman görüşleri çok önemli
Avukat Aydın Metin ise söz alarak “Kanuna aykırı delillerin dosyadan çıkarılmasını talep etmedik. Sadece çapraz sorguda bu delilere dayalı soru yöneltilmemesini istedik. Bu davada müvekkile sıranın bir daha ne zaman geleceğini bilmiyoruz. Bütün sorgular tamamlandıktan sonra, geleceğe bırakılması geri dönüşü olmayan mağduriyet yaratacaktır” dedi. Tutuklu sanık Gürbüz Çapan’ın avukatı Uğur Alacakaptan ise Aydın Metin ve Mehmet İpek’in heyete sunduğu uzman görüşlerinin çok değerli olduğunu kaydederek “Bilirkişiler çağrılsın ifade versinler. Bu bütün sanıkların kaderini etkileyecektir” dedi.
Balbay’ın çapraz sorgusu
"Günlüğüm yok"
Savcı Nihat Taşkın, Balbay’a 1 numaralı delil olarak sunulan günlük notlarının hangi kısmının kendisine ait olup olmadığına ilişkin açıklama yapmadığını, savcılıkta bu günlüklere itiraz etmediğini belirterek “Yeni bir savunma biçimi ile karşımızdasınız. İtirazınızı savcılıkta değil de mahkeme de yapma nedeninizi açıklarmısınız” diye sordu.
Balbay, “Sorgumu Taşkın yaptı. 1998-2004 dönemine ait notlarımı günlükler diye önüme koydular. Sormaya hakkım yok ama savcı sorgumda günlükleri sordu mu? Hayır. Belgeleri, gizli çekimi sordu. Evet görüştüm dedim. Daha ilk soruda diyorlar ki ‘C.A, G.E...’ böyle başladığında nasıl yanıt verebilirim. Bu şekilde sorulunca ucu bucağı belli değil. Toptan reddedebilirdim ama aklımda kaldığı kadarı ile yanıt verdim. Çünkü ben gazeteciyim ve bunların suç olduğunu düşünmedim. Tutuklandıktan bir hafta sonra medyada ‘Balbay günlükleri’ diye haberler çıkınca bunu öğrendim. Avukatlarım haberleri getirdi. Savcılık huzurunda montaj demedim çünkü bütününü görmemiştim” diye konuştu.
“11 yıl önceki görüşme ile 5 yıl önceki görüşme arasından 50 sayfa mı olur” diye soran Balbay, günlük tutmadığını yineledi. Balbay, savcılıktaki sorgularında tedirgin olduğunu dile getiren Balbay, “Mesleğime halel gelir diye korktum. Özgürlüğüm elimden alındı, mesleğime de halel gelmesini istemiyorum. Soruları mesleğime saldırı olarak algıladım. Benim mesleğim bu kadar görmezden gelinemez” diye konuştu. Balbay, “gazeteci-terörist” tanımlamasına bir kez daha tepki gösterdi.
Medyadan öğrendim
Savcılık sorgusu sırasında delillerin hukuk dışı yollarla elde edildiğini bilmediğini söyleyen Balbay, “Günlük notlarını bir hafta sonra medyadan 20 gün sonra iddianamede deliller açıklanınca gördüm. Sanki Balbay sadece askerlerle görüşüyor gibi gösteriliyor. Görüşmelerimin beşte biri Ahmet Necdet Sezer ile. Cumhurbaşkanı terörist mi cumhurbaşkanlığı terör merkezi mi? Konuşmalarımın beşte biri de gazete içi konuşmalar” dedi. Savcılıktaki sorulara mahkemede de yanıt verdiğini anımsatan Balbay’a Taşkın “İlk ifadede günlükler sorulmadı çünkü tarafımızdan da bilinmiyordu. Günlükler bilgisayarınızın silinmiş belgeler bölümünde bulundu. İkinci kez ifade vermenizin nedeni budur. Ne zaman sildiğinizi hatırlıyormusunuz? Günlüklerin bir kısmını silip bir kısmını tuttunuz mu? Neye göre ayıklama yaptınız” diye sordu. Balbay, “Silmeseydim, ne kadar sağlam bilmiyorum ama tavana kadar çıkardı” dedi.
CHP kapıları açsın
Pekgüzel, İlhan Selçuk ile bir telefon görüşmesinde geçen “CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile Aralık ayında buluşma” ifadesinde geçen Aralık buluşmasının ne olduğunu sordu. Balbay şu yanıtı verdi: “Selçuk başyazarımız. İlhan Selçuk ayda bir Ankara'ya gelir. Birçok kesimle görüşürüz. İddianameye kimileri girmiş kimileri girmemiş. ‘Baykal kapıları açsın, Sarıgül veya başkası yeni parti kurmak zorunda kalmasın. CHP kapıları açarsa Türkiye siyasetinin önü açılır’ diye düşünüyordu Selçuk. Bu konuyla ilgili Baykal ile çay içerken konuştuk.”
Terör üssü mü aranıyor?
Pekgüzel, “Aralık buluşmasına” ilişkin net yanıt istediğini söyleyince Balbay, “Yanımda sürekli teyp ile mi dolaşayım. Bu tür toplantılar yapıyorduk. 5 yıldızlı otellerde olurdu, yanımızda korumalar da olurdu. Ankara'da metrekareye 4 toplantı düşer. Bu da onlardan biriydi” diye konuştu. Görüşmenin Kent Otel’de yapılıp yapılmadığına ilişkin soruyu Balbay, kesin bilmediğini söyledi. Pekgüzel'in Selçuk ile arasındaki konuşmada grup kurulmasından bahsedildiğini söylemesi üzerine Balbay şunları söyledi: “Bazen Washington Restaurant'ta da buluşurduk. Eğer yeni terör örgütü kurmak isteniyorsa savcı Mülkiyeliler Birliği'nde gündüz 3, akşam 5 tane kurar. Tirebolulular Derneği'nde 2 tane kurulur hem de Uluslararası bağlantılı” dedi. Balbay’ın avukatı Aydın Metin savcının sorularına yoruma dayalı olduğunu olduğu için itiraz etti. İlhan Selçuk’a bilgi verdiğini CHP ile bağlantısı olup olmadığına ilişkin soruya Balbay, “yok” diye yanıt verdi.
Sıra ona da gelecek
Balbay, bu mantıkla bütün telefon görüşmelerinden suç çıkartılabileceğine dikkat çekerek “Abdullah Gül ile Irak hakkında da görüştüm. Bu Irak'ı işgal edeceğim anlamına mı geliyor” deyince Pekgüzel, “sıra ona da gelecek” dedi. Balbay, Pekgüzel'in İlhan Selçuk, Kemal Alemdaroğlu ve Alev Coşkun'un adının geçtiği Kanaltürk, ART, Ulusal Kanal ve Kanal B ile ilgili ortak bildiri yayınlanmasına ilişkin sorusunun adı geçen kişilere iletilmesini istedi. Alemdaroğlu'nun gazetede görevinin olup olmadığının da Alemdaroğlu'na sorulması gerektiğini kaydetti.
10 katını konuşurdum
Pekgüzel'in 4 kanalın birleşmesi ile ilgili konuştunuz mu sorusunu Balbay şöyle yanıtladı: “Ben darbelerin tümüne karşıyım. Türkiye'nin tekrar o ortama girmemesi çabasındayım. Perşembe akşamı koğuşa gittiğimde gazeteleri okudum ve size gösterebileceğim yazıları kestim. Kaygılar dile getiriliyordu. Görevimin başında olsam ben de o kaygıların içinde olacaktım. Savcının sorduğu konuşmaların 10 katını yapacaktım. Doğan Heper 'Türkiye bölünmeye götürülüyor' diye yazmış. Heper bölücü mü?”
Emri ben mi verdim?
Savcı Pekgüzel, Atilla Uğur'un ve Levent Ersöz'ün kendisi ile yaptığı görüşmeleri “emir üzerine” gerçekleştirdiklerinin söylediklerini belirterek “Size emir hakkında bilgi verdiler mi?” diye sordu. Balbay, “Emri ben mi vermişim. Onlara kimin emir verdiğini bilmiyorum. MİT Müsteşarıyla da Cumhurbaşkanıyla da başbakanla da görüştüm. Onlara kim emir verdi?” dedi.
Arınç, Yıldırım, Mir gelsin
Cumhuriyet Çalışma Grubu'nu savcılık sorgusunda reddetmesine karşın notlarında bir çalışma grubundan bahsedildiğine ilişkin soruya Balbay, “Yavuz Seçkin ‘son bir yılda hergün asker muhtıra veriyor’ yazmış. Maalesef böyle. Keşke olmasa. 2003-2004'te gerilim bunun 10 katıydı. Eğer o dönem olan herşey merak ediliyorsa Bülent Arınç, Binali Yıldırım, Dengir Mir Mehmet Fırat mahkemede dinlensin.” Savcının notlarında geçen Mehmet İlhan diye biri gerçekten varmı sorusunu Balbay “Bu kaynaklarımı sorgulamaya girer. Kaynaklarımı açıklamak zorunda değilim. Bu bizi çok geriye götürür. Bilgiyi suç haline getiriyor sunuzu?” diye yanıtladı.
Zehirli meyve
İlhan Selçuk ile Şener Eruygur görüşmesine ilişkin notun kendisine ait olup olmadığının sorulması üzerine Balbay, “Delil hukukunda zehirli ağacın meyvesi zehirli olur. Hukuki yollarla elde edilmemiş delillere yanıt vermek suç olur. Ben bu suça ortak olmak istemiyorum” dedi.
Mahkeme heyeti duruşmayı, Balbay’ın çapraz sorgusuna devam edilmek üzere salı gününe erteledi.