‘Görüntü Kitabı’ gösterimde...
Jean-Luc Godard yönetiyor.
Sungu Çapan
Geçen yıl 90. yaşına giren, Yeni Dalga akımının en ünlü kadın yönetmeni Agnes Varda gibi, tüm dünya sinemasının 90’ına merdiven dayayan ama hâlâ ruhu yaşlanmayan ve üretmeye devam eden, “en büyük Fransız çınarı”, 1930 doğumlu Jean-Luc Godard’ın, 2018 Cannes festivalinde özel bir Altın Palmiye’yle ödüllendirilen son eseri “Le Livre d’Image”, “İmgeler ve Sözcükler” başlığıyla bugün gösterime giriyor.
İlk uzun metrajı olan, Yeni Dalga başyapıtı “A Bout de Souffle-Serseri Âşıklar”dan (1960) günümüze, kalıplara sırt çevirmiş, yenilikçi, zihin açıcı, özgür anlatımının öne çıktığı her filmiyle sinemanın yapısını, görüntü-ses uyumunu sürekli tartışma, inceleme konusu yapagelmiş Godard’ın çağın en önemli sinemacılarından biri olduğu kuşkusuz. 1968 Mayıs’ından sonra geleneksel hikaye anlatımını bir yana bırakıp ticari sinema çarkını bütünüyle reddederek Jean-Pierre Gorin’le birlikte kurduğu Dziga Vertov grubuyla 1975’e dek yaptığı, ancak özel gösterimlerde seyredilebilen siyasal filmleri onu verimsiz ama estetik bir aşırı solculuğa sürükledi malum. Kendisi İsviçreli bir burjuva aile çocuğuyken burjuva ideolojisine karşı çıktığı bu tutarsız, karışık, Maocu döneminde, iki oyuncusuyla, Anna Karina (1961-65) ve Anne Wiazemsky’yle (1967-78) birer evlilik yaptıktan sonra, İsviçreli film yapımcısı Anne-Marie Mieville ile Grenoble merkezli alternatif video yapım ve dağıtım şirketi Sonimage’ı kurdu. İşbirliği yaptığı Mieville ile özel hayatını da birleştiren Godard, geleneksel sinemaya döndükten sonra, 1988-98 arasındaki bir video projesi olan, 20. yüzyıl ve yedinci sanatın tarihi üstüne çok bölümlü “Histoire(s) du Cinéma”ları yaptı.
‘Redoutable’...
2017’de yönetmen Michel Hazanavicius’un Anne Wiazemsky’nin yayımladığı anılarına dayanarak Godard hakkında çektiği, bizde de gösterilen “Redoutable” filmi için “bu film aptalca bir düşüncenin ürünü” demişti usta.
Godard’ın toplamda, 60 yıllık meslek kariyerindeki (sayabildiğimiz kadarıyla) 45. filmi olan “İmgeler ve Sözcükler”, üretme şevkini yitirmemiş, giderek bilge bir aktiviste ve sinema düşünürüne de dönüşmüş ustanın, sıkı bir arşivci disiplini içinde oturup 7. sanatın tarihinden seçip çıkardığı, siyah-beyaz ya da renkli imajları, sözcükleri, sesleri art arda montajlayarak, kategorize edip anlam arayışına girişerek 5 bölüm halinde peş peşe dizdiği görüntüleri, kendi sesi ve özgün fikirleriyle yorumlayarak oluşturduğu bir ‘kolaj film’.
Bellek nasıl işler,rüyalar nerede başlar
Düşüncelerimiz nasıl gelişir, bellek nasıl işler, rüyalar nerede başlar, imgeler ve sözcükler nasıl üstüste gelir, nerede ayrılır? Elin 5 parmağı gibi 5 bölümde ve Batı-Doğu karşıtlığından hareket eden bir tarzda oluşturulmuş “İmgeler ve Sözcükler”de savaşı, ölümleri, yıkımları, acıları, karanlığı ne kadar duyumsayabildiğimizi, patırtılı, büyük bir hayhuy içindeki dünyanın kaotik hallerine ne kadar vakıf olabildiğimizi de soruyor Godard; Tolstoy, Dostoyevski, Victor Hugo, vb. gibi edebiyat ustalarından alıntıları, haber filmi ya da propaganda filmi söylemleriyle eşleştirip metinlerarası bir yöntemle aktararak.
Son dakikalarında sanki filmini bitirmek istemiyorcasına daha yüksek ve derinden anlattıklarını (Samuel Beckett gibi) sürekli tekrarlıyor Godard, gidip gelen o tumturaklı sesiyle, derken perde kararıyor ve filmin heyecanlı duyarlılığı beklenmedik doruklara yükseliyor.
‘Remakes-Yeniden Çekimler’...
Godard’ın “savaş geldi” sözleriyle başlattığı, “Histoire(s) du Cinéma-Sinema Dersleri”nin (1998) melankolisini daha kaotik bir tarzda yineleyerek, “remakes-yeniden çekimler” olarak başlıklandırılmış bir bölümle açılan film, oryantalizmden sosyalizme geçip giderek yitmeye yüz tutmuş sinema ahlakına ve Arap dünyasına da değinerek sonuçta imgelerle sözcükler aracılığıyla çıkılmış, 84 dakikalık bir yolculuk halini alıyor. Derken basit şeyler söylüyor Godard ansızın: Devrim yapmak gerek, başarılı olmasa da ne gam, sonrasında umut var çünkü!
“İmgeler ve Sözcükler”deki bu görsel yolculuk, kimilerine göre gözü zorlayacak kadar grenli, bozuk görüntüleriyle dehşetengiz bir korku filmi kadar irkiltici, kimilerine göreyse “gözlere ve kulaklara hitap eden”, adındaki gibi aklımızda yer etmiş, (Bunuel’in “Endülüs Köpeği”ndeki usturanın gözü kesmesi, “General”de donuk surat Buster Keaton’ın trenden düşecek kızı tuttuğu ya da şair Jean Cocteau’nun sırtından mızrağı yiyip sahnesi gibi) o kimi unutulmaz görüntüleri-sesleri barındıran, kaçırılmayacak nitelikte yeni bir Godard kolajı.