Göktaşına vergi Osmanlı’da varmış

Taşlara vergi istenmesi ortalığı karıştırırken, bu tip vergi Cumhuriyet döneminde değil ama Osmanlı’nın vergi düzeninde var.

Pelin Ünker

Bingöl Derterdarı’nın, “Havadan gelen taşlardan vergi istemek caizdir” diye Sarıçiçek köyüne düşen göktaşı parçalarından vergi istemesi ortalığı karıştırdı.

Bingöl Defterdarlığı, NASA’nın da ilgisini çektiği göktaşlarının düştüğü merkez Sarıçiçek Köyü’nde yaptığı incelemeden sonra, göktaşları satışının vergiye tabi tutulacağını duyururken, Mehmet Şimşek, vergi alınmayacağını açıkladı. Ancak elde edilen kazancın gelir vergisine tabi olması gerektiğiyle ilgili tartışmalar hâlâ sürüyor.

Ecdad hayranlığı

Bu olay, son zamanlarda “ecdad”ın her yaptığına duyulan hayranlığın nerelere varabildiğini de gösteriyor. Osmanlı vergi düzeninde “bâd-ı hevâ” denen bu tip “havadan gelen” gelirlerden vergi alabilmek için “tayyarat” diye bir fasıl vardı. Eski dildi tayyar, “uçan, uçarak gelen” anlamı taşırdı. Önceden tahmini yapılamayan, öngörülemeyen, ama belli olayların gerçekleşmesi halinde geçerlilik kazanan olaylar bu “tayyarat” kalemine dayanarak vergilendirilirdi. Örneğin komşunun öküzü çitinizi aşıp ekini bozarsa bir tazminat hakkı doğar ama devlet de bundan payını alırdı. Koca bir yıl yurt genelinde öküzlerin kaç kere haddini aşacağı bilinmediğinden bütçede sadece tahm

Özetle, yedi kat yukarıdaki göklerden yağan taşlardan vergi istemek, Cumhuriyet döneminin vergilendirme mantığına pek uygun değil ama Osmanlı sisteminde bir yere oturtulup vergi konusu sayılabilirdi

Olayın Türk Vergi Sisteminde yeri var mı, tartışılır. Ama her geçen gün örneği biraz daha artan ecdada öykünmenin yeni bir örneği olduğu kesin.