Göçmen düşmanlığı sonunda kaybeder
Malum başkana tavsiyem hemen görevinden ayrılıp, eğer mevcut partilerden birinde yer almayacaksa, göçmen karşıtı bir parti kurmasıdır. İktidar değilse de iktidar ortağı olacağına iddiaya girerim.
Mustafa Kemal ErdemolKentine gelip sığınmış göçmenlere ilişkin uygulayacağını söylediği kararlarla, artık ne kadar kaldıysa, vicdanlı insanların tepkisini çeken malum belediye başkanı, ülkede siyaset yapma tarzının ne olduğunu kavramış son derece uyanık biri. Kentinin insanlarının sosyal demokrat sanarak seçtikleri başkanın, refleksleri sağcı bir yabancı düşmanı olduğu ortaya çıktı, malum. Uygulayacağını söylediği kararları savunurken “Şimdi bana faşist diyecekler, desinler” sözleriyle de yaptığı kötülüğün bilincinde olduğunu gösteriyor.
Çünkü yapacaklarını ancak bir faşistin yapacağını kendisi de kabul ediyor. Yani yaptığının tek bir adının olduğunu, biz değil, kendisi söylemiş oluyor. Bu tutumuyla da sorunların çözümünün “faşist” yöntemlerde olduğu inancını da aşılıyor. Böyle de bir kötülüğü var.
Herhangi biri olarak bu görüşleri dile getirmiş olsaydı, bu tür insanların varlığından ötürü hep duyduğumuz üzüntü dışında, pek de öyle tepki göstermezdik. Çünkü var bunlardan bu ülkede milyonlarca. Ancak zat bir kentin önemli bir kurumunun başında. Sözlerini, icraatlarını vahimleştiren bu konumu zaten. Kentindekilerin sosyal statüsünün, vatandaşlık durumunun onu ilgilendirmemesi gerekirken o tam tersini yapıyor.
Bakın iddia ediyorum. Gelecekte, kopmasının da an meselesi olduğu partisinden ayrıldığında siyasetimizde çok ama çok önemli bir rol oynayacak başkan. Çünkü damarı yakalamış durumda. Tutumuna destek veren milyonlarca insan olduğunu biliyor. Kararlarına bakıp “İyi yapıyor” diyen büyük orandaki destekçilerinin arasında her türden sağcı var, milliyetçi var, dinci var, ateist var, laik var, kendisini solcu sanan var. O nedenle “desinler” dediği faşist suçlamasına aldırmıyor. Getirisinin olduğu her toplumda iş yapar bu görüşler. Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte de böyle başlamıştı. Belediye başkanı olduğu kentte uyuşturucu satıcılarına, Çinli göçmenlere, sözüm ona halkın çıkarına olduğu iddiasıyla hukuk dışı baskılar yapmasıyla sağladı popülaritesini. Şimdi devlet başkanıyken de aynı tutumu sürdürüyor. Dünyada hukuk dışı uygulamalarıyla en çok suçlanan siyasi figürdür.
ACELE ETMELİ
Başkana tavsiyem, görevinden ayrılıp, eğer mevcut partilerden birinde yer almayacaksa hemen göçmen karşıtı bir parti kurmasıdır. İktidar değilse de iktidar ortağı olacağına iddiaya girerim. Çünkü böyle yapıp başarıya ulaşanlar var. Çok konuşulmaz ama ABD’de göçmen karşıtı bir parti vardı, 1800’lerde. Kongre’de 40’tan fazla sandalye kazanacak kadar toplum desteğine sahip oldular bir ara. Adı Amerikan Partisi idi (amaca çok uygun bir ad) ama kamuoyunda Know-Nothing (Hiçbir Şey Bilmiyorum) adıyla bilinirlerdi. Nedeni şudur: Önceleri, 1849’da, New York’ta The Order of the Star-Spangled Banner adıyla gizli faaliyet gösterirlerdi. Üyelere, örgütleri hakkında soru sorulduğunda “Hiçbir Şey Bilmiyorum” olurdu yanıtları. Yabancılar, göçmenler bu yanıtı onlardan söz ederken bir tür lakap gibi kullandılar. Bu örgüt büyüdü, gizlilikten çıktılar, sonunda 1850’lerde Amerikan Partisi adını aldılar. Ülkenin ilk göçmenlik karşıtı partisiydi.
Ülkelerindeki büyük kıtlıktan kaçıp gelen o zavallı İrlandalı göçmenler ile Alman göçmenlere çok zulüm yaptılar. Beyazların diğer ülke beyazlarına karşı kurduğu bir tür Ku Klux Klan da denebilir bunlara. Irkçılıkla bezeli bir “yerlilik” anlayışları vardı. Yerli beyazlar Protestan olduklarından İrlandalılar ile Almanlara Katolik oldukları için de karşıydılar. Irkçılık ile mezhepçilik “nefret” için harika karışımlardır bilirsiniz.
Dönemin siyasilerinin göçmenler üzerinden saf toplum, temiz düzen laflarıyla göçmen düşmanı duyguları kabarttığı toplumda yükselme başarısını gösterdi Amerikan Partisi. Göçmenlerin sosyal hastalıkların kaynağı olduğunu söylediler sürekli, hepsinin ayyaş, ahlaksız oldukarını da. 1840’larda, 50’lerde New York, Baltimore, Philadelphia, Chicago, Cincinnati, Louisville gibi bölgelerde göçmen karşıtı isyanlarda çok vahşi roller oynadılar. Mayıs 1844’te Katolik çocuklar Protestan ilahileri okusunlar mı okumasınlar mı tartışmasından (!) patlak veren ayaklanmada göçmenlere ait kiliseleri yaktılar, 14 göçmeni öldürdüler.
Temmuz ayındaki ikinci ayaklanmada bir Katolik kilisesine saldırdılar. Yerliler ile göçmenler arasında çıkan çatışmalarda 20’ye yakın kişi öldü.
TARİHTE BENZERİ ÇOK
İlginç olan Amerikan Partisi (Know-Nothing) üyelerinin çoğunun işçi sınıfından gelmesiydi. Gücü ellerine geçirdikleri yani belediye başkanlığını aldıkları yerlerde, tıpkı bizim başkan gibi göçmenlere özel zorluklar çıkardılar. İkamet koşullarına yeni maddeler eklediler, vatandaş olmak için gerekli süreyi 5’ten 21 yıla çıkardılar, yabancı topraklarda doğdukları için göçmenlerin oy haklarını iptal ettiler, kamu kurumlarında görev almalarını yasakladılar, bizim başkanın göçmenlere daha pahalı elektrik, su faturası uygulaması gibi göçmen düşmanı kararlar aldılar.
Ama 1856’dan itibaren çok şey değişti. Düşüşe geçtiler. Kongre’de 30’dan fazla sandalye kaybettiler. Çünkü işçi hareketi güçlenmiş, sendikalar işçi sınıfında yayılma eğilimi gösteren göçmen karşıtlığını silip süpürmüştü. Sınıf kardeşliği galip gelmişti. Zamanla parti silinip gitti. Başkana kıyağım olsun. Kuracağı göçmen karşıtı bir partiyle hayli iş yapar. Sağcılarla “solcuların” bu kadar ortak oldukları bir konu da bulamaz kolay kolay. Kimsenin insanlık falan diye bir derdi de yok nasılsa. Ortam hayli uygun yani.
Başkana adının tarihte kimlerin yanına yazılacağına bir an önce karar vermek düşüyor. Hadi başkan.
BU YAZI CUMHURİYET GAZETESİ PAZAR EKİNİN 1 AĞUSTOS 2021 TARİHLİ SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR.