Gizemlerin ülkesi: Kuzey Kore
İnanılması ve anlatılması güç bir ülke. Çünkü “kapalı kutu”. İçine girseniz bile gerçeğin ne olduğunu anlamak zor. Efsaneler üretilmiş, gizem yumağına sarılı ülkeye ayak basmak bile heyecan verici... Kuzey Kore’de ne komünizm, ne sosyalizm ne bildiğimiz tanıdığımız bir yönetim biçimi var. İdeoloji ve propaganda her yerde. Bilim ve kültür yüceltiliyor. Ancak “bireysel kimlik” neredeyse olanaksız...
Ceyhun İrgil - Yazı Dizisi(Pyongyang’ın ünlü metrosu nükleer savaşa hazırlık için dünyanın en derin kazılmış metrosu)
Bu dünyada etkileşimden globalizmden neo-liberal dünyanın standartlarından, dejenerasyonlarından, olumlu veya olumsuz yanlarından etkilenmeyen kitlesel bir alan, bir ülke var mı? Var. Kuzey Kore... İnternet ve cep telefonu hatlarının yasak olduğu Kuzey Kore, sanki dünyadan yalıtılmış, kendi değerlerini, kendi dünyasını, kendi ölçülerini “kendince”, “kendi kendine” yaşayan bir ülke. İnanılması ve anlatılması güç bir ülke. Çünkü “kapalı kutu” gerçekten. İçine girseniz bile gerçeğin ne olduğunu anlamak zor. Zira yaptığınız ziyaret kesinlikle “kontrollü turizm.” Neyi görmenizi, ne kadar görmenizi isterlerse o kadarını görebileceğiniz, her sorunuza yanıt alamayacağınız bir ülke. Ülke bu kadar kapalı ve dünyadan yalıtılmış olunca, ülke ile ilgili dedikodu, hurafe ve mitos da bir o kadar çok. Ayrıca dünyaya kafa tutan yönetime karşı düşmanlarının yarattığı yalan, yanlış haber de az değil. Kısacası Kuzey Kore ile ilgili ne sallarsanız sallayın. Ne doğrulayacak ne de onaylayacak bir muhatap var. Ülkeyi gezerken, analiz ederken bakış açınız, kapitalizm ile olan ilişkiniz, saf tuttuğunuz mahalle önemli. Çünkü sevgi ve saygının romantizmi ile ülkedeki olumsuzlukları, katıksız sosyalizm düşmanı iseniz olumlu olan şeyleri görmeniz zor. Olabildiğince kitabın ortasından, görebildiğimce, gösterildiği kadarı ile buyurun size bir Kuzey Kore gözlemleri yazısı...
Son kale...
1950’den beri dünyanın gündemindeki Kuzey Kore, son yıllarda nükleer çalışmaları, füze denemeleri ve ilginç liderlerinin haber ve tutumları ile hep dünya gündeminde. Amerikan ve Batı kapitalizmine karşı direnen Bağlantısızlar Ülkeleri Küba’da açılım sürecine girince “kapalı kalmakta” direnen son kalesi. Sosyalist ülkeler içinde dededen babaya, babadan toruna geçen tek “hanedan.” Kuzey Kore’ye gidebilen veya girebilen çok az Batılı turist olduğu için, ülke ile ilgili bilgiler ve yazılanlar çok kısıtlı. Ülke içinden bir şey çıkarmak zor, ülkeye bir şey sokmak çok daha zor. Kuzey Kore yılda 2 bin kadar Batılı turist kabul ediyor. Çok az ülkede elçiliği var. Bireysel turist vizesi almak mümkün değil. Ancak grup halinde yetkili turizm firmaları aracılığı ile gidebilirsiniz. Vizenizi de bu firma sağlayacaktır. Ülkeye doğrudan gitme olanağı yok. Bugün için tur ile 2 yolla gitmek mümkün. Ya Rusya ya da Çin üzerinden sınırlı bir uçuş ile Pyongyang’a gidebilirsiniz.
Gizem yumağı
Böylesi efsaneler üretilmiş, gizem yumağına sarılı ülkeye ayak basmak bile heyecan verici. Çünkü havaalanından girdiğiniz günden döneceğiniz güne kadar her şeyin belirsiz, bilinmez ve kontrollü olan, sizin dünyadan, dünyanın sizden haber alamayacağı bir yerdesiniz. Havaalanında ilk şaşıracağınız şey, kitap kontrolü. Birkaç yıl öncesine kadar cep telefonlarını da topluyorlarmış ancak şimdi cep telefonunuzu kullanamayacağınıza emin oldukları için sizde kalmasına izin veriliyor. Eğitim ve kültürün önemli olduğu vurgulanan ülkeye girişte kitapların tek tek kontrol edilip kayıdedilmesinin nedeni sanırım, saf, arınmış kültür ve eğitim sistemlerinin sizin getireceğiniz yanlış bir kitap ile enfekte olmasına engel olmak. Yani bir tür kitap karantinası. 70 yıllık kuruluş ve devrim sürecinin Batı’nın kirli ve zararlı bilgileri ile hastalanmasına engel olmak için bir tedbir. Neyse, kitaplarımız sağ salim kontrolden geçti. Bizi kapıda resmi rehberlerimiz karşıladı. Kuzey Kore’ye bireysel serbest dolaşımlı bir gezi yapamayacağınız gibi, ülke içinde yanınızda iki rehber (Neden 2 rehber? Rehberin rehberi mi? Rehberin kontrolü mü? Çünkü yabancı ile iletişim ülkede olağan değil) olmadan gezmeniz de mümkün değil. Rehberlerimiz ilk iş pasaportlarımızı topladılar. Artık pasaport taşıma ve kaybolma derdi yok.
Turistik sevimli bir Kuzey Kore pasaportu aldık. Güzel bir uygulama. İçinde her sayfada gezebileceğiniz (gezdirileceğiniz) yerlerin fotoğrafı var. Gittiğiniz yerlerde “buraya gelmiştir” gibi bir mühür vuruluyor. Sizin için bir tür ülke içi “mühür safarisi” gibi, farkında olmadan sevinçle her yerde “stamp (damga) memurunu” bulup aslında ziyaretinizi bir tür kayda geçiriyorsunuz. Eğlenceli kontrol (!)... Kim düşündüyse pek akıllıca ve güzel.
(Zafer Takı ve önünde dans eden öğrenciler)
Zafer Takı, Japon işgaline ( 1925-45 yılları arası) direnişin ve kazanılan zaferin anısına 1982’de tamamlandı ve Kim İl Sung’un 70. yaş gününde açıldı. Kim’in o güne kadar yaşadığı her günü temsil eden 25 bin beyaz granit taştan yapılan anıt, 60 m yüksekliği ile dünyanın bu özellikteki en büyük yapılarından. Paris’in simgesi Zafer Takı’ndan /Arc de Triomphe-10 m daha yüksek)
Küllerinden doğan kent
(Kuzey Kore İşçi Partisi Anıtı)
JUCHE KULESI
Ülke ideolojisi Juche’yi simgeleyen anıtsal bir sütun. Kim Jong İl tarafından tasarlanarak 1982’de hizmete açıldı. Tam 170 metre yüksekliğe sahip kulenin önünde iktidar partisinin yazı kalemi, çekiç ve orak ile simgelen 30 metre boyundaki bronz heykeli var.
KUMSUSAN ANIT SARAYI
Gezerken en çok ciddiyet ve disiplin istenen yapısı. Kumsusan Anıt Sarayı 1976 yılında tamamlanmıştır. Önce başkanın çalışma sarayı olarak yapılan bina, dede liderin 1994 yılında ölümü ile anıtmezar ve müzeye dönüştürülmüş. Bugün için dede ve baba iki liderin mumyalanmış bedenlerinin bulunduğu ve turistlere gezdirilen en önemli anıtsal yapıdır.
YARIM FOTOĞRAF YASAK
Pyongyang’da görülecek diğer önemli yapılar, Kim İl Sung Meydanı (ünlü askeri geçişlerin, füze geçit törenlerinin yapıldığı meydan), ölen liderlerin dev bronz heykelleri (Mansudae anıtları – heykellerin yarım olarak fotoğrafını çekmek yasak, boydan tamamı çekilecek), Kore Devrim Müzesi, Savaş Müzesi, Tangun Mezarı, Metro istasyonu, İşçi Partisi Anıtı, Halk Kütüphanesi, Tiyatro
PYONGYANG
Kuzey - Güney savaşında yerle bir olan kent adeta küllerinden doğmuş. Ancak eski kent diye bir şey yok. Tüm yapılar yeni. Çünkü 1950 - 1953 arası savaşta kent nüfusu 400 bin iken ABD bu kente 100 kg ile 500 kg’lık 428 bin bomba (neredeyse insan başına bir bomba) atmış. Bu nedenle kentteki tüm tarihi yapılar, eskiye dair ne varsa yıkılmış. (ABD nefreti nedensiz değil!) Başkent Pyongyang (anlamı, “düz arazi”, “huzurlu toprak” demekmiş) modern, düzenli, temiz ve geniş meydan ve yolları olan bir kent. Kent içinde ideolojinin ve liderlerin görkemli anıtları, anıt binaları, devrimin heybetini yansıtan meydanları, yapıları görebilirsiniz. Kentin içinden geçen nehir (Taegong Nehri) ve çevresi üstündeki köprülerle kente ayrı bir güzellik katıyor.
Yeşil alanı oldukça çok ve tüm parklar, gözün gördüğü yerler bakımlı, temiz ve düzenli. Kent içinde her an etrafı temizleyen, süpüren insanlar var (ilginç olan temizlik yapan kişiler resmi görevli ve üniformalı belediye işçileri değil, sıradan döpiyesli, ince topuklu ayakkabı giymiş kadınlar, kravatlı insanlar.
Rehberimiz bunun Kuzey Kore’de normal olduğunu, bu insanların aslında başka görevleri olmasına karşı gönüllü olarak etrafı temizlediklerini söyledi) Başkentte oturmak ayrıcalık. Her isteyen başkente gelip yerleşemiyor. Bu nedenle plansız yapılaşma, gecekondu yok. İdeoloji ve devlette barışık, sorunsuz, eğitimli, kalifiye insanların kenti Pyongyang. Ülkenin, devletin, partinin ve ideolojinin tüm nimetlerinde öncelikli. Kentteki tüm anıtsal binalar ideoloji ve liderlere adanmış yapılar. Eski Kore tarihine gönderme yapılan eser çok az. Kentteki müze, sanat binalarında da aynı şekilde parti, ideoloji ve liderler ana özne. Tüm ülkede olduğu gibi insan eli değmemiş bir tek ağaç, kent dokusu yok. Her şey askeri bir nizam, disiplin ve tertip içinde. Kent genel olarak sakin ve sessiz. Her kavşaktaki trafik polislerinin iş ciddiyeti, duruşları dikkat çekici. Çünkü ortada trafik yok. Bolca bisiklet, elektrikli bisiklet ve biraz motor var.
Söğütlerin başkenti
Pyongyang’da yabancılar için 2-3 otel var. Bir de Ryugyong Oteli var. Anlamı “söğütlerin başkenti” olan dünyanın en büyük, en yüksek oteli olacak dedikleri üçgen yapılı devasa bina henüz tamamlanmamış. 1987’de oğul Kim döneminde başlayan ancak ekonomik sorunlar nedeniyle 105 katlı 30 yıldır tamamlanamayan otel şimdilerde torun Kim tarafından tamamlanmaya çalışılıyor. Pyongyang’da gezilecek yerler belki çok fazladır ancak devletin tur planı içinde ne varsa onu görebilirsiniz. Kafanıza göre rehbersiz kente çıkıp, gezip fotoğraf çekmeniz en azından şimdilik mümkün değil. Bu nedenle rejimin gurur duyduğu her yapı ve binayı görebileceksiniz ancak sokak aralarına giremeyecek, halkın günlük yaşamına ait alanlara gidemeyeceksiniz. Otobüs camından gördüğünüz ve fotoğraf çekebildiğiniz kadar.
Sürecek...