Giacomo Casanova'dan 'Hayatımın Hikâyesi'
Türkçede çok Casanova çevirisi yok. Nilüfer Güngörmüş’ün çevirisi sanırım en iyilerinden, belki de en iyisi. Güngörmüş’ün çevirisinin ilk baskısı 1992’de “Anılar” adıyla yapılmış yirmi iki yıl sonra “Hayatımın Hikâyesi” adıyla yeni baskısını okuduğumuz çevirisi 296 sayfa.
Metin Celâl/Cumhuriyet Kitap Eki“Tüm zamanların en ateşli çapkını, skandalların adamı, aşk makinesi, kumarbaz, dolandırıcı, asker eskisi, kaçak, beş parasız soylu, casus, serüvenci…” olarak tanınıyor Casanova. Tabii ki çapkınlığı, aşk maceraları en önemli özelliği. Yaşam öyküsü ile kült olmuş birisi Giacomo Casanova. Sırf edebiyatın değil tüm Dünya kültürünün bir önemli bir kahramanı. Üstelik Giacomo Casanova yaşam öyküsünü kaleme alarak kendi efsanesini kendisi yaratmış.
Casanova’nın hızlı bir çapkın olduğu genel kanıdır. Ama ötesi pek bilinmez. Yaşamını konu alan filmlerde de böyle yansıtılır. Oysa kısa yaşam öyküsüne bir baksanız yayımlanmış yirmi kadar kitabıyla entelektüel bir yazarla karşı karşıya olduğunuzu anlarsınız. Bilinen tek kitabı “Hayatımın Hikâyesi” de ilk bakışta çapkınlık maceraları gibi görünse de Casanova’nın hiç de boş olmadığı hem anlatımından hem de aşk öykülerinin geri planını oluşturan düşünsel yapıdan anlaşılıyor.
“ZEVK VE TUTKU” ADAMI
Türkçe’de Casanova üzerine yayımlanmış ve ulaşabildiğim iki kitaptan Hayran Olunası Casanova’nın (2002, Ayrıntı Yay.) yazarı Philippe Sollers Casanova için “şunu rahatlıkla söylemeliyim ki: XVIII. Yüzyılın en büyük yazarlarından biri” der ve “yalın, dobra, cesur, kültürlü, baştan çıkarıcı, eğlendirici. Eylem halinde bir filozof” diye tanımlar onu.
Stefan Zweig Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar’da (8. Baskı, Mayıs 2014, Doğu Batı Yay.) Casanova’nın sanatla içli dışlı bir burjuva ailesinden geldiğini, çok iyi eğitim aldığını, ana dili İtalyanca’nın yanı sıra Latinceyi, Eski Yunancayı, Fransızcayı, İbraniceyi kusursuz bir şekilde öğrendiğini, İngilizce ve İspanyolca konuştuğunu, matematik ve felsefede başarılı, Venedik Kilisesi’nde on altı yaşında vaaz vermiş bir teolog, üniversite eğitimi almış, hukuk doktorası yapmış olduğunu, profesyonel olarak keman çaldığını, kimya, tıp, astroloji, simya gibi konularda uzman olduğunu yazar. Ayrıca dans, eskirim, binicilik ve kâğıt oyunlarında dikkati çeken ve de yakışıklı biridir der. “Kendi isteğiyle bu yeteneklerini anlık şeyler için har vurup harman savurmuştur ve her şey olabilecekken bu adam hiçbir şey olmamayı ama hür kalmayı tercih etmiştir” diye ekler. Zweig’a göre Casanova’nın yazarlığı şairliği ve çevirmenliği de “sathi”dir, “saçma sapan mısralar ve cansıkıcı felsefi denemeler yazmıştır”.
Türkçede okuduğumuz Giacomo Casanova’nın Hayatımın Hikâyesi (Eylül 2016, Çev. Nilüfer Güngörmüş, Everest Yay.) orijinal metinden küçük bir seçme. Hemen her biri bir aşk öyküsünden oluşan bölümlerde Casanova’yı sadece ân’ı yaşamaktan başka bir şey düşünmeyen, küçük bir zevk için keyif için tüm yaşamını, birikimini feda edebilecek “zevk ve tutku” adamı olarak tanıyoruz. Öyle yakışıklı ve çekici ki kadınlar onu ilk gördüklerinde çarpılıyorlar ama her kadının gönlünü çalmayı başaramadığı gibi, her aşk macerasından da zaferle çıkamıyor. Ama anılar sadece aşktan ibaret değil. Casanova’nın güçlü hafızası ile yazdığı anılardan kadın ya da erkek insanları nasıl kandırabildiğini, hiç çalışmadan, dostlarından sızdırdığı paralar ve kumar geliri ile geçindiğini, yaşamı boyunca doğru dürüst hiçbir iş yapmadığını, başının birçok kez belaya girdiğini, defalarca hapse düştüğünü öğreniyoruz. Üstelik tüm bunları içten, hatta dobra bir dille, akıcı bir üslupla, çağdaşlarının çoğunda rastlanmayan bir gerçekçilikle, çuvaldızı kendine batırmayı ihmal etmeden anlatıyor. Anıların bir bölümünün İstanbul’da geçtiğini de ekleyeyim. Yani Casanova iyi bir yazar ve Hayatımın Hikâyesi tam metnini merak ettirecek kadar etkileyici bir kitap.
Casanova, yaşamının son demlerinde, 1789’da çekildiği bir şatoda anılarını yazmaya başlamış. Elyazmasının 3 bin 700 sayfa tuttuğu söyleniyor. 1798 Nisanı’nda Casanova’yı tedavi etmek için yanına gelen yeğeni Carlo Angiolini, amcası ölünce Dux’tan bu müsvettelerle ayrılmış. 1820’de Carlo’nun oğlu müsvetteleri Leipzig’de Alman yayıncı Brockhaus’a satmış. Brockhaus elyazmalarından yaptığı “ayıklanmış” (sansürlü) bir seçmeyi 1822-1828 arasında Almanca’ya çevirtip yayımlamış. Aslı Fransızca olan bu kitabın Almanca çevirisinden tekrar Fransızca’ya çevrilip ayıklanarak yayımlanması 1826’dan 1838’e dek sürmüş. 1945’te el yazmaları tesadüfen bulunup kurtarıldıktan sonra 1960’ta tam metin on iki cilt olarak Fransızca’da basılabilmiş. 18 Ocak 2010 günü Fransız Millî Kütüphanesi 3 bin 700 sayfalık el yazmalarını 7 milyon Euro’ya satın almış. El yazmalarının daha önce yayımlanmamış bölümler içerdiğine inanılıyor. Bire bir baskısı merakla bekleniyor.
AYIKLANMAMIŞ ÇEVİRİ
Cazanova’nın hatıraları Türkçede ilk kez 1922’de Arap alfabesi ile dört cilt olarak yayımlanmış. Hasan Bedrettin’in Fransızcadan çevirdiği anıların tamamı 1594 sayfa ve ‘Kazanova’nın Sergüzeşti’ adını taşıyor, Akşam ve Teşebbüs Matbaaları tarafından ciltler basılmış. Milli Kütüphane kayıtlarına göre Latin alfabesi ile ilk kez 1944’de Ertuğrul Kayıhan çevirisi ile Kazanova’nın Maceraları (İstanbul Yayınevi) adıyla yayımlanmış.
Casanova’nın anıları Türkçede pek ilgi görmemiş olmalı ki yeni çeviri için 1967’yi beklemek gerekmiş. Eros Yayınları’ndan çıkan “Kazanova-Çapkın Papaz” adlı bu kitabı Mehmet Kerem çevirmiş. 9 Kasım 2008’de Hürriyet’te çıkan habere göre edebiyat araştırmalarıyla tanıdığımız Prof. Haluk Oral “Mehmet Kerem”in bir müstear ad olduğu ve bu adı Oğuz Atay’ın kullandığı tezini ileri sürmüş (bkz. “oguzatay.net/oguz-atay-ve-mehmet-kerem-meselesi/”). Oğuz Atay’ın tüm eserlerini yayımlayan İletişim Yayınları bu konuya aradan geçen sekiz yılda el attı mı, attı ise ne sonuca vardı? Merak etmemek elde değil. Haluk Oral’ın tezi doğrulandı ise bu çeviriyi neden yeniden basmaz İletişim merak etmemek elde değil. Ekleyeyim, Babil Yayınları’ndan çıkmış 2001 baskısı bir Casanova çevirisi daha var. Bu kitabın çevirmeni de “M. Kerem”. Bu M. Kerem’le Mehmet Kerem aynı kişi mi, aynı müstear mı? Yani biz bunları konuşurken Oğuz Atay çevirisi zaten basıldı mı? Bu da ayrı merak konusu.
Türkçede çok Casanova çevirisi yok. Nilüfer Güngörmüş’ün çevirisi sanırım en iyilerinden, belki de en iyisi. Güngörmüş’ün çevirisinin ilk baskısı 1992’de Anılar (Nisan Yay.) adıyla yapılmış yirmi iki yıl sonra “Hayatımın Hikâyesi” adıyla yeni baskısını okuduğumuz çevirisi 296 sayfa. Türkçedeki tüm çeviriler sanıyorum Fransızca’dan Almanca’ya çevrildikten sonra tekrar Fransızcaya çevrilen ve her defasında “ayıklanan” ilk baskıdan kaynaklanıyor. Sayfa sayılarındaki fark da Türkçeye yapılan çevirilerin birer “seçme” olduğunu düşündürüyor. Everest Yayınları ya da Nilüfer Güngörmüş kitabın başına bir sunuş yazısı koysa bu durumu ve anılardan nasıl bir yöntemle seçme yapıldığını anlatsa iyi olurdu. Tabii, artık Türkçede de Casanova’nın anılarını tam metnini, ayıklanmamış çevirisini okumanın zamanıdır diye düşünüyorum.