Gezginin gözünden İran ve Tahran: 'Vikipedia açık, Facebook kapalı'
Her şeyini satıp dünya turuna çıkan Gazeteci Umut Çor'un ilk yazısı "Yeni başlayanlar için İran ve Tahran"
cumhuriyet.com.trİRAN’DA PARA
Aslında üç aşağı beş yukarı tutan kolay bir yöntem var İran parasından 4 sıfır attığınızda yaklaşık olarak türk parasını buluyorsunuz. 100 Dolar bozduğunuzda yaklaşık 4000000 riyal geçiyor elinize.
CEP TELEFONU-İNTERNET
Hemen havaalanında İran cell desklerinden bir hat alıp istediğiniz tarifeyi yükletebiliyorsunuz. 5 gb internetli 1 aylık paket yaklaşık 50 lira. Facebook, Youtube ve daha nice siteler yasak. Instagram whatsapp serbest. Diğer siteleri VPN ile açıyorsunuz. Bu arada İran’da bile Wikipedia serbest. (Kızgın emojisi nasıl yapılıyordu ??)
TAHRAN’DA ULAŞIM
Öncelikle Tahran’ın iyi bir metro ağına sahip olduğunu söylemeliyim. Ücreti yaklaşık 50 kuruş. Kalabalıklığı İstanbul metrosunu aratmasa da Tahran trafiğinden kurtarıyor sizi. Evet Tahran trafiği İstanbulla yarışır düzeyde. Bu araç bolluğu bazı dönemlerde ciddi hava kirliliğine de neden oluyor.
Eğer İranlıysanız ve bazı internet uygulamaları kullanıyorsanız taksiler çok ucuz. Yabancıysanız her ülkede olduğu gibi vay halinize. Taksiye binmeden mutlaka pazarlık edin.
YASAKLAR
Bildiğiniz üzere kadınların başı açık gezmesi ve alkol kullanımı yasak. Açık gezen kadın zaten yok da baş örtüsü omzuna düşen kadınlar bile güvenlik görevlilerince uyarılıyor. Kadınlar için metronun ilk vagonları ayırılmış ama diğer vagonlarda kadın erkek de seyahat ediliyor. Otobüslerde de isteyen kadınlar arka kısımda ayrı oturuyor. Son 15 yılda geçmişe oranla biraz yumuşama yaşanmış İnsanlar evlerinde istedikleri gibi takılıyor. Devlet pek de müdehale etmiyor.
YAŞASIN TÜRKÇE
İran’da bir avrupalı olmak istemezdim. Başım her sıkıştığında güzel Türkçemiz imdadıma yetişti. Burada her 3 kişiden biri Türkçeyi anlaşacak kadar biliyor. Bilmekle de kalmayıp sizin Türk olduğunuzu öğrenince bambaşka bir sıcak kanlılıkla yaklaşıyorlar. İranı İngilizce bilmeden rahatlıkla gezebilirsiniz.
YEMEKLER
Bizim damak tadımıza yakın damak tatları var. Kebaptı dönerdi neredeyse aynı. Bunun yanında özel yemekleri de var tabi. Ben diizii dedikleri yemeği çok sevdim. Toprak kapta geliyor. En altta haşlanmış nohut üstte kuyruk yağlı koyun eti ve sebze var. Toprak kaptan 4-5 kaşık alıp küçük bir tokmakla dövüyorsunuz böylece lezzetler karışıyor. Etler o kadar yumuşak ki bir kaç küçük darbeyle pelteleşiyor. Şule denen çok güzel bir yemeğe daha denk geldim Sadece yılda bir kaç kez gerçekleşen anma günlerinde yapılıyor. Meshed yakınlarındaki torgabe kasabasında bir camide yedim gerçekten İran’da yediğim en güzel şeydi. İran’ın damak tadı bize yakın olsa da hiçbir şey Türk yemeklerinin yerini tutmuyor. Ve kaldığım evlerde Türk mutfağından yemekler yaptığımda insanlar parmaklarını yiyor. Aslında onlar da bizim damak tadımızı seviyor.
GELELİM TAHRAN’A
Tahran’a Pegasus Havayollarından 280 liraya aldığım biletle gece saat 3‘te ulaştım. İran’daki arkadaşlarım bana toplu taşıma olmadığı söylenmişti. Sonradan metro olduğunu öğrendim. Beni evinde ağarlayacak Reza’yı rahatsız etmemek için sabah 6 ‘ya kadar havaalanında bekledim. Sonra taksiyle sehir merkezine geçtim. Her yerde olduğu gibi burada da sizi kazıklamak isteyen taksi şoförleri var. Havaalanının taksileri şehre ulaşım için 750000 Riyal alıyor. (Yaklaşık 80 lira) Kesinlikle metro kullanın ben arkadaş kurbanı oldum
Öncelikle Tahran’ın çok etkileyici olmadığını söylemeliyim. Bir kapalı çarşısı var. Hayli kalabalık oluyor. Ancak İstanbul’un kapalı çarşısıyla güzellikte boy ölçüşemez. Bol bol incik boncuk satan dükkan var. Hemen yanında büyükçe bir cami bulunuyor.
GÜLİSTAN SARAYI İçinde yaklaşık 8 müzeyi barındırıyor. Tümüne girmek isterseniz 80 lirayı gözden çıkarmanız lazım. Basın kartım burada işime yaradı ve para vermeden girebildim. Binalar seramik üzerine yapılmış resimlerle kaplı. Mermer taht ve mezar görülmeye değer. Müzelerde pek birşey yok. Eğer turistseniz gezmeye değer. Kısıtlı imkanlı bir gezginseniz müzeleri es geçebilirsiniz.
İRAN ULUSAL MÜZESİ: Müze sever biri olarak Gülistan Sarayı yakınındaki İran ulusal müzesine merakla gittim. Bu kadim uygarlık neler biriktirmişti acaba ? İranlı’ya 5 lira olan giriş turiste 30 liraydı. Umarım değer diye düşündüm. Müze beklediğimden çok daha zayıftı. İstanbul Arkeoloji Müzesi buraya göre 10 kat daha kıymetli. Müzeyi 5000 yıllık bir sümer ziguratından (Tapınak) bulunan güzel heykeller kurtarıyordu.
Bu arada 1700 yıl önce ölen ve tuzların arasında kaldığı için doğal yolla mumyalanan tuz adamı görmek çok ilginçti. Müzenin Pers sergisini eksik buldum. Louvre Müzesi’nde buradan çok daha etkileyici Pers mimari eserleri vardı.
1700 yaşındaki tuz adam.
SADABAT PARKI: Sadabat Parkı’na sağlı sollu dev çınar ağaçlarının gölgelediği güzel bir yoldan gidiliyor. Kentin en kuzeyindeki Tajrish Metro istasyonunda inip taksiyle ya da yarım saatlik bir yokuş yukarı yürüyüşle ulaşabiliyorsunuz. Girişte yine ziyaret edeceğiniz müzeye göre ücret alınıyor. Ben sadece Beyaz Saray ve Omidvar Müzesi için yaklaşık 20 Lira ödedim ve sonuna kadar da değdi. Bir kere Sadabad park olarak da çok güzel. Bizim Yıldız Parkı’nı andırıyor ama daha büyük. İçersinde 18 müzeyi barındıran bir koru. İlk durağım Beyaz Saray oldu. Yıldız Sarayı büyüklüğünde bir bina. 1937 Sadabad Paktı burada imzalanmış. Şahın çalışma odası yemek yatak ve misafir odaları var. Klasik saray işte.
Ancak burada beni etkileyen şey saraylar değil Omidvar Kardeşler Müzesi oldu.
Issa ve Abdullah Omidvar kardeşler 1954’te ceplerine koydukları 90 dolarla bisikletlerine atlayıp dünya turuna çıkarlar. Yanlarına çekim ekipmanları da almışlardır. Maceralı seyahatleri 7 yıl sürer. Kah eskimolarla yaşar, kah Amazon Ormanları’nda kaybolurlar. 7 yıl sonra Citroen onlara bir araba hediye eder.
Onunla da 3 yıl daha seyahat edip ilk dünya seyahati belgeselini hazırlarlar. O günün koşulları düşünüldüğünde yaptıkları işe büyük saygı duymak kalıyor bizim gibi tatlı su gezginlerine. Gittikleri yerlerden getirdikleri objeler ve fotoğrafları sergileniyor bu müzede. Muhteşem fosiller doldurulmuş hayvanlar ve takılar geçmişten günümüze bir köprü kuruyor adeta.
Bu arada Farsça Omid’in Türkçe’si Umut. Bu da mı tesadüf hadi bunu da açıklayın. :)Tahran’da gidilecek yerler arasında bir de Naveran Sarayı var ama ben Saray istihkakımı doldurduğum için gitmedim.
Sonuç olarak Sadabad Parkı, Gülistan Sarayı pazar falan derken iki gün yeter Tahran’a çok zaman ayırmaya gerek yok. Ben güzel dostluklar kurduğum için 5 gün kaldım. Şimdiki durağım Qazvin ve Alamut Kalesi…
Bu arada gazeteci gazeteciyi dakkada bulurmuş. Tahran’da beni ağırlayan Sevgili Reza da benim gibi gazeteciydi. Harika bir insan iyi bir entelektüel. söylediği bir söz ne kadar doğru bir tespit: Keşke siz ve biz insan hakları ve özgürlük ihlalleri konusunda değil bilim kültür sanat da yarışsak…