Gerginlik bekleniyordu, göçmenlerle yoksul mahalleli kavganın öznesi yapıldı

Ankara’nın her zaman göç almış bir mahallesinde yoksul mahalle sakinleri ile biraz para kazanan Suriyeli göçmenler hakkında çıkan zenginleşme söylentileri, devlet büyüklerinde de karşılık bulunca olaylar patladı.

Sertaç Eş

Hep göç aldı. Çorum’dan, Yozgat’tan hatta Erzurum’dan gelip Ankara’ya ilk girenlerin, ilk giriş güzergâhında yoğun olarak yaşadığı Hüseyingazi. Semte en son gelenler ise Suriyeli göçmenler. Semt adını, Ankara’ya giren ilk Türk komutan, aynı zamanda bir Bektaşi olan Hüseyin Gazi’den alıyor. Ankara’nın doğusundaki en yüksek tepede türbesi var. Şehit olduğu tepede toprağa veriliyor. Muharrem orucunun tutulduğu bugünlerde Alevi yurttaşlar, Hüseyingazi’de her gün oruç açıyorlar.

Suriyeli göçmenlerle gündeme gelen Battalgazi Mahallesi de adını benzer bir yerden alıyor. Hüseyin Gazi ile birlikte Ankara’ya ilk giren Türk komutanlardan olan Battal Gazi’den…

Gençlik yıllarımızın geçtiği Battalgazi Mahallesi sürekli göç verdi, göç aldı. Altındağ’ın Mamak’a sınır mahallesinin Ulubey bölgesi “Halep Mahallesi” olarak adlandırılıyor artık… Ulubey Parkı’nda, son olaylara neden olan kavgalara benzer olayların yaşandığı bilinen bir konu. Ancak kavgalar cinayet boyutuna ulaşmamıştı. Ulubey’de bir caddenin 500 metrelik bir bölümü tamamen Suriye görünümünde. İnsanların çoğunluğu fistanlı... Göçmenlerin eczaneleri, telefoncuları, tavukçuları, manavları, berberleri, yani kendilerine özgü her şeyleri var. Cadde üzerinde Türklerin işlettiği hemen hiç dükkân kalmamış durumda. 

Başka bir veri de paylaşalım. Battalgazi’nin nüfusu 35 bin, 10 bini göçmen.  Göçmenler son dönemlerde bölgeye iyice yerleşmeye, oto galeriler açmaya başladı. Yoğunluğu atık toplayarak, hemen yakınlardaki mobilya üretim merkezi olan Siteler’de düşük ücretlerle çalışarak geçinmeye çalışıyorlar. Sitelerde işçilik yapanların neredeyse tamamı Suriyeli göçmen.

OLAYLAR NİYE ÇIKTI?

Semtte yaşayanlar mağdur Suriyelilere ilk başlarda yardım etti, dışlamadı. Ülkesini bırakarak kaçan insanlara mahalleli bireysel ve bir araraya gelerek çeşitli gıda ve giyim yardımlarında bulundu. Zaman geçtikçe göçmenlerin kültürel farklılıkları ortaya çıktı. Göçmenler mahalleye yerleşmeye, kendi aralarında iş yapmaya, işletme açmaya başladı. Özellikle genç  kuşak, özgüveni yerine gelince, “Sığındığımız ülke” anlayışını bırakmanın yanı sıra dikkat çeken olumsuzluklara yöneldi. Örneğin, bindikleri dolmuşa para vermeyenler oldu. Mağduriyetleri nedeniyle devletin ücretsiz yardımlarını çevrelerindeki herkesten bekleyenler oldu. Türkçe öğrenme zorlukları nedeniyle de yaşadıkları bölgedeki insanlarla oluşan sorunlarda iletişim kurma güçlükleri çıkmaya başladı.

Göçmenlerin biraz para kazanıp araba almaları, daha iyi evlere taşınmaları, mahalledeki yoksulların da dikkatini çekemeye başladı. Ekonomilerinin düzelmesi, yerli halkın bazı kesimlerinde “Oh devletten yardım alıyorlar, kral gibi yaşıyorlar” şeklinde abartılı yaklaşımlarını da gündeme getirdi. Bu yaklaşımın kamuoyu önderlerinde karşılık bulması tepkinin yavaş yavaş oluşmaya başlamasını sağladı.

MAHALLE ÜÇ GÜNDE SAKİNLEŞTİ

Bir kişinin yaşamını yitirdiği olay ise tüm biriken olumsuzlukların üzerine gelmiş durumda. Parkta gezen göçmen gençlerin davranışları çevreden tepki çekmiş. Tepki gösterenlerle yaşanan kavgada, yoksul bir Türk ailenin çocuğu, göçmen bir genç tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürüldü. Mahallede iç içe süren yaşam bir anda bıçakla kesilir gibi kesilmiş durumda. Olayın ikinci gününde akşam saatlerinde tepkiler yükselince bölgeye yetkililer gitti. Tepkiler polisin kontrol edebileceği boyuttan çıkınca kaymakam ve diğer yetkililerin diyalog yoluna başvurmasını gündeme getirmiş. Ancak mahalleliyle konuşunca “Bizim gençler sokaklara çıktı ve tepki gösterdi. Ancak bizim mahalleden olmayanlar da vardı ve sayıları az değildi” bilgisini veriyor. Suriyeli göçmenlerin bilinen dükkânları, evleri ve arabalarına saldırılar başlamış. Bir dönem yaşadığım sokakta bir galeriden üç araba çıkarılmış ve yakılmış. Biraz aşağısında dükkânlar tahrip edilmiş. Olaylar bir süreliğine de olsa kontrolden çıkmış.

Sorunun boyutunu değerlendiren güvenlik güçleri, mahalledeki Suriyelileri başka yere götürmüş. İkinci gün bölgeye gittiğimizde mahalleye bütün girişlerde polis kontrol noktaları oluşturulmuştu. Dışarıdan mahalleye girişleri kısıtlamak için bu yapılmış. Bu da olaylardaki önemli bir boyutu ortaya çıkarıyor. Başkent polisinin önemli bir bölümü mahalleye konuşlandırılmış. Beş yerde çevik kuvvet otobüsü gördük. Caddelerde devriye gezen polisler, vızır vızır turlayan polis araçları güvenliği sağlıyor. Mahallelide polisin benzer olaylara izin vermeyeceği fikri oluşmuş. Ancak Suriyelilerin toplumla uyumlanmasını bu noktaya gelmeden çözümlemek gerekmiyor mu? Bir diğer ve daha önemli sorun herhalde benzer mahallelerdeki yoksulluk. Çünkü yoksulluk, birçok şeyin nedeni oluyor.