Gerekçeli karara tepkiler
Türbanla ilgili Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından sonra karara tepkiler gelmeye başladı. Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç "Üniversiteler kışla değildir" dedi. AKP adına Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, MHP adına da Grup Başkanvekili Mehmet Şandır düzenledikleri basın toplantıları ile karara duydukları tepkileri dile getirdi.
cumhuriyet.com.trÜniversitelerde türban serbestisi öngören anayasa değişikliğinin iptaliyle ilgili Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ise kararı usul yönünden eleştirdiği karşı oy gerekçesinde, Anayasa’nın 148’nci maddesinin, Anayasa değişikliklerinin denetlenmesine ilişkin tek Anayasa kuralı olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerine ilişkin başka hiçbir maddede buna ilişkin bir ifadeye yer verilmediğini kaydetti. Anayasa değişikliklerinin esastan denetim sonucunu doğuracak bir incelemeye tabi tutulmasının mümkün olmadığını ifade eden Kılıç, “Nitekim Anayasa Mahkemesi de 1982 Anayasası döneminde verdiği tüm kararlarında esas denetimin olanaksızlığını vurgulamıştır. Şekil denetimi ise “teklif çoğunluğu” ve ‘oylama çoğunluğu’nun bulunup bulunmadığı ‘ivedilikle görüşülemeyeceği’ şartına uyulup uyulmadığıyla sınırlı olarak yapılan bir denetimdir” dedi.
Kılıç karşı oy yazısında “Toplumsal yaşamda geçerli olmayan kılık kıyafet düzenleme gerekliliğini üniversitelere dayatmak, hem üniversitelerin bu olağan işlevine, hem de Anayasa’da öngörülen akademik, bilimsel, düşüncel, kolektif ve diğer entelektüel özgürlükler manzumesine ters düşmektedir. Üniversiteler kışla değildir” görüşünü dile getirdi.
Kılıç, “Hiçbir bağlayıcılığı olmayan yasa gerekçesinde yer alan bir kavramın Anayasa’nın temel tercihlerini ihlale neden olacak kadar ölçüsüz bir korkuya ve endişeye neden olması, hukuk bilimiyle açıklanabilir olmaktan uzaktır” dedi.
Anayasa’nın, anayasa değişikliği konusunda çizdiği sınırların hiçbir yoruma gerek duyulmayacak kadar açık olduğunu belirten Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nin kurucu iktidarın çizdiği hukuksal sınırlar dışına çıkması durumunda kurucu iktidarın yerine geçmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. İptal kararının, Anayasa’nın gelecek kuşakların sorunlarına cevap verme olanağını ortadan kaldırdığını, değiştirilemez hükümleri işlevsiz hale getirdiğini de savunan Kılıç, anayasada değişiklik yapma yetkisinin TBMM’ye verildiğini, bu yetki kullanılırken, halkın inanç, din, cinsiyet veya etnik köken değerlerinde bir ayrıma gidilmeksizin yerine getirilmesi zorunluluğunu bulunduğunu söyledi. Kılıç, “Kurucu İktidar Anayasa Mahkemesine esas denetim yetkisi vermiş olsaydı, zaten bundan farklı bir sonuç ortaya çıkmayacaktı. Bu durumda 1982 Anayasası Anayasa Mahkemesine neyi yasakladı” dedi.
"Üniversiteler kışla değildir"
Haşim Kılıç, karşı oy yazısının kararı esas yönünden değerlendirdiği bölümünde ise çoğunluk görüşünün laikliği, eleştirel akla dayalı bir süreç olan aydınlanmanın ürünü olarak tanımladığını belirterek şunları söyledi: “ Üniversiteler kışla değildir. Ders disiplini, reşit öğrencilerin uniform bir davranış, düşünüş ve inanç modeline sokulmasının gerekçesi olamaz. Üniversitelerde düzenleme yetkisinin tek meşru gerekçesi, eğitimin üniversiter gereklere uygun olarak yürütülmesi olmalıdır. Öte yandan çoğunluk görüşünün temelini oluşturan hususun iptal edilen düzenlemenin lafzı olmayıp, gerekçesinde yer alan “başörtüsü” ifadesi olduğu gözden kaçmamaktadır. Hiçbir bağlayıcılığı olmayan yasa gerekçesinde yer alan bir kavramın, Anayasa’nın temel tercihlerini ihlale neden olacak kadar ölçüsüz bir korkuya ve endişeye neden olması, hukuk bilimiyle açıklanabilir olmaktan uzaktır. Kaldı ki Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliklerin eski metne göre yeni bir hukuksal sonuç doğurmaya elverişli olmaması nedeniyle Yasanın gerekçesinde belirtilen amacı ne derece gerçekleştireceği de tartışmalıdır.”
Şandır: Korkular bizi kuşatmasın
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, başörtüsü takılmasından dolayı yükseköğretim özgürlüğünden yararlanamayanların sorunlarının mutlaka çözülmesi gerektiğini bildirdi.
Şandır, MHP olarak, ilk günden bu yana başörtüsü sorununu çözmek istediklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Ancak AKP, YÖK yasasındaki geçici 17. maddesindeki düzenlemeyi yapmakta tereddüt ettiği için yargı, bu konudaki niyeti sorgulamış ve bu değişikliği önlemiştir. Başörtüsü taktığından dolayı yükseköğretim özgürlüğünden yararlanamayan çocuklarımızın bu sorunu mutlaka çözülmelidir. Şimdi değilse sonra mutlaka çözümlenmelidir.''
Şandır, yargının kararına saygı duyduklarını ancak bu kararların tartışılmaz olmadığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
''Laiklik, vatandaşlarımızın din ve inanç özgürlüğünün de teminatı olmak durumundadır. Çünkü din ve inanç özgürlüğü de bir temel insan hakkıdır. Uluslararası hukukun da teminatı altındadır. Kamu düzeninin korunması, cumhuriyetin değiştirilemez temel niteliklerinin korunması hepimizin üzerinde bir görevdir ve milletvekili olarak ilk günden bu hususlara bağlı kalacağımıza dair namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ettik.
Başörtüsünden dolayı okuma özgürlüğü elinden alınan çocukların dışlanmasına, rejime, hukuka, devlete ve toplum düzenine kinlenmesine sebep olacak bu kararı faydalı bulmamaktayız.
Endişemiz ve korkumuz, yargının bu kararından sonra, toplumdaki bir inanç üzerinden ayrışma daha da derinleşecektir. Toplumsal huzursuzluklara karşı herkes sorumluluğunu yerine getirmelidir.
Korkular bizi kuşatmasın. Başını örten çocukları bu rejime tehdit olarak görmek, rejime de haksızlık olur. Cumhuriyetimiz, cumhuriyetimizin kurucu iradesi toplum tarafından sahiplenmiş ve kurumsallaşmıştır''
AKP: “Anayasa Mahkemesi Milletin iradesine yeni kırmızı çizgiler çekti"
AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsünün üniversitelerde serbestini öngören Anayasa değişikliği ile ilgili gerekçeli kararını, “Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı yasama yetkisine bir sınırlamadır. Milletin iradesine bir sınırlamadır. Milletin iradesine yeni kırmızı çizgiler çekmektir” şeklinde değerlendirdi.
Bozdağ, Anayasa Mahkemesi’nin kararının Anayasa’nın 6,7 ve 153. maddelerine aykırı olduğunu belirterek, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı demokrasi ve hukuk devleti anlayışına son derece aykırı ve üzücü bir karardır” dedi.
Bozdağ, “Ancak, Anayasa Mahkemesi bu kuralı da ihlal etmiştir. Yani Anayasa’nın değişmezlik ve değiştirilmezliği teklif dahi edilemez maddelerinin kapsamını genişletmek suretiyle, anayasanın tamamında yapılan değişiklikleri esas bakımından da denetleme kapısını açmıştır” şeklinde konuştu. Eğitim öğretim hakkında kişilerin lehine düzenleme yapılmasının doğru adımlar olduğunu ifade eden Bozdağ, bu adımları başka yönlere çekilmesinin yanlış olduğunu ifade etti. Mahkeme kararlarının da eleştirilebileceğini belirten Bozdağ, “Mahkeme kararlarının eksikliklerini noksanlığını değerlendirmek demokrasi hukuk devletlerinde olması gereken bir haktır” dedi.
"Padişalığa geri mi döneceğiz"
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararına ilişkin, “Anayasa Mahkemesinin daha önce YÖK kanununda yapılan değişiklik, bazı siyasi partilerle ilgili açılmış olan davalarla ilgili verdiği kararlarda, zaten üniversitelerde kılık kıyafetle ilgili oluşmuş bir görüşü ve yaklaşımı vardı. Sanıyorum, bu konuda da bu görüş paralelinde bir karar verdi” dedi.
Şahin, artık “yasama organı, hür ve bağımsız iradesiyle Anayasa değişikliği yapamaz mı?” konusunun Türkiye'nin gündemine geldiğini ifade ederken, konunun Anayasa hukukçuları ve genelde hukukçular tarafından çokça tartışılacak bir konu olduğunu dile getirdi. Şahin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun Türkiye’de yeni bir nokta olduğu kanaatindeyim. Yani TBMM Anayasa koyucu gerekli çoğunluğu da sahip olsa, Anayasa’nın herhangi bir maddesini değiştirdiğinde Anayasa Mahkemesi bu anayasa değişikliğini, Anayasanın başka maddelerine aykırı bularak iptal edebilir veya yürütmenin durdurulması kararı verebilir konusu, Türkiye’de yeni bir konudur. Bir sorun mudur? Bir takım hukukçular bunun bir sorun olacağını değerlendiriyorlar. Ben Adalet Bakanı olarak Yüksek Mahkememizle bir polemik içine girmek istemem. Kararı okuduktan sonra bir hukukçu bir vatandaş olarak kuşkusuz ki değerlendirmemi yaparım ama bu karar Türk siyasetinin gündemine Türk Anayasa hukuku çevrelerine yeni bir konuyu belki yeni bir sorunu getirmiştir. Bu bundan sonra çokça tartışılacak bir konudur.”
Şahin, “AKP’nin yeni bir yol haritası mı var? Yoksa türban düzenlemesi rafa mı kalktı?” şeklindeki bir soru üzerine ise şunları söyledi:
“Türkiye'de yürürlükte bulunan Anayasanın değiştirilemez maddeleri ve Cumhuriyetin temel nitelikleriyle ilgili ne bizim, ne benim bildiğim diğer siyasi partilerimizin, ne halkımızın 'bunlardan vazgeçelim' diye bir düşüncesi var. Asıl düşünce, Cumhuriyetimizi ve onun temel niteliklerini nasıl daha da güçlendirebiliriz. Halkımızın bu konuda şikayetçi olduğu bir takım sorunları, acaba nasıl aşar da tüm halkımızın rejime ve onun ilkelerine bağlılığını ve samimiyetini, samimi bağlılığını nasıl daha da pekiştiririz? Bizim AK Parti olarak tek amacımız budur. Rejimi daha da güçlü hale getirmektir. Vatandaşımızın 'benim ne güzel devletim var, ne adil devletim var, ne güzel rejimim var' demesini sağlamaktır. Tek hareket noktamız budur. Yoksa Cumhuriyetimizi ve onun temel niteliklerini, değiştirilemez hükümlerini ortadan kaldırmak gibi bir düşüncemiz asla olamaz. Ben kimsenin de olmadığı kanaatindeyim. Bunlardan vazgeçip de nereye döneceğiz. Padişahlığa geri mi döneceğiz?”