Gerçeklerin korkunçluğu...

Altın Aslan adayı ilk film, Cary Fukunaga imzalı “Beasts of No Nation” (Vatansız Canavarlar), dinsel ya da etnik farklılıkları körükleyen kirli yöneticilerin yol açtıkları iç savaşların pençesinde kıvranan; soykırıma, kitlesel katliama uğrayan Afrikalıların trajedisini çarpıcı bir belgesel çeker gibi sahneye koyuyor.

Mehmet Basutçu

Festival seçkilerinde bir ana tema öne çıkıyor mu? Sinema dünyası, bu yıl hangi konuları daha çok işlemiş? Hangi türde filmler çoğunlukta? Basın toplantılarında, sınıflandırma amaçlı bu tür dar sorulardan ne yazık ki kurtulamıyoruz. Alberto Barbera kibarca yanıtlıyor: “Belirgin temalar ya da öne çıkan türler yok; yelpaze geniş. Belki ince bir yönlendirici çizgiden söz edilebilir. Yönetmenler, dünyamızın gerçeklerinden yola çıkarak, küresel politikaları sorguluyor, toplumsal ve ekonomik sorunları eleştirel gözlerle irdeliyorlar. Empoze edilen küresel düzenin baskısı altında ezilen, bunalan, özgürlüklerini yitiren, ülkelerinden kaçmak zorunda kalan insanların sorunlarına eğiliyorlar...”

Altın Aslan adayı ilk film, Cary Fukunaga imzalı “Beasts of No Nation” (Vatansız Canavarlar) bu saptamanın en çarpıcı örneklerinden biri. Dinsel ya da etnik farklılıkları körükleyen kirli yöneticilerin yol açtıkları iç savaşların pençesinde kıvranan; soykırıma, kitlesel katliama uğrayan Afrikalıların trajedisini çarpıcı bir belgesel çeker gibi sahneye koyuyor. Amerikalı genç yönetmen ve yazar Cary Fukunaga (California, 1977) çocuk askerler gerçeğini, Nijeryalı yazar Uzodinma İweala’nın çok ilgi toplayan romanından yola çıkarak, gözünü kırpmadan beyazperdeye taşıyor. Vahşeti tüm çiğliğiyle önümüze döküyor. İçimizde çöreklenen canavarın, küçük yaşlarda beyinleri yıkanarak koşullandırılan çocuklarda bile nasıl dirilip olanca gücüyle kin ve şiddet kusabildiğini gösteriyor. “Vatansız Canavarlar” belirsiz bir Afrika ülkesinde geçmekte. Zaten, nerede olduğumuz önemli değil. O çocuk askerlerin derilerinin rengi de hiç önemli değil. Onlar Irak’ta da, Suriye’de de varlar; ve daha birçok yerde kan dökmek için eğitiliyorlar...

Ardından, Jonathan Demme başkanlığındaki başka bir jürinin değerlendireceği “Orizzonti” (Ufuklar) bölümünde sunulan “Bin Başlı Canavar”ı (Un Monstruo de Mil Cabezas) izliyoruz. Meksika’da yaşayan Uruguaylı yönetmen Rodrigo Pla, küresel düzenin gizli şiddetini gündeme getiriyor. Özel sigorta şirketlerinin, fiyatı yüksek bazı ilaçları, sigortalı hastalarının bir bölümüne geri ödemeyi, salt kâr düzeylerini korumak amacıyla reddetmeleri gerisindeki şiddeti ve vahşeti anlatıyor. Sağlık sigortası sistemleriyle ilgili bu gerçekler de ülke ve kıta sınırlarını aşan küresel gerçekler...

Everest’in bembeyaz yüksekliğinden, dünya gerçeklerinin dayanılmaz korkunçluğuna bir çırpıda inivermiş oluyoruz...