"Gerçeker'i bir hukukçu gibi davranmaya davet ediyorum''
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in Anayasa değişiklik teklifine ilişkin görüşlerini değerlendirerek, ''Adeta bir siyasi parti lideri ağzıyla konuşmuştur. Ben Sayın Gerçeker'i gerçek bir hukukçu gibi davranmaya şahsen davet ediyorum'' dedi.
cumhuriyet.com.trÇelik, AKP Genel Merkezinde MKYK toplantısı sürerken gazetecilere açıklamalarda bulundu ve sorularını yanıtladı. Çelik, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in yaptığı açıklamaları değerlendirerek, ''Söylenmemesi gereken sözler sarf etmiştir. Elbette yargı bağımsızdır, tarafsız olmalıdır. Yargı bağımsızlığına saygımız sonsuzdur. Yargıya da hukuka da güveniyoruz. Yargıya güvenmek bütün yargıçlara da güvenmek anlamına gelmiyor. Maalesef alınan bazı kararlar bu anlamda kamu vicdanını adeta karartmaktadır'' diye konuştu.
Yargının herkes için çok önemli olduğuna işaret eden Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
''Biz yargının bağımsızlığına da tarafsızlığına da çok önem veriyoruz. Türkiye'de işini hakkıyla yapan, gerçekten bir yargı mensubu gibi davranan, adalet dağıtmaya çalışan çok sayıda yargı mensubu vardır. Biz onların karşısında da millet olarak, halk olarak yaptıkları saygın işten dolayı şapka çıkarırız. Sayın Başbakan'a ağız dolusu hakaretler eden birçok insanla ilgili yapılan başvurularda da maalesef Sayın Başbakan haklı görülmemiştir. Bizimle ilgili olarak bakanlık dönemimizde birçok arkadaşımızın yapmış olduğu başvurularda da yargılama nedense bizim lehimize sonuçlanmamıştır. Bu ve benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Sayın Gerçeker'in hükümetin özellikle 'yargıyı vesayeti altına almak istediğini, iktidar partisinin yargıyı vesayeti altına almak istediğini' söylemesi gerçekten yadırganmıştır. Böyle bir niyetimiz asla olmadı. Böyle bir düşüncemiz asla olamaz. Biz AKP'ye, AKP hükümetlerine uygun bir yargı modeli oluşturmaya çalışmıyoruz. AB'nin 27 ülkesi var. Oradaki ortalamayı alalım. Medeni hukuk sistemi oturmuş, demokratik standartları yüksek olan ülkelerde bu işlemler yapılıyorsa biz onu yapmaya talibiz ve onu yapmaya çalışıyoruz. Sayın Gerçeker daha öteye giderek 'TBMM'nin buna geçit vermeyeceğini, geçit verse bile büyük Türk milletinin buna geçit vermeyeceğini' söylemiştir. Adeta bir siyasi parti lideri ağzıyla konuşmuştur. Ben Sayın Gerçeker'i gerçek bir hukukçu gibi davranmaya şahsen davet ediyorum. Bu tavrı, kendisine yakıştırmadığımı ifade etmek istiyorum. Kendisi elbette saygın bir hukuk adamıdır ama hukuk adamı gibi davranması ve söylemlerinin de buna göre olması gerekiyor. Bunu çok yadırgadığımızı milletimizin huzurunda ifade etmek istiyorum.''
ABD'den örnek
Çelik, Yargıtay Başkanı Gerçeker'in siyasi partilerle ilgili denetimin Sayıştaya bırakılmasını yadırgadığını ifade ettiğini anımsatarak, şunları söyledi:
''Sayıştay bütün millet adına denetim yapıyor. Mali denetim yapıyor. Bütün devlet kurum, kuruluşlarını denetliyor. Aslında bağımsızlık ve tarafsızlık bir kişinin kim tarafından atandığıyla ilgili değildir. Bizatihi onun tarafsız olup olmaması atanma mevzu ile ilgili bir olay değildir. Bugün Türkiye'de bağımsız olan birçok kuruluş vardır. Bunlar hükümet tarafından atanırlar ama çalışma şekilleri de bağısızdır, aldıkları kararlarda da bağımsızdırlar. Bunun en tipik örneklerinden biri de Merkez Bankası'dır. Benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür.
ABD'de, ABD başkanı tarafından atanan birçok hukuk adamı yeri geldiği zaman başkana karşı çok rahatlıkla bir tavır sergileyebilmektedir. Sayıştay, TBMM adına denetim yapıyor. Herkes millet adına bir iş yapmaya çalışıyor. Biliyorsunuz yargı Türk milleti adına yargılama yapar. TBMM Türk milleti adına yasama faaliyeti yapar. Hükümet Türk milleti adına yürütme faaliyeti yapar. Bütün mahkemeler karar verirken 'büyük Türk milleti adına' diye başlar. Dolayısıyla kararları milletin vicdanına uygun olması gerekiyor. Eski bir cumhurbaşkanımız diyor ki 'Referandumdan evet çıktıktan sonra Anayasa Mahkemesine tekrar götürülebilir. Bütün millet, diyelim ki yüzde 60-65 halk buna evet diyecek, siz 11 kişinin önüne götüreceksiniz ve 11 kişiye diyeceksiniz ki 'bu olmadı, bununla ilgili nihai hükmünüzü verin' diyeceksiniz. Böyle bir demokratik anlayış olmaz. Millete dayalı yargı böyle olmaz. Böyle bir şey söz konusu olamaz.''
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye gitmesiyle Tekel işçilerinin eyleminin ilişkilendirmesini değerlendiren Çelik, demokrasilerde herkesin gösteri hakkı bulunduğunu ancak her isteyenin istediği zaman istediği yerde istediğini söyleme hakkı olmadığını, bunun kuralları bulunduğunu kaydetti.
Başbakan Erdoğan'ın ABD'ye ikili görüşme için değil uluslararası bir toplantıya katılmak için gittiğini vurgulayan Hüseyin Çelik, diplomaside öfkeyle kalkanın zararla oturacağını bildirdi.
ABD Dış İlişkiler Komitesinde alınan karara Türkiye'nin gerekli tepkiyi ortaya koyduğunu ifade eden Hüseyin Çelik, bu tavır ve tepkinin de ABD tarafından algılandığını ve bu konuda olumlu gelişmelerin, sinyallerin alındığını dile getirdi.
Çelik, ülkeler arası ilişkilerde, milletin, devletin vakarının esas olduğunu, bu vakarın ve milli onurun da hiçbir zaman çiğnetilmeyeceğini söyledi.
Hüseyin Çelik, ''bazı hukukçuların ve üst düzey yargı mensuplarının konuşmaları ve beyanlarının ana muhalefet lideri ağzıyla yapılan konuşmalar gibi geldiğini, bunun da kamuoyunun dikkatinden kaçmadığını'' belirterek, ''Sayın Gerçeker, biraz daha öteye gidiyor, 'üniversiteleri, baroları, işverenleri, işçi kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini ve toplumun her kesimini tavır koymaya davet ediyor. Bir hukuk adamının yapması gereken bu değildir. Bunu yapacak başka merciler, başka kişiler vardır. Elbette Sayın Yargıtay Başkanı kendi kurumu adına özellikle yargı erki adına söz söyleme hakkına sahiptir. Görüşlerini Meclise bildirme hakkına sahiptir. Nitekim bir çalışma yaptıklarını, o komisyonun yaptığı çalışmayla ilgili bir rapor hazırlanacağını söylüyor, bu raporun da ilgili mercilere ulaştırılmasının yadırganacak bir yönünün olmadığını ifade etmek istiyorum.''
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in yaptığı konuşmada, insan hak ve özgürlükleri açısından yargı bağımsızlığının önemli olduğunu söylediğini anımsatan Çelik, kendilerinin de aynı şeyi söylediğini kaydetti.
Çelik, AİHM'de 120 bin dosya bulunduğunu, bunun 13 bininin Türkiye'ye ait olduğunu, Türkiye'nin Rusya'dan sonra ikinci sırada yer aldığını ve insan hakları ihlalinden dolayı aleyhinde en fazla hüküm çıkan ülkenin de Türkiye olduğunu vurguladı.
Bir gazetecinin, Anayasa değişikliği teklifinde AKP'nin fire verip vermeyeceğine ilişkin sorusuna, ''AK Parti'de Anayasa oylamaları esnasında fire olacağını söyleyenler kendi temennilerini dile getiriyorlar. Biraz kendi arzuladıkları şeyi ifade ediyorlar. Ben açıkçası, şüphesiz ki 337 kişilik parti grubu içerisinde bütün arkadaşların her meselede aynı şeyi düşünmemesini normal karşılarım. Demokratik açılım sürecinde de bazı arkadaşlarımız özellikle işin yöntemiyle ilgili olarak bazı kaygılarını dile getirmişlerdir. Ama onlar bizim partimizin mensuplarıdır. AK Parti içerisinde siyasi faaliyetlerine devam eden arkadaşlarımızdır. 337 milletvekili olan bir kitle partisinin bütün milletvekillerini böyle tornadan çıkmış gibi tek tip düşünmek demokrasiye aykırıdır. Ama arkadaşlarımız şu veya bu konuda fikirlerini dile getirseler bile aykırı görüş beyan etseler bile netice itibarıyla Türkiye'nin, milletin, memleketin faydasına olan bir meselede kesinlikle aykırı bir tavır takınmazlar. AK Parti'de fire bekleyenler bence yanılacaklardır. Bunu TBMM'deki oylamalarda hep birlikte göreceğiz zaten. Önce organize bir hareket olduğun söylediler. 20 milletvekilinin bildiri yayınlayacağını söylediler, böyle bir şey olmadı. Orada ismi geçen arkadaşlarımız, kendileriyle ilgili söylenenleri tekzip ettiler. Peki şimdi kim yapacakmış bu işi, kim muhalif olacakmış veya fire verecekmiş. Bunlar tamamen hayal mahsulü şeylerdir.''
''Saldırıları yapanları kınıyorum"
Bir gazetecinin, CHP Genel Başkanı Baykal'ın otobüsüne yumurta ve taş atılmasına yönelik olarak BDP'li Van Belediye Başkanının ''Protestoları biz yapmadık Hüseyin Çelik'in kiraladığı isimler'' dediğini belirterek, bu konuda görüşlerinin sorulması üzerine Çelik, bu iddiayı değerlendirmeye bile değer bulmadığını, Baykal'ın seçim bölgesine gitmesinden büyük memnuniyet duyduğunu ve habere de üzüldüğünü söyledi.
Çelik, hemşehrilerinin dışarıdan yasal, meşru, makul bir faaliyet yapmak için gelen herkese bağrını açması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Benim hemşehrilerim herkese misafirperverlik örnekleri göstermelidir. Vanlılara da yakışan budur. Bu saldırıları yapan insanları da kınıyorum, ayıplıyorum. Elbette protesto etmek makul bir şekilde olabilir ama bir partinin seçim otobüsüne taşlarla saldırmanın doğru, yasal olmadığını, siyasi etikle bağdaşmadığını, misafirperverlikle bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum. Eskiden beri maalesef siyasi çevrelerde bir kolaycılık vardır. Mutlaka bir günah keçisi bulmanız lazım. Yücel Aşkın içeriye atıldı, 'Hüseyin Çelik attırdı' dediler. Halbuki ben Van Havaalanı'na uçakla indim, Hakkari'ye helikopterle geçecektim, Van Valisi Kulağıma fısıldadı 'böyle böyle bir şey oldu', Sayın Yavuz Donat yanımdaydı. İlk defa orada duydum. Ama bu insanlar bunları söylemeye devam ediyorlar. Bu iddiayı değerlendirmeye bile değer bulmuyorum. Ama Sayın Baykal'ın ve arkadaşlarının bu anlamda bir saldırıya maruz kalmış olmasından üzüntü duyduğumu ve bu saldırıyı da kınadığımı özellikle ifade ediyorum. Bu yakışmaz, siyasi partiler, hür ortamlarda ve kesinlikle hiçbir güvenlik kaygısı duymadan siyasi faaliyetlerini sürdürmelidirler. İnsanlar onlara karşı olabilir, karşı olmayı da demokratik bir şekilde ortaya koymalıdırlar. Bugüne kadar Türkiye'nin hiçbir yerinde AK Partililer dışarıdan gelen bir siyasi partiye fiili saldırıda bulunmamıştır ve bunun AK Parti'nin ilkeleriyle duruşuyla bağdaştırmaz. Böyle bir şey asla söz konusu olamaz.''
Anayasa değişikliğinin Meclisten geçme sürecine ilişkin bir soru üzerine de Çelik, Nisan ayında biteceğini düşündüklerini belirterek, ''Her madde için Genel Kurulda 3 saatlik süre düşünüyoruz. Bu da 80 küsur saat eder. Arkadaşlar gereken fedakarlığı gösterecekler. TBMM çalışma saatleri artırılarak Türkiye'nin hayati meselesinde gerekli çalışmalar yapılacaktır. Kamuoyu müsterih olsun'' dedi.