Gerçeğin kadınları, düşlerdeki kadınlar

Yazar Leïla Sebbar, gerçeğin kadınlarını hem de yabancı ülkelerin büyüsüne kapılan Batılı fotoğrafçıların düşlerinde yarattıkları kadınları üç konferans ve bir kartpostal sergisiyle anlatıyor.

cumhuriyet.com.tr

Sebbar,  “Gerçeğin kadınları, düşlerdeki kadınlar” başlıklı ilk konferansını Harbiye'deki Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nde 8 Mart Salı günü verecek. Sebbar, konferans sonunda saat 18.00'de lisenin sergi salonunda aynı başlığı taşıyan, Kuzey Afrika sömürgelerini dolaşan çeşitli fotoğrafçıların çalışmalarını bir araya getiren 1885 – 1930 dönemine ait koleksiyondan seçilmiş kartpostallar sergisini açacak.

Sebbar’ın, “Leïla Sebbar’ın Eserinde Hafıza ve Tarih’’ başlıklı ikinci konferansı İstanbul Fransız Kültür Derneği katkısıyla, Galatasaray Üniversitesi’nde 9 Mart Çarşamba saat 10:00’da olacak. "Leïla Sebbar’da  "Kendini Anlatma"ve Tarih" başlıklı son konferansı ise, aynı gün saat 18.00’de Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü (IFEA)’nde gerçekleşecek. Kartpostal sergisi 8 Nisan'a dek Notre Dame de Sion sergi salonunda izlenebilecek.

 
Leïla Sebbar

Romancı, öykücü ve edebiyat öğretmeni olan Leïla Sebbar, Fransız Cezayir’inin Aflu kentinde her ikisi de öğretmen olan, Cezayirli bir babayla Fransız bir anneden doğdu. Çocukluğundan beri Kuzey Afrika kadınları merak etti, onların modellik yaptığı kartpostalları biriktirdi. Babasının ait olduğu halkın kadınlarını anlamaya çalışmaktan beslenen kitaplar yazdı.

Edebiyat öğretmeni olan Leïla Sebbar deneme, edebi eleştiri, basılmamış metin derlemesi, öykü ve roman yazarıdır. Leïla Sebbar kendisini yüzyılın -20. yüzyılın ortasında başlayan dönemin- bir yazarı olarak görmektedir;yazar, özel bir tarihe, Fransa ile sömürgelerinin tarihine bağlanmıştır. Sömürge savaşları, sömürgelerin bağımsızlık, kurtuluş savaşları ve bu tarihe bağlı olarak da tüm göç ve sürgün hareketleri, bir ülkeden ayrılanlarla, gelinen ülkenin insanları arasındaki özel karşılaşmalar da Sebbar’ın alanına girmektedir.

Cezayir kadınları kartpostallar (1885-1930)

Özellikle kadın portreleri üzerine yoğunlaşan, kadını ev ortamında, cinsiyetine vurgu yaparak gösteren bu serginin, yüzyıl sonu kadınına antropolojik veya sosyolojik açıdan bakmak gibi bir iddiası yoktur. Gene de, bu sıradan resimler, bize geçen yüzyılda sömürge(ci)lerde hakim olan, ve reklam sloganlarında ya da bazı ön yargılarda varlığını hâlâ sürdüren tasvirler hakkında düşünme olanağı vermektedir.