Geoff Dyer'dan 'Yeniden Anımsanan Savaş'

Geoff Dyer, “Yeniden Anımsanan Savaş”ta kaybedilenlerin ardından yapılan anıtlara uğruyor, fotoğraflara bakıp yazılan şiirler ve romanlar arasında geziniyor. Yazar, bellekleri tazelerken bir anlamda ölenler için saygı duruşunda bulunuyor.

Ali Bulunmaz / Cumhuriyet Kitap Eki

Eşya hafifler, geçmiş ağırlaşır

1914’te gençleri savaşa süren neydi? Dünyayı yöneten yaşlıların, oturduğu veya bir türlü oturamadığı, kavgayı barışa yeğlediği bir masa.

Topyekûn çatışmayı gelenekselleştirecek fitili ateşlemenin işten bile sayılmadığı yirminci yüzyıl, büyük savaşla başladı. Geriye kalan fotoğraflar, yorumlar, anıtlar, metinler ve eskisine hiç benzemeyecek yaşamın varlığı, bugün anı gibi görünse de aslında hâlâ nefes alıp veriyor.

Belleğin gücünü bize bir kez daha hatırlatan Geoff Dyer, Yeniden Anımsanan Savaş’la yüzyılın başındaki yıkıma ve ardından oluşturulan yapıtlara göz atarken tepemizde Demokles’in Kılıcı gibi sallanan savaş ihtimalini ve barışın anlamını tekrar gündeme getiriyor.

 

ZAFER” YOLUNDA MAĞLUPLAR

Savaşın değmediği aile kalmadı.” Dyer’ın bu vurucu cümlesi, sağa sola saçılan imgelerin (filmlerin, fotoğraf karelerinin, anıtların vb.) anlatmaya çalıştığını söze döküyor. Dyer’ın gözlemlediği ve bazen adı bile yazılamamış ölülerin kimsesizliğini yansıtan mezar taşları, aslında herkes tarafından bilinenlere işaret ediyor: “İstikrarsızlık ve belirsizlikle nitelenen bir geleceğe açılmak suretiyle geçmişin anısını, istikrar ve kesinlikte sonsuza dek dondurdu.” Hayattakilerin yazdığı tarihte savaşın anıları, ölülerin omuzlarında yükselirken “geçmiş, gelecekteki belleğe sızıp orada zaman aracılığıyla kök salıyor.”

Dyer’ın anıtlar, mezarlar, filmler, şiirler ve romanlar arasında gezinerek savaşın kitabını yazmasının amacı, hatırlamayı unutturmamak. Yazar, meselenin özüne indiğinde savaşın hafıza üretmesinden çok, hafızanın savaşı belirleme ve belirlemeye devam edişine bakmamız gerektiğini söylüyor. Kalabalıklar, “zafer” yolunda mağlubiyeti tadıp anıtlaştığında geçmiş de geleceğe taşınıyor.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’na dipnotlar düşen insanlık, Dyer’ın gezindiği yapıt ve anıtlarla belleğini güçlü kılıp hafızasını geleceğe taşımaya çalıştı, bunu başardı da. “İstikrar”ı ve “güven”i aradığı her an, oralara bakma ihtiyacı hissedip şefkat ve acıma duygusunu güçlendirdi. Soysuzluğunun destanlarından dersler çıkarmaya uğraştı. Nihayet önündeki imge ve okuduğu cümleler, onu katlanılmaz bir çaresizliğe mahkûm etti. Dyer, bütün bunları bir araya getirdiğinde savaşın ortaya koyduğu ve savaş sonrası üretilen materyallerle beraber itaate, teslimiyete, suç ortaklığına ve bunlara “hayır” diyenlere ulaşıyor.

 

ZİYARETÇİLERİN YALNIZLIĞI

Dyer, cephelerin insanı eşitleyen ve kesin itaatin hedeflendiği yapısını daha iyi aktarmak için “Savaş meydanı, çalışma saatlerinin uzun olduğu, sendikalara izin verilmeyen ve güvenlik standartlarının sürekli delindiği geniş bir açık hava fabrikasıydı” diyor. Orada hayat yükleme-boşaltma, gidip getirme ve taşıma şeklinde sürüyordu. Bugünün hafifleyen eşyalarıyla karşılaştırıldığında, geçmişin ağırlığı kaşımıza çıkar. O yükü taşıyan yapı ve yapıtlar ise geçmişi korurken gelecekte benzeri yaşanabilecek başka savaşlar için tetikte kalmayı sessizce öğütler ve günden güne yaşlanır. Böylece Dyer’ın yorumuyla şu sonuca ulaşırız: Savaş, geriye dönüp bakmak için yapılır biraz da. Aracılığa ve dolayıma sahip anma törenleri de bu bakışı pekiştirir, yaşlanmış yapı ve yapıtlar törenler sırasında gençleşir. Dyer’a göre savaşı simgeleyen yapı ve yapıtlar, tüm insanlık için yas tutmanın aracı haline gelir. Geçmişin ölüleriyle geleceğinkiler buluşur.

Dyer’ın anlattığı mezarlıklar ve anıtlar, değindiği şiir, film ve eserler, bir arada göçen insanları bazen tek tek bazen de toplu olarak ziyaret edenlerin yalnızlığına göndermede bulunuyor. Bir başka gönderme ise savaşın yıkıp geçen anlamsızlığına, ardından yaratılan ve ona yüklenen “anlam”a dair.

 

Yeniden Anımsanan Savaş/ Geoff Dyer/ Çeviren: İdil Çetin/ Everest Yayınları/ 216 s.