Genç, cesur ve yetenekli...

Resim felsefesi ile ilgilenen Defne Hadiş, Darüşşafaka’nın desteğiyle bugüne kadar altı sergi açtı. 26. Dünya Felsefe Olimpiyatları’nda ‘Onur Ödülü’ne de değer görülen genç yetenek önümüzdeki üç yıl boyunca Milano’da tam burslu olarak sanat ve felsefe eğitimi alacak.

Öznur Oğraş Çolak

Defne Hadiş, 18 yaşında, bu yıl Darüşşafaka Lisesi’nden mezun oldu. Hadiş, Darüşşafaka’nın desteğiyle bugüne kadar altı sergi açtı. Genç yetenek önümüzdeki üç yıl boyunca Milano’da tam burslu olarak sanat ve felsefe eğitimi alacak. Hadiş, “Yaşamım boyunca da bu iki disiplinde faaliyet gösterip dünyanın kurtuluşunu düşüncede ve emekte arayan bir insan olacağım” diyor. Yetenekli ama bir o kadar da cesur ve başarılı olan Hadiş, İtalya’nın Roma kentinde 26. Dünya Felsefe Olimpiyatları’nda ülkemizi temsil etti ve Onur Ödülü’ne değer görüldü.
Hadiş, “Türkiye Felsefe Olimpiyatı’nın ardından, Türkiye Felsefe Kurumu’nun yaptığı elemenin sonucunda 26. Dünya Felsefe Olimpiyatları’nda ülkemizi temsil etmek üzere seçilen iki öğrenciden biri oldum. Yarışmaya katılma fikri ise, felsefe öğretmenimin teşviğiyle beraber kaleme aldığım felsefî metinleri daha geniş kitlelere ulaştırma ve felsefe alanında üretim gösteren insanlarla uluslararası bir platformda etkileşim halinde olma isteğim doğrultusunda oluştu” diyor.

Farklı filozoflardan üç alıntı...
Yarışmaya, IPO’nun (International Philosophy Olympiad) 4. günü yapılan sınavda kaleme aldığı metin ile katılmış genç yetenek. Hadiş, “Dört saat süren sınavda bana farklı filozoflardan seçilmiş üç alıntı verildi. Yazdığım metin ise verilen alıntılar içerisinden seçmiş olduğum alıntının çözümlenmesi üzerine inşa edilmiş İngilizce felsefi bir makaleydi” diyor. Ödül aldığı eseri ise şöye özetliyor Hadiş, “Ödül aldığım eser, Leonardo da Vinci’nin ‘The Codex’inden alıntılanan
‘Yalnızca, gözün yargısıyla ve pratik yaparak bir tasvir geleneğini sürdüren ressam, hiçbir sebebe dayanmaksızın, bir ayna gibidir, önündeki tüm şeylere öykünür bilemeden onların hiçbirini’ referans cümleleri çerçevesinde şekillendi. İlk önce, kendi kendime yönelttiğim Da Vinci’nin söz ettiği ressamın ‘kim olduğu’sorusunu, onu tanımlamak için kurduğu cümleleri açımlayarak yanıtladım. Bana göre bu ressam; Platon’un meşhur ‘Mağara Allegorisi’ içerisinde yaşayıp şeyler ve idealar dünyalarının sınırlarını ‘mimesis’ (taklit) kavramı ile berlirleyen ve kendi öznelliğinin hususiyetini hiç eden kişiydi. Önünde duran şeyleri tasvir ediyor ama tasavvur edemiyordu. Onlar olduğunu sanıyordu onların ne olduğunu bilmeden. ‘Bilebilmesi’ mümkün değildi çünkü kendine ait rasyonel bir düşünce zemini yoktu” diyor.
Hadiş, böylesi bir zeminin nasıl bir ressam tarafından oluşturulabileceği sorusuna ise şu yanıtı veriyor, “Metnimde Aydınlanma Çağı filozoflarından, nörobilimden ve Rönesansla yükselen ‘hümanizm’ akımından yararlanarak yanıtlamayı hedeflediğim bir soruydu. Çözümlememin sonucunda vardığım yargı ise ressamın bir ayna olup şeyleri yansıtmaktansa aynada kendi yansımasına bakıp önce kendini, kendi gerçekliğini, ardından şeyleri anlamlandırması gerektiğiydi” diyor.