Gelecek nesiller için orman şart

Ormanlara ilişkin her türlü tasarruf, şahıs ve vakfı ormanı değilse devletin uktesinde. Zaten çıkan yangınların yüzde 99.9'u da bu ormanlarda çıkıyor.

Olcay Büyüktaş

Bu satırlar yazılığında Manavgat'ta başlayan ve bir haftayı geride bırakan orman yangını hâlâ sürüyordu. Ve Türkiye Orman Derneği İkinci Başkanı Hüsrev Özkara, bir televizyon kanalında bu yangının, ülkemizdeki orman yangınları açısından yüzyılın faciası olarak tanımlıyordu. Türkiye'de pek çok konuda olduğu gibi ormanlık alanların tanımlanması, korunması ve yaygınlaştırılması üzerine ne gibi düzenlemeler var diye baktığımızda 1937 yılında ilk kaleme alınan orman kanunu ve ilgili onlarca hatta yüzlerce düzenleme, yötemelik, mevzuat çıkarılmış desek abartı olmaz...

Ormanlara ilişkin her türlü tasarruf, şahıs ve vakfı ormanı değilse devletin uktesinde. Zaten çıkan yangınların yüzde 99.9'u da bu ormanlarda çıkıyor. Şimdiye kadar özel bir ormanda yangın çıktığını duymadık. Hoş memlekette orman meraklısı, özel orman sahibi kişi ve kurumlar da elin parmaklarını geçmiyor ya neyse...

Gözetim devlete ait

Devlet, ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve gerekli tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi devlete aittir. Devlet ormanları, kanuna göre devletçe yönetilir ve işletilir. Ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.

“Devlet ormanları, kanuna göre devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişilere devrolunamaz. Bu ormanlar, zamanaşımıyla mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanlar içinde veya hemen yakınında oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından, ormanın gözetilmesinde ve işletilmesinde devletle bu halkın işbirliği yapmasını sağlayıcı tedbirler ve gereken hallerde başka yere yerleştirme kanunla düzenlenir.” Bu maddelere 1961 Anayasası’nda “Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilip ve bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Orman suçları için genel af çıkartılamaz; ormanların tahribine yol açacak hiçbir siyasi propaganda yapılamaz” maddesi ekleniyor.

Sonuç vahim

Peki sonuç olarak ortada ne var. Profesör Erdoğan Atmış, “2020 yılında 21 bin hektar orman alanı yandı. Bu yıl sıcaklık daha da yüksek seyrediyor. Mevsim kurak. Rüzgâr da güçlü. Meralar, çayırlar kurudu. Biz ormancılar zaten 15 Temmuz’dan itibaren yangın sayılarının artacağını öngörüyorduk. Peki yangınları önlemede ve müdahalede ne kadar başarılı olunuyor. Son beş yılda, yılda ortalama, 2 bin 771 yangında 11 bin 819 hektar orman yandı. Önceki beş yılın yıllık ortalaması ise 2 bin 492 yangında 6 bin 372 hektar. İlk beş yıllık dönemde yangın başına düşen yanan alan miktarının yıllık ortalaması 2.42 hektar iken bu oran son beş yıllık dönemde yüzde 72.3 artarak 4.17 hektara ulaşmış. Yalnız yangını önlemede sorun yaşanmıyor aynı zamanda yangına müdahalede de önceki yıllara göre dikkate değer bir başarısızlık var” diye özetlemiş durumu.

Biz ne yaptık?

Orman yangınları ve yanan orman alanlarının yeniden kazandırılması konusunda devletin, siyasi iktidarın çok çok kötü bir sınav verdiği malum. Binlerce ağaç, yüzlerce hayvan ve onlarca yurttaşımızın canını yitirmesine yol açan bu yanınların etkileri yıllarca sürecek ve iklim krizi devam ettiği sürece daha da katlanacak.

Artık pek çok alanda olduğu gibi gelecek nesillerin nefes alma hakları için her birimizin gerekli kurallara uyulup uyulmadığı, gerekli adımların atılıp adılmadığını sorgulamamız gerekiyor. Bordum, Çeşme, Marmaris gibi yüksek rantlı ilçelerde belediyelerin bu konuda merkezi otoriteyi ne kadar harekete geçirdiğini sorgulanması gerekiyor. Devletin üstüne düşüne yapması için zorlanması ve önerilerin takipsicisi olunması gerekiyor.

Tamam bu iş devletin de peki yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine düşenler neler... Bizler konuda ne kadar sorgulayıcı ve ısrarcıyız...

Üstünde nefes aldığımız bu ülkeyi gelecek kuşaklara eksik değil fazlasıyla bırakmak zorundayız... Öyleyse haydi sorgulamaya!