Geçmişe özlem duymuyorum

Bulutsuzluk Özlemi'nin solisti Nejat Yavaşoğulları yeni şarkılarını anlattı.

Deniz Ülkütekin

Türk rock müziğinin efsanesi Bulutsuzluk Özlemi, Hayat Geçerken/ Mücella isimli tekli şarkısını kısa süre önce dinleyicileirn beğenisine sundu. Birkaç yıl önce Mimarlar Odası İstanbul Şubesi yöneticilerinden Mücella Yapıcı’nın kızı ile birlikte gözaltına alınmasından esinlenerek yaptıkları şarkının ilgi çekici kısımlarından biri, geçmişe özlemi anlatan bölümde ismi geçen Metin Akpınar’ın şarkının çıktığı günlerde gözaltına alınmasıydı. Grubun solisti müzisyen Nejat Yavaşoğulalrı ile hem yeni şarkılarını hem de şarkıya ilham veren ülkenin ve sanat ortamını konuştuk.

Hayat Geçerken/ Mücella adlı yeni teklinizle kısa sürede büyük ilgi gördünüz. Sanırım içinde bulunduğumuz zamanı yakalamanın da önemi var bu şarkıda. Şarkı nasıl ortaya çıktı?
Şarkı birden ortaya çıkmadı aslında. Üç yıl önce konsere giderken tur minibüsünün içinde tematik kısa bir kaydımız var. Şarkıyı söylerken bir yandan telefonum çalıyor falan. Sanırım grubun İnstagram hesabında yayınlandı. Hatta yıllar önce mimarlar odasından tanıdığım Mücella Yapıcı bu kaydı dinleyince “Nejat’cığım bana ilk defa birisi şarkı yapmış” diyerek esprili bir şekilde aramıştı. Daha sonra eksik olan kısımları tamamladım. Tekli olarak çıkartacaktık. İşlerimiz ve Ada Stüdyo’nun yoğunluğu yüzünden sonuçlanması zaman aldı. Bu arada Aynı anda Şeyh Bedreddin kayıtlarının sürmesi de bu gecikmede etkili oldu. Tam yayına hazır olduğu hafta da rastlantı sonucu Metin Akpınar olayı yaşandı. Mastering ve son andaki indirgeme çalışması tekrar yapılmasaydı bir hafta on gün önce çıkardı aslında.

Mücella Yapıcı’nın gözaltına alınmasının ülkenin içinde bulunduğu süreçteki sembolik önemi, sizin açınızdan nasıl özetlenebilir?
Evet o döneme rastlıyor. Kız erkek dolaşmanın iyi bir şey olmadığının söylendiği, saatlerin geri alınarak sabah sekizde zifiri karanlıkta çocukların okul yollarında olduğu bir ortam ve tabii ki başka şeyler bu sözlerin oluşmasına neden oluyor haliyle.
Ortak değerler şarkılarda

Şarkıda eskiye özlem var. Hababam Sınıfı, Adile Naşit’le birlikte hakkında soruşturma açılan Metin Akpınar da şarkıda yer alıyor. Bu durum da doğal olarak çok ilgi çekti.
Aslında ahh... diyerek geçmişe özlem duyacak birisi olmadığımı düşünürüm. Ancak toplum o kadar ayrıştırıcı söylemlere maruz kaldı ki, toplumumuzun ortak değerleri olarak her kategorideki insanların hayatında yer etmiş unsurlar söz olarak şarkıya bir anda geçiverdi. Aynı zamanda hâlâ kaybetmediğimiz, ama aşağılanan ortak değerlerdi bunlar. Apartman şeklindeki vapur denemeyecek vapurların dolaştığı, Kabataş’ta bütün uyarılara rağmen sahil doldurularak yapılan “Martı” isimli projelere, betonlaşmaya karşı bir tavır da var şarkıda. Çocukluğumdan beri yakın zamana kadar yaşadığımız kenti, kentimiz yapan kimliğini veren Tahta iskeleler, iskele çıkışındaki büyük çınar ağaçları ve gölgesindeki çay bahçelerini çeşmeleri arıyordu insan.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Epeydir üzerinde çalıştığımız Şeyh Bedreddin Destanı bitmek üzere. Tüm şiirin bestelendiği bir çalışma. Düzenlemelerini başarılı genç arkadaşımız Murat Cem Orhan’ın yaptığı, senfonik orkestra ve koronun katıldığı büyük bir yapıt olduğunu düşünmekteyim. Konserlerinin de çok güzel olacağını düşünüyorum. Bu arada konserlerimiz olanca hızıyla devam ediyor. Bulutsuzluk Özlemi olarak müziğimizi paylaştığımız tüm dinleyenlerimize sevgiler ve “bulutsuz bir dünya” diliyorum.

Toplum ayrıştırılıyor

Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi atmosfer alternatif sanat üretimini sizce nasıl etkiledi?
Olumsuz yönde etkilediğini söylemek gerekiyor. En ufak bir şeyden dolayı soruşturma açıldığını, sinema, tiyatro ve konserlerin engellendiğini görüyoruz. Toplum ayrıştırılıyor, topluma malolmuş sanatçılar suçlanıyor. Yaşananlar sebebiyle “başıma bir şey gelir mi” düşüncesi kendini hissettiriyor. Medyanın nerdeyse tamamı siyasi iktidarın çizgisinde. Bu şartlarda hangi müzik kanalı rahat hareket edebilir ki?

Toplumsal dertler, bireysel hikayelerin önüne mi geçti? Yoksa tam tersi mi yaşandı?
Toplumsal dertlerin bireysel hikâyelerin önüne geçmesi zor. Aksine bireysel temalar toplumsal hikayelerin önüne geçiyor. Aslında böyle net ikiye ayıracak bir durum olmamalıydı. Ortam nedeniyle toplumun yaşadığı sorunların alternatif sanat üretimine taşınması zorlaşıyor.