Gecikmeden çare aranmalı
.
Erdal Atabek10, 12, 13 yaşlarında kız çocukları.
Ama fotoğraflarda gördükleriniz “çocuk” değil, çocuk- kadınlar.
Saçları kuaför elinden çıkmış, makyajları yapılmış, kendilerini gösteren giysiler içindeki “genç kadınlar”.
Instagramda “tween” sözcüğünü tıklayınca hepsi birbiri ardına ekrana çıkıyor.
Altında takipçi sayıları olan “tween” fotoğrafları.
Terim “çocuklukla gençlik arasında kalmış” anlamına geliyor.
Aslında onlar kalmamış, arada bırakılmışlar.
Günümüzün tüketim kültürü bu yaşların çocukluğunu tüketiyor, geleceklerini sömürüyor.
Onları erkenden çocukluklarından alıp kadınlıklarına taşıyan sömürü sistemi onlar üzerinden bir mesaj da veriyor;
“Görün- kendini göster- kendini izlet.”
Ne olduğun, kim olduğun önemli değil.
Nasıl göründüğün, neler gösterdiğin, nasıl gösterdiğin önemli.
Dijital kültür araçları sana sonsuz olanaklar sünüyor.
Instagram, Facebook, Snapschat aplikasyonları ekranda seni bekliyor.
Bu çocuklar üzerinde bir endüstri kurulmuş, para basıyor.
Çocuk kuaförleri, makyaj firmaları, giysi sektörü bu “çocuk- kadınlar” için hizmet veriyor. Milyarlarca dolarlık bir pazar bu.
Çocuk- kadınlar bu büyük pazarın mankenleri.
Peki, sonrası ne olacak?
Bu çocuklar bu erken yüklenilmiş rolün ağırlığını taşıyabilecek mi?
Cinsel dürtülere açık bu erken gelişim, bu çocukların psikolojilerinde nasıl etkiler yapacak?
Kendisi olmadan, kendisi olamadan görüntüsü ile beğenilme yarışına çıkan bu çocuklar hangi rekabetin kurbanı olacak?
Çocuk gelişim uzmanları uyarıyor.
Çocuk psikologları anne babalara dikkatli olmalarını öneriyor.
Bugün çocuklarının böyle izlenmesinden hoşnut olan ana babalar yarın karşılarına nelerin çıkabileceğini düşünüyorlar mı?
Kışkırtılmış bir cinsel imgenin bir çocuğun geleceğini nasıl etkileyeceği biliniyor mu?
Bugün, bir “gösterme- izlenme- beğenilme” yarışının nerelere uzanacağı düşünülüyor mu?
Bir çocuğun bütün geleceği ipotek altına alınıyor.
Erken bir şöhret yarışının, zihinsel olgunluğa erişmeden kadınsı görünüşüne teslim edilen çocuğun gelecekte yaşayabileceği bunalımlar biliniyor mu?
Ekran kültürünün yarattığı “exhibiyonizm - teşhircilik” artık normal kabul edildiğine göre, “voyörizm- dikizcilik” de normal kabul edilmeli.
Bu çarpık “normaller” günümüz nevrozlarının da temel nedenleridir.
Görüntüleri - artık- izlenmeyen çocuk - gençler ekranda izlenme oranlarına bağlı bir rekabetle yarışacaklar.
Her gün, “geride kalma kaygısı” ile, “unutulma korkusu” ile yaşayacaklar.
Bu kaygıları, bu korkuları giderebilmek için nerelerde çare arayacaklar?
İşte, bu gidişin sonrasında yaşanabilecek tehlikeler buradadır.
Bu doymak bilmeyen pazarın sömürüsünden bu “çocuk- gençleri” kurtarmak bütün toplumun görevi olmalıdır.
Anne babaların sorumluluğu öncelikle büyüktür.
Pedagoji, psikoloji, ruh sağlığı kurumları toplumu aydınlatma görevlerini yapmalıdırlar.
Daha da fazla gecikmeden...