Geç kalınmış bir adım
Emekli Büyükelçi Rende, Doğu Akdeniz’deki sondaj hamlesini değerlendirdi:
HÜSEYİN HAYATSEVER
Doğu Akdeniz’de daha önce bir bölümü Türkiye’nin kıta sahanlığıyla da örtüşen bölgede GKRY’nin münhasır ekonomik bölge ilan etmesi ve burada petrol ve doğalgaz araması için yabancı şirketlere ruhsat vermesiyle yaşanan gerilim, son dönemde GKRY’nin Avrupa Birliği’nin de desteğiyle Türkiye karşıtı adımlar atmasıyla sürüyor. Türkiye, yapılan anlaşmayla KKTC’nin ruhsat verdiği alanlarda sondaj çalışmalarına başlarken, GKRY geçen günlerde Türk sondaj gemilerinde çalışanlar hakkında tutuklama kararı aldı. Hükümet yetkilileri, GKRY’nin tehdidini ciddiye almadıklarını belirtti ve Türkiye’nin ikinci sondaj gemisi Yavuz da önceki gün KKTC açıklarına ulaşarak Karpaz açıklarında sondaj faaliyetine başladı. Türk sondaj gemilerini gerektiğinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait gemiler korurken bölgede F-16’lar ve insansız hava araçları da uçuş gerçekleştiriyor.
‘Sadece itiraz yetmez’
Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı’nda enerji alanlarında da çalışan emekli Büyükelçi Mithat Rende, Cumhuriyet’e değerlendirdi. GKRY’nin, uluslararası alanda Kıbrıs’ın tamamını temsil ettiği iddiasıyla adımlar attığını söyleyen Rende, uluslararası alanda tanınmıyor olsa da KKTC ile Türkiye’nin sabırlı bir şekilde GKRY’nin adanın tümünü temsil etmediğini anlatması gerektiğini vurguladı. GKRY’nin, AB’nin de desteğiyle Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama konusunda tek taraflı adımlarla oldubitti yaratmaya çalıştığını kaydeden Rende, “Türkiye hem kendi meşru haklarını, hem Kıbrıslı Türklerin haklarını korumaya kararlıdır, bunun hep vurgulanması lazım. Bunu söylerken hukuki açıdan hep sağlam kalarak adım attığını ve atacağını da vurgulaması lazım” diye konuştu.
‘10 yıl geç kalındı’
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmalarına başlamakta geç kaldığını da belirten Rende, “Türkiye eğer 10 yıl önce derin deniz sondaj gemilerini Akdeniz’e çıkarsaydı şimdiki konumumuz farklı olurdu” dedi. Doğu Akdeniz meselesinin Kıbrıs’ta iki kesimli eşitliğe dayalı bir federal cumhuriyetin kurulmasıyla tam olarak çözülebileceğini, ancak böyle bir çözümün kısa vadede mümkün görünmediğini vurgulayan Rende, “Sadece başkalarının yaptıklarına itiraz etmek Türkiye’yi bir yere götürmez. İşte şu anda adanın batısında, biri doğusunda iki tane derin sondaj gemisiyle aktif bir şekilde sondaj yapmaya başlandı. Türkiye’nin, kendisinin ve Kıbrıslı Türklerin haklarını hukuk dahilinde koruyacağını göstermeye devam etmesi gerekiyor. Gambot diplomasisi değil belki ama dünya kamuoyuna kararlı olduğumuzu göstermemiz için caydırıcı bir tavrı korumamız gerekiyor” diye konuştu.
Şu anda Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunda Türkiye’nin uluslararası alanda kendisini yeterince anlatamadığını vurgulayan Rende, “Bu amaçla önemli merkezlerde heyetlerle bu meselenin anlatılması ve dünya kamuoyuna ‘Türkiye sadece bilek gücünü kullanıyor’ algısını yaratmaya çalışanlara engel olmamız lazım. Diğer yandan da Türkiye’nin kararlılıkla kendi çıkarlarını koruyacağını göstermesi gerekiyor. Çünkü GKRY, fiili durum yaratarak uluslararası toplumu harekete geçirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Rende, Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge ilan etmesinin Doğu Akdeniz’de elini güçlendireceği görüşlerini de değerlendirdi. Türkiye’nin kıta sahanlığını BM’ye kaydettirdiğini ve coğrafya göz önünde tutulduğunda kıta sahanlığının hukuki açıdan Türkiye’nin haklarını savunmada yeterli olduğunu belirten Rende, “Kıta sahanlığı bence şu anda yeterli hukuki bir argüman. Münhasır ekonomik bölge ilanı için Mısır’ la ve Libya’yla anlaşmak gerekiyor” diye konuştu.