Gaziantep diken üstünde
Gaziantep halkı büyük bir endişe içinde olayların etnik çatışmaya dönmesinden korkuyor.
Erk Acarer/GaziantepDoğu ve batı arasında yüzyıllardır bir köprü görevi üstlenen Gaziantep’in söz konusu özelliğiyle Türkiye’de yaşanan sürece ilişkin farklı bir değerlendirme sunacağı kesin. Şehir merkezinden, ölümlerin yaşandığı mahallere kadar uzanan değerlendirmemizi genel bir başlık altında toplamak mümkün:
“Gaziantep tedirgin, Gaziantep diken üzerinde!”
Merkezdeki sakin görünüm, buradan uzaklaşıldıkça yerini öfke, şiddet ve belirsizliğe bırakıyor. 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayların ağırlıklı olarak yaşandığı Şehit Kâmil ve Şahinbey şehrin, hâlâ küçük bir kıvılcımın yangına dönüşebileceği olası ilçeleri. Gruplar dağınık, her tarafa yayılmış, silah, sopa, pala benzeri aletlerle geziyor ve birbirlerine çok yakın bulunuyor.
Ülkücüler inkâr etmiyor
Yakılan, HDP binasının yanından geçerek, ülkücülerin bulunduğu sokaklara giriyoruz. Yaklaşık 100 kişilik bir grup asılan Türk bayrağının altında duruyor, geçen araçları bozkurt işaretiyle selamlıyor. Grupta bulunanların hiçbiri, ne üzerlerinde taşıdıkları, pala, bıçak ve sopaları göstermekten çekiniyor ne de aralarında IŞİD sempatizanları olduğunu inkâr ediyor. Eli sopalı faşist gruplar, “kurşun da sıktık, HDP binalarını da biz yaktık” demekten de çekinmiyor.
Gaziantep Emniyet Müdürü Ali Gezer’in, “kentte dudak uçuklatacak cephane ele geçirdik” açıklamasının ardından şehirde bazı şehir efsanelerinin dolaşmaya başlamış. Ülkücü grup, bombalardan ve keleş depolarından söz ederken, “şehri korumayı” kendilerine meşru saydıklarını belirtiyor. Kentin her yerinde ülkücü grupların polise “yakın” olduğuna şahit oluyoruz. “Polisimizi koruyoruz” sözleri ironik bir bilmeceyi andırıyor.
Ülkücü gruptan uzaklaşıp, barikatları ve etrafa yayılan parke taşlarını atlayarak Kobani için eylem yapanlarla bir araya da geliyoruz. Onlar da ellerindeki taş ve sopaları saklamıyorlar. Kobani’ye destek olmak için başlattıkları eylemler sırasında saldırıya uğradıklarını ifade ediyorlar. Olayların zirveye ulaştığı gece korkunç bir olayın daha eşiğinden dönüldüğünü, “beyaz bir araç hızla aramıza girdi, içimizde çok kötü şekilde yaralananlar oldu” sözleriyle anlatıyorlar.
Boş sokaklara gaz
Ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı Cinderesi mahallesinde hiçbir eylem olmadığı halde yoğun bir gaz kokusu alıyoruz. Evlerinden bile adım atmakta tereddüt eden semt sakinleri, “Sokağın büyük bir bölümü sakin. Polis ‘Boş sokaklara biber gazıyla müdahale ediyor.’ Evlerde duramıyoruz, çocuklarımız nefes alamıyor” diyorlar.
Esnaf çatışmalar yaşanan mahallelerde birkaç gündür kepenk açmadığını söylüyor. Şehir merkezine yakın dükkânlar ise, normal saatlerinden önce kapanıyor. Taziyemizi sunmak için olaylar sırasında kör bir kurşunla yaşamını yitiren, 18 yaşındaki Sevgi Alıcı’nın ailesini ziyaret ediyoruz. Ne var ki aile konuşmak istemiyor. Genç kızın ailesinden bir kişi olayla ilgili olarak sadece şunları söylüyor: “Evi karakolun karşısındaydı, bu kadar polis evde oturan bir kızı koruyamadı, en çok buna yanıyoruz.”
İnsan Hakları Derneği’yle yaptığımız görüşme sırasında, temsilcilerin olaylara sakin ve sağduyulu vatandaşlar gibi yaklaştığını görüyoruz. İHD, Gaziantep’e ilişkin hazırladığı raporunda ise “saldırganlar korundu” ana fikriyle şunlara vurgu yapıyor: “Derneğimize başvuran bir aile evlerinin olay gecesi kurşunlandığını belirtti. İncelemelerde evin içinde ve dışında 16 kurşun deliği sayıp bunları kayıt altına aldık.”