Gazetemizin eski yazarlarından şair Ülkü Tamer son yolculuğuna uğurlandı

Gazetemizin eski yazarlarından şair, yazar, gazeteci ve çevirmen Ülkü Tamer 81 yaşında hayata veda etti

cumhuriyet.com.tr
<video:952664>

 

Şiirimizin önemli yaratıclarından gazetemiz eski yazarlarından Ülkü Tamer dün gece Bodrum'da hayata veda etti. 2. Yeni akımının önde gelen isimlerinden olan ve şairliğinin yanı sıra gazetecilik ve çevirmenlik de yapan Tamer bugün Turgutreis'te kılınan cenaze namazının ardından Bodrum'un Gümüşlük beldesinde toprağa verildi.


20 Şubat 1937'de Gaziantep'te dünyaya gelen Ülkü Tamer hatıralarını anlattığı "Yaşamak Hatırlamaktır" adlı kitabında, Kürttepe'de doğduğu eve dair şunu söylüyordu: "Kürttepe'deki eski evi hatırlamıyorum. Elektrik yokmuş. Lüks lâmbası yakılırmış. Lâmba, geceleri söndürülürken püf diye bir ses çıkarırmış. Bundan hiç hoşlanmazmışım. 'Lâmbe püf demesin' diye ağlarmışım." Küçük yaşta sinemaya tutkuyla bağlanan ve Antep'te gösterilen her filmi o dönemin ünlü işletmecisi Nakıp Ali'nin sinemasında gidip izleyen Tamer okumaya da çocuk yaşta başlamış ve en çok da annesinini hazine diye nitelediği kütüphanesindeki kitaplara merak salmıştı. Bu kadar çok okuyup izleyen bir çocuğun kalem oynatmaya başlaması da gecikmeyecekti elbette. "Yayınlanan ilk yaptım, ilkokul dördüncü sınıftayken yazdığım bir öyküydü. 100-150 sözcükten oluşan "Fakir Aile", Antep'te bir gazetede yayınlandığı zaman, dünyada benden mutlusu yoktu. Benden büyük yazar da yoktu. Define bularak zengin olan yoksul bir aileyi anlatmıştım." diye anıyor o ilk yazarlık deneyimini.

Edebiyat, tiyatro, futbol...


Antep'te ilkokulu bitirdikten sonra İstanbul'a gelen ve Robert Kolej'de yatılı okumaya başlayan Ülkü Tamer'in hayatında edebiyat öğretmenleri önemli bir yer tutacaktır. Turan Çağlarca, Tacettin Ünlü gibi hocalarının adını ana Tamer özellikle üç hocasını hiç unutamaz: Ahmet Aksoy, Zahir Güvemli ve ünlü bir yazar olan Behçet Kemal Çağlar. "Okulda en sevdiğimiz edebiyat öğretmenimiz Behçet kemal Çağlar oldu. Doğrusu istenirse, pek bir şey öğrenemedik ondan. Ama sınıfta hiç değilse, biraz edebiyat soluduk." diyordu Çağlar için Ülkü Tamer. 1954 yılından itibaren Kaynak, Pazar Postası, Yeditepe, Yeni Dergi, Papirus, Sanat Olayı gibi dergilerde şiirleri yayınlanmaya başlayan Tamer ilk şiir kitabını da 1959'da yayınladı: "Soğuk Otların Altına". 2. Yeni'nin ayrıksı şairlerinden olan ve "Gök Onları Yanıltmaz" (1960), "Ezra ile Gary" (1962), "Virgülün Başından Geçenler" (1965), "İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür" (1966), "Sıragöller" (1974) gibi kitaplarıyla okurlara ulaşan Tamer kendisiyle özdeşleşen yalın ve süssüz stilini yıllar sonra Cumhuriyet gazetesine verdiği bir söyleşide şöyle açıklayacaktı: "Sanatta yalınlıktan yanayım. Sadece şiirde değil, bütün sanat dallarında. Yalınlık deyince dudak bükenleri gördüm. Çoğu kere basitlikle bir tutyorlar. Hiç değil. Yalınlığa öyle güç ulaşılıyor ki... Nice çabalardan, emekten, terden, uykusuz gecelerden geçerek. Edebiyat tarihine bir bakın. Homeros'tan bu yana en kalıcı yapıtlar yalın yapıtlar olmuştur hep."
Robert yıllarında tiyatroya da bulaşan ve ilerki yıllarda profesyonel oyunculuk da yapan Ülkü Tamer o yıllarda onun gibi tiyatroya meraklı Genco Erkal, Çiğdem Selışık, Cevat Çapan, Engiz Cezzar, Sermet Çağan gibi isimleri ya sahnede izledi ya da onlarla beraber sahne tozunu yuttu. O yıllardaki bir başka tutkusu da "Oynamak isterdim, ama pek beceremezdim" dediği futboldu. Edebiyat dışında vaktini ya tiyatro tüketiyordu, ya da futbol Ülkü Tamer'in.

Mektepten gazeteci


Yüksek öğrenimini kısa sürede terk ettiği Hukuk Fakültesi'nin ardından İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nde yaptı Ülkü Tamer. Cevat Fehmi Başkut, Burhan Felek gibi hocalardan ders aldı. İlerleyen yıllarda Milliyet bünyesine katılacak ve Milliyet Çocuk dergisini çıkaracan ekibe kaptanlık edecekti. Milliyet yayınları'nın Genel Yayın Yönetmenliğini de yapan Tamer Cumhuriyet Gazetesine de 2010 - 2013 yılları arasında köşe yazarı olarak katkıda bulundu.

Ödülleri


Hayatı boyunca birçok ödüle layık bulunan Ülkü Tamer ilk ödülünü 1965 yılında çeviri alanında aldı. Edith Hamilton'dan yaptığı "Mitologya" çevirisiyle TDK Çeviri ödülünü alan Tamer 1967 yılında "İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür" adlı kitabıyla Yeditepe Şiir Ödülü'ne, 1991 yılında "Alleben Öyküleri" ile Ynus Nadi Öykü Ödülü'ne ve 2014'te "Bir Adın Yolculuktu" kitabıyla Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü'ne ve 2015'te de Behçet Necatigil Ulusal Şiir Ödülü'ne layık bulundu.   
 

'Alleben Öyküleri'


Şairliliğiyle tanınırdı ama 1991 yılında Yunus Nadi Armağanı'nı kazandığı "Alleben Öyküleri" adında bir öykü seçkisi de yayınlamıştı. "Bu kitap çocukluğuum kentine aitti: Gaziantep'e. Sanki kahramanların tümünü tanıyordum." diya anlatacaktı kitabınını yakın dostu Onat Kutlar'a ve şöyle diyecekti: "İnsanın anayurdu çocukluğudur."  


'Yeditepe bir bayram yeriydi'

50'li yıllarda Varlık ile beraber en etkili edebiyat dergilerinden biri olan Yeditepe'nin zenginliğini şöyle anlatıyordu Ülkü Tamer: "Bir yayınevi gibi değildi Yeditepe. Yazarların buluştuğu cümbüşlü bir bayram yerini andırıyordu. Fikret Âdil, Eflâtun Cem Güney, İlhan Tarus, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Muzaffer Buyrukçu, Nevzat Üstün, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Salâh Birsel, Edip Cansever, Cemal Süreya, Kemal Özer, Adnan Özyalçıner ilk aklıma gelenler."


'Amarcord' efsanesi

1980 yılında sinema tutkusu onu film ithalatı işine soktu ve ilk olarak da kimsenin Türkiye'de göstermeye yanaşmadığı, 'iş yapmaz' düşüncesiyle uzak durdukları "Amarcord" filmini getirterek Emek Sineması'nda izleyiciyle buluşturdu. Federico Fellini'nin yabancı dilde en iyi film Oscar'ını kazanan başyapıtı için şunları anlatıyordu Tamer: ""Üç gün bile afişte kalamayacağı ileri sürülen "Amarcord", ilk gösteriminde 19 hafta kapalı gişe oynayacaktı. Sinemanın yetkililerinden Hikmet Bey çok iyi hatırlar, filmi görmek için kalkıp İzmir'den gelenler bile vardı. "Amarcord", daha sonra iki yıl içinde üç kere daha vizyona girecek, aynı ilgiyi görecekti."