Gazetecilik yargılanıyor

Şehit olan MİT mensubunun cenaze töreni haberleştirdikleri gerekçesiyle tutuklanan gazetemiz yazarı ve Odatv haber müdürü Barış Terkoğlu, Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ve Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik hakim karşına ilk kez çıktılar. Gazeteciler için siyasi partiler ve meslek odaları bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi.

Leyla Kılıç

Şehit olan MİT mensubunun cenaze töreni haberiyle ‘istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek’ suçundan dava açılan gazetemiz yazarı ve Odatv haber müdürü Barış Terkoğlu, Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv muhabiri Hülya Kılınç, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ve Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, bugün Çağlayan Adliyesi’de hakim karşısına çıktı. 

Duruşma öncesi siyasi partiler, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları adliye önünde bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Adliye önünde toplanan gruplar, maskelerine çarpı şeklinde bantlar takarak, "Susmayacağız", “Adalet yalıdan yönetilemez”, “Özgür basın demokrasinin gereğidir”, “Haberci tutukluysa haberin olmaz” yazılı dövizler taşıdı. “Bu işi Türkiye’nin başına bela eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Milli savunma bakanına sesleniyorum” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, “Bu utancı devam ettirmek Türkiye’ye yapılacak büyük bir zulümdür. Bunun sonlanması için gerekli adımların acilen atılmasını istiyoruz. Masumiyet bir dakika bile cezaevinde kalmamalıdır. Türkiye’ye bu zulmün yaşatmak, onların yaşam boyu boyunlarındaki zillet olarak kalacaktır. Masumiyetin adaletin yıpratıldığı bir ortamda Türkiye’nin ilerlemesi mümkün değildir. Sorunlarımızın çözülmesi mümkün değildir. Sorunlarımızın çözülmesi için bir araya gelmeliyiz. Sorunlar ve zulüm çok büyüdü. Bunu sonlandıracak şey diyalogdur. İnsanlara korku endişe vererek bu sorunların çözülmesi mümkün değildir. Korkutanlar en büyük korkaklardır. Türkiye’nin susadığı demokrasi ve özgürlüktür. Derhal arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını, gazeteciliğin suç sayılmamasını, asaletin yargıya teslim edilmesini istiyoruz. Medyası karartılan bir Türkiye akciğerini kaybetmiş demektir, nefes alamaz. Koronadan daha kötü bir virüstür bu. Bundan derhal kurtulmamız lazım” dedi. 

Fotoğraf: Kurtuluş Arı

'KİNLE DEVLET YÖNETİLMEZ'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek de “Ülkemizi yönetenlerin iktidarın bilmesi gereken çok önemli bir şey var. Gazeteciler iktidarlara hizmet için değil halka hizmet için gazetecilik yaparlar. Kinle devlet yönetilmez. Devletin dini, temeli adalettir. Adaleti çürütürseniz işte o zaman gerçek bir beka sorunuyla karşılaşırsınız. Bugün 100’e yakın gazeteci içerideyse basın özgür değil demektir. Basın özgür değilse toplum da özgür değildir” diye konuştu. 

HDP adına açıklama yapan İstanbul Milletvekili Hüda Kaya da, “Hukukun, hakkın, adaletin, insanlığın, eşitliğin gerçekleşmesini istediğimiz bu meydanda bir kez daha adaletin katkedilmesi sebebiyle toplandık. Sürekli acılarla, hukukun, canın, yaşamın katledildiği sebeplerle toplanmaya da devam edeceğiz. Gazetecilere dünya genelinde baktığımızda ülkemizin durumu içler acısı. Her birimizin derdi insanca yaşamak. Gerçeklere yasak getirilmesin. İnsanların özgürlüğü katledilmesin. Hepimizin mücadelesi bu. Adalet ve insanlık için ifade özgürlüğü için kimsenin ötekileştirilmediği bir ülke için dayanışmamızı büyütebildiğimiz oranda umudumuz artacak” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: Kurtuluş Arı

'ADALETİN ÇIĞLIĞI'

"Basınımızın henüz tutuklanmayan kıymetli mensupları" diyen İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ise, "Türkiye'de gerçek habercilik tutsak edileli 3 aydan fazla zaman geçti. Hırsızlığa, yolsuzluğa, talana ve vurgunculuga karşı korkmayan kalemler; nasıl bir suç unsuru taşıdığı henüz anlaşılamayan gerekçelerle hapsedildi. Tutuklanan gazetecilerin en büyük ortak özellikleri nedir diye baktığımızda iki şey görüyoruz: Birincisi; görüşleri farklı olsa da vatanseverlikleri, ikincisi; yolsuzluğa ve hırsızlığa karşı hiç çekinmeden, gerçek habercilik peşinde koşmaları. Bizler biliyoruz ki; basını sindirilen, korkutulan, tekelleştirilen bir ülkeden 'demokrasi' olarak söz etmek mümkün değildir. AKP iktidarı boyunca kurumsal yapısı yerle bir edilen ülkemizde, adalet sorunu olduğu çok açıktır. Nitekim ülkemizin başkentinde darp edilen baro başkanlarının varlığı, adaletin çığlığını da göstermektedir. Bizler, bugün burada bu çığlığı yansıtmak için toplandık. Adaletin çığlığı, Murat'ın, Barışların, Müyesser Yıldız'ın çığlığıdır. Ağızlara çekilmek istenen bantları, baskılara, itibar suikastlerine ve hapislere rağmen söküp atacağız. Haksız yere hapsedilen bütün gazetecilerin yanındayız" dedi.

MESLEK ODALARINDAN TEPKİ

TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş yaptığı açıklamada, “Habere haberciye düşman bir iktidar olduğu sürece burada olmaya devam edeceğiz. Haksız tutuklamalarla şu an cezaevinde bulunan 79 meslektaşımıza özgürlük gelene kadar bu zor günleri geçireceğiz. Habere ve haberciye düşman olmayan bir ülkede yaşamanın sevincini göreceğiz. Zor günler Bugün 6 meslektaşımız hakim karşısında. 100ü aşkın gündür hepsi tecrit edilmiş durumdalar. Buna rağmen Onlar Silivri’de direniyorlar biz de burada özgürlüğümüz için direniyoruz” ifadelerini kullandı. 

TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş de, "Türkiye’de demokrasinin yeşermesi için haberin serbest dolaşımına ihtiyacımız var. 15 yıldır iktidar, haberin serbest dolaşımını engelleyerek basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü de engelliyor. Bugün 6 tutuklu meslektaşımız için bir aradayız. Biz haberin serbest dolaşmasını istiyoruz. Tutuklu meslektaşlarımızın özgür bırakılmasını istiyoruz” dedi. 

Fotoğraf: Kurtuluş Arı

'ONLAR TUTUKLUYKEN ÖZGÜR DEĞİLİZ'

Haberin Var Mı inisiyatifi adına açıklama yapan Mehveş Evin şu ifadeleri kullandı: 

“Son 10 yılda defalarca olduğu gibi yine bir gazetecilik davası için buradayız. Meslektaşlarımız içi boş bir iddianame ile Silivri Cezaevi’nde tutsaklar. Mart başında biz adeta kırmızı pazartesi senaryosu izledik. Süreç başladığında sosyal medyada malum medyaya servisler yapıldığında gören gözler olarak olanı anlamıştık. önce Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç, ardından Barış Pehlivan, sonrasında Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser içeriye atıldılar. Kumla kurulmuş haklarında hüküm çoktan verilmişti. Sulh ceza mahkemesine kararı ilan etmek kaldı. Arkadaşlarımız korona sürecinde demir parmaklıklar altına atılırken asıl mesaj bizlere dışarıdaki gazetecilereydi. Yalnız barışları, Hülya’yı, Murat’ı, Aydın’ı Müyesseri değil bizleri de susturmak korkutmak istiyorlardı. Siz Uğur Mumcu ya da Musa Anter’in biat ettiğini duydunuz mu? Susmadık çünkü her birimiz hakikatin peşindeyiz. Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olsa da bu toprak bizim. Bugün yargıçlardan vicdanlarını dinlemelerini ve onları serbest bırakmalarını talep ediyoruz. Onlar tutukluyken hiçbirimizi özgür değiliz” dedi. Sınır tanımayan gazeteciler örgütü Erol Önderoğlu ise "Bizim bir tespitimiz var. Türkiye uzun yıllardır en çok gazeteci hapseden ülkelerden. Şu anda dünyada gazeteci hapseden ülkeler arasında Türkiye’nin sıralaması 3. İstisnai düzenlemelerin gazetecileri tutuklamak için imdada yetiştiğini görüyoruz” diye konuştu. Disk Basın-İş adına konuşan Faruk Eren ise “Gazetecilik suç değildir” dedi. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Başkanı olarak açıklama yapan Bedri Baykam, "Bir hukuk devletinde şayet özgür basın yoksa yalnız haber alma özgürlüğü değiş demokrasi huzur ve hiçbir güneş ertesi gün parıldayarak doğamaz. Özgür basın gazetecilik hukuk devletinin de demokrasinin de vatandaşların da olmazsa olmaz şartıdır. Arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılması bütün bunları kapsar. Bu hatadan dönüşmesini talep ediyoruz."