Gazeteci Yaşar Kemal
“Gazeteci” Yaşar Kemal dendiğinde ne bir haberci anlaşılır ne köşe yazarı. Ancak gazeteciliğin en keyifli dallarından biri, röportaj dendiğinde Yaşar Kemal mutlaka hatırlanır.
Aydın EnginYaşar Kemal gazetecilik mesleğinden gelmedi. O bir romancı. Ancak 1955’te Çukurova’dan İstanbul’a geldiğinde Cumhuriyet gazetesi ona sayfalarını açtı. Daha doğru bir deyişle bir romancıdan aynı anda bir röportaj ustası yarattı. “Çukurova Röportajları” Cumhuriyet’te art arda yayınlanmaya başladığında büyük kentlerdeki aydınlar üstünde sarsıcı etkiler yarattı. Bir yandan o hiç bilinmeyen Anadolu gerçeği, yoksulluğuyla, sömürüsüyle, acımasızlığıyla, yürek burkuculuğuyla, başdöndüren doğasıyla Çukurova aynasında yansıyordu; bir yandan da destansı bir dilin okuru coşturan şiiri, İstanbul Türkçesine hapsolmuş aydınlara bilmedikleri dil lezzetleri sunuyor, dilin kullanımı üstüne ufuklar açıyordu. Yaşar Kemal’in röportajlarını gazetecilik ve röportaj tekniği açısından irdelemek, değerlendirmek anlamsız. Başka türlü söylersek, Yaşar Kemal’in röportaj tekniği, gazetecilik kuralları umurunda bile değildi. Buna karşılık bu yepyeni soluktan gazetecilik mesleği ve o güne dek dar kalıplara sıkışıp kalmış “röportaj tekniği” yeni açılımlar elde etti. Denebilir ki Yaşar Kemal röportaj dalında çığır açtı ve bu çığırın izinde giden pek çok gazeteci röportaja yaygınlık, saygınlık ve etkinlik kazandırdı.
Dram değil trajedi yarattı
“Onun eserindeki ayırt edici özelliğin; insan acılarını anlatırken dram değil, trajedi yaratması olduğunu düşünürüm. Bu boyut onu birçok yazarımızdan ayırır. Çünkü dramın ulaşacağı nokta, insanların çektiği acılara üzülmemize, yüreğimizin onlarla birlikte kanamasına, yani acındırmaya evrilir. Trajedi ise aynı olayları anlatırken, acındırma öğesine hiç başvurmaz, trajik olana ulaşır; bizi olayların zamanından ve mekânından koparıp insan soyunun yeryüzündeki serüvenini düşünmeye ve hissetmeye zorlayan bir arındırmadır. İnsan, dram öğelerinin iyi işlendiği bir Yeşilçam filminde ağlayabilir ama en korkunç acılara yer veren trajedilerde (ve Homeros’u da düşündüğümüzde epopelerde), Euripides’te, Homeros’ta, Sofokles’te, hatta Shakespeare’de, Marlowe’da ağlayamaz, ancak ürperir; bazen dehşetle ürperir, kökten sarsılarak ürperir. Yaşar Kemal bunu roman teorisinde bilinçle kullanan bir yazardır. Rastlantısal olarak bu noktaya varmış değildir.” Zülfü Livaneli’nin “Gözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar Kemal” adlı kitabından alınmıştır.