Gazeteci otoriteyi savunamaz!

Kürşat Başar caz albümünü tamamladı. İsmi de "Keşke Burada Olsaydın". Yazarlık, gazetecilik, dizi oyunculuğu, televizyon programcılığı derken müzik de Başar'ın hayatında büyük bir yer edindi. Bu arada yeni romanı sonbahara yetişiyor, senaryosunu yazdığı Balkan Savaşı sonrasındaki göçü anlatan dizi için de kolları sıvadı.

cumhuriyet.com.tr

Gazeteci otoriteyi savunamaz!

Cumhuriyet gazetesi yazarı Kürşat Başar Türkiye’de iktidarın kendisine yapılan muhalefetten dolayı kendini mağdur saymasını tuhaf ve anlaşılamaz buluyor. Zaten “Türkiye’nin hiçbir döneminde gazetecilerin savcıları, iddianameleri, polisleri ve tutuklamaları savunduğu görülmemişti” diyor, “çünkü gazeteci otoriteyi savunamaz, hem otoritenin savunulmaya ihtiyacı yoktur. Seni istediği zaman içeri atabilen bir adamın neyini savunuyorsun? Bir ülkede sahicilik olmayınca her şey sahteleşir”.

Tek parti zihniyeti

- Gazetecilik tehlikeli bir meslek, eskiden de öyleydi belki ama şimdi durum ayyuka çıktı. Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramları yalnızca iktidar kullandığında masum.

- Türkiye hep demokrasiye geçmeyi dener ve başaramaz. Güçlü bir iktidar, çok partili sistem ama zihniyet tek partiye ait. Başa geçen değişir, bu böyledir. İktidar korku ile yönetir. Ben lisede okurken “demokrat” demek solcu demekti ve pek iyi bir şey de değildi! Faşizmi simgeleyen okuldu, öğretmenlerdi, büyüklerdi, özgürlüğü kendi anlayışlarına göre kısıtlayan herkesti. Otorite kendisine yapılan muhalefetten dolayı kendini mağdur sayıyor şimdi de. Dünyanın hiçbir yerinde ve de Türkiye’nin hiçbir döneminde gazetecilerin savcıları, iddianameleri, polisleri ve tutuklamaları savunduğu görülmemişti. Çünkü gazeteci otoriteyi savunamaz, hem otoritenin savunulmaya ihtiyacı yoktur. Seni istediği zaman içeri atabilen bir adamın neyini savunuyorsun? Onun götürdüğü adamın hakkını araman gerekli.

- Onu ne zaman yitirdik ya da hiç mi yoktu?

- Biz ikiyüzlü yetiştirildik. Çünkü ebeveynlerimizin, öğretmenlerimizin, mahallemizin dediğini dersek işlerin yürüdüğünü gördük. Türkiye’de farklı şey söyleyen çocuklar sevilmez, önce yaramaz denir, sonra da kafası çalışmıyor...

 

Gençliğimde ben de sopa yedim

- İktidarlar gençlerden korkuyor çünkü onlar isyanda, söz dinlemiyor. Hakkını arayanlar önce ahlaksız, edepsiz sonra da suçlu görülüyor. Yeni bir gençlik inşa etmek için büyük bir şantiye kuruldu o yüzden?

- Zaten 60’lı ve 70’li yıllardaki gençler artık yok. Ellerindeki oyuncaklarla mutlu gençlerimiz. Kendilerine sunulan alandaki özgürlüklerle yetiniyorlar. Eyleme geçmek zaten hiç akıllarında yok! Tabii ben çocukluğumdan beri eyleme geçer, protestolara katılırım ama sopa yemekten öteye gidemedi bunlar. Hiçbir şey değişmedi, değiştiremedik. Protesto demek sopa yemek değil, iktidara bir uyarı, yanlış giden bir şeyleri düzeltme fırsatı vermek demek. Ama şimdi bunu tehdit ve saldırı gibi anlayıp şiddet uyguluyorlar.

- Sosyal medyanın artıları çok. Mesela haber kanalları uyurken ya da bir emir beklerken oradan öğreniyoruz pek çok şeyi. Ama bir yandan da vicdanı temizleyip, rahatlamak ve sokağa çıkma refleksini körelten bir sistem.

- Gelişmiş, demokratik dediğimiz ülkelerin emniyet sübapları olarak da kabul edebiliriz bunları. Kitlenin basıncını azaltmak ve oyalamak için birebir. İki taraf için de artıları ve eksileri çok. Artık herkese dokunmak kolay. Ünlü ünsüz, yakın uzak kalmadı ki... Biz küçükken “yabancılarla konuşma” derlerdi, şimdi evimizde yüzlerce yabancı ile konuşur haldeyiz.

 

Kadın yoğun bir aileden geliyorum

- İş hayatınızın hangi dönemi daha keyifliydi?

- Hürriyet Dergi grubunun başındayken iyiydim. Genç gazeteci iddialarımı gerçekleştirebildim çünkü imkân verilmişti, hayalini kurduğum her şeyi yaptım. Çok iyi bir ekiple çalıştım. O zamanın tadını unutamıyorum, özlüyorum. Deli gibi çalışıyordum ve yorulmuyordum.

- Bir de hakkınızda Sigmund Freud’a gönderme yapıp “Kadınlar ne ister bu adam bilir?” anlayışı hâkim. Var mı öyle bir yeteneğiniz?

- Kadın yoğun bir aileden geliyorum, onlarla büyüdüm. Annem, teyzem, anneannem, halam ve kuzenlerimle çok yakındım. Ama olay orada değil. Yazar olarak birilerini anlamaya çalışıyorsun. Bu bir katil de olabilir hatta bir uzaylı da. “Başucumda Müzik”te ve “Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum”da kurguyu bir kadının ağzından ve dünyasından yazıyorum. Bu bir zorluk çözülmesi gereken bir bilmece ve iddia. Ben zamanı ve cinsiyeti kendimden uzağa düşürmeyi seviyorum, buna çalışıyorum. Yazarlığımın tek sebebi de bu; herkes olabilme şansı!

- Program yapıyorsunuz, konuk ağırlıyorsunuz ama konuk olmuyorsunuz. Var mı özel bir nedeni?

- Aslında sevmiyorum. Bazen ısrarlar üzerine kıramadığım insanların programlarına katılıyorum.