Gazeteci Abidin Yağmur'un ilk öykü kitabı 'Pazartesi' çıktı

Mersinli gazeteci Abidin Yağmur’un ilk öykü kitabı ‘Pazartesi’ çıktı. Kitapta günümüz toplumunda yalnızlaşmayı, ötekileşmeyi, işsizlik endişesini, acımazsızlığı ve şehir yaşamının koşturması içinde kayboluşu anlatan 14 öykü yer alıyor. Abidin Yağmur, “Öykülerin çoğunda kahramanlarımız işsiz ve yalnız. Bu kitap aslında işi gücü olmayan insanların, işsizlerin gözünden bakıyor dünyaya” diyor.

cumhuriyet.com.tr

Mersin basınında uzun süredir muhabir ve köşe yazarı olarak görev alan Abidin Yağmur, yayınlanmamış öykülerinden oluşan ‘Pazartesi’ adlı ilk kitabını okuyucuların beğenisine sundu.

Kuzgun Kitap’tan çıkan ‘Pazartesi’, kitaba adını veren ve işsizlik sorununa farklı bir pencereden bakan öyküyle başlıyor. Kitapta yer alan ‘Kaldırım’, ‘Kıyıda Bir Çıplak Adam’, ‘Kedi Maması’, ‘Caddedeki Ölü’ öykülerinde de işsizlik, yalnızlık, ötekileşme temasını işleyen Yağmur, ‘KET’ adlı öyküsünde günümüzün toplumsal değer yargılarını mizahi bir dille eleştiriyor.

Yağmur, ‘Asker Parası’, ‘Eşeklikarınca’, ‘Patika’, ‘Dul Nevin’, ‘Öbür Çocuklar’, ’10 numara’, ‘Kasabada Unutulan’, ‘Gözlük’ adlı öykülerinde de hızla büyüyen şehirlere, bu şehirlerin içinde giderek yabancılaşan insanlara, çocuk işçiliğine ve şiddete odaklanıyor.

Öykülerinde sıradan insanların, sıradan günlerini, sıradan saatlerini anlattığını, fantastik kurgular yerine, yalın gerçeği aktarmayı istediğini belirten Abidin Yağmur, “Öykülerin çoğunda kahramanlarımız işsiz ve yalnız. Belki de aynı kahramanı, farklı öykülerde, farklı mekanlarda görüyoruz. Bu okuyucunun yorumuna da bağlı. Kahramanlarımız yeniliyor, kaybediyor ve her yenilgi sonrasında elleri ceplerinde dalgın yürüyor. Ama geleceğe dair umutlarını kaybetmiyor. Bu kitap aslında işi gücü olmayan insanların, işsizlerin gözünden bakıyor dünyaya. Bu yönüyle bir modern çağ eleştirisi de diyebiliriz” diyor.

Kitabın kapak tasarımını Mersin Üniversitesi’nden Mehmet Acar’ın yaptığını belirten Abidin Yağmur, “Pazartesi adlı öykü, İstanbul’un pazartesi koşturması içinde, o hengâmede var olmaya çalışan bir işsizin, günün sonunda yenilmesini anlatıyor.  Kahramanımız bir kez daha yeniliyor ve elleri ceplerinde, geze geze evine doğru gidiyor. Ve gölgesinden başka kimsesi yok. Mehmet Acar’ın tasarladığı bu kapak, aslında kitaptaki öykülerin iklimini özetliyor” diyor.

Abidin Yağmur, ‘Pazartesi’ adını verdiği öykü kitabının arka kapak yazısında okuyucuya şöyle sesleniyor:  “Kahramanlar uzun boylu, atletik olur. Bizim kahramanlar belki kısa, belki biraz şişmanca. Kahramanlar acar olur, uyanık olur. Bizim kahramanlar belki kalender, belki biraz safça. Kahramanlar kafaya koyduğunu yapar, başarır. Bizim kahramanlar her işte yarım kalmıştır, belki biraz sakarca. Kahramanlar ellerini kollarını sallayarak mağrur yürür. Bizim kahramanlar elleri ceplerinde, dalgın yürür. Hikâye kahramanların hayatını anlatsak roman olurdu… Harbi kahramanların birer saatlerini, birer günlerini anlattık, hikâye oldu! ”

Yağmur, kitabın son sayfasında ise, hikâye, günümüzdeki daha yaygın adıyla öykü sanatıyla ilgili düşüncesini de şöyle özetliyor:

“Herkesin hayatı roman olmaz. Çünkü hayatın kendisi hikâyedir! Onun için bir ömür bittiğinde, geride kalanlar  ‘Hikâye en güzel yerinde bitti’ derler. Oysa bütün hikâyeciler bilir ki, bir hikâyenin en güzel yeri, hikâyenin ilk cümlesidir. Gerisi, hikâyedir!”