FT'den Türkiye ve Brezilya'ya destek

Financial Times'in köşe yazarlarından Philip Stephens, "Yükselen güçler, Batı'nın kurallarına göre oynamak istemiyor" dediği yorumunda Batı'da Türkiye ve Brezilya'nın, İran ile yaptığı takas mutabakatından duyulan rahatsızlığa dikkat çekerken Batılı güçlerin yaklaşımını "dar görüşlülük" olarak nitelendirdi.

cumhuriyet.com.tr

Türkiye ve Brezilya'nın İran ile yaptığı, nükleer yakıt takası anlaşma için "Yükselen güçler, Batı'nın kurallarına göre oynamak istemiyor" yorumları yapılıyor. Financial Times gazetesinin köşe yazarı Philip Stephens, Batılı güçlerin, takas mutabakatından duyduğu rahatsızlığa dikkat çekerek "dar görüşlü" olarak nitelendirdi. Müslüman bir komşu ile yapılan bir anlaşmanın, açmazdan bir çıkış yolu oluşturabileceğini savunan Stephens, anlaşmada arabuluculuk yapmanın, Türkiye'nin "aktif bölgesel diplomasisinin normal devamı" olduğunu vurguladı.
 

"Futbol maçı karikatürü"

Financial Times gazetesi, Philip Stephens'in, "Yükselen güçler, Batı'nın kurallarına göre oynamak istemiyor" başlıklı köşe yazısını yayınlarken Başbakan Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile Brezilya Cumhurbaşkanı Lula da Silva, nükleer yakıtın simgesi şeklindeki bir top ile futbol oynarken hakem pozisyonunda ABD Başbakanı Barack Obama'ya kızgın bir ifade ile düdük çalarak "durun" işareti yaptığını gösteren bir karikatüre de yer verdi.

Philip Stephens, yorumunda Türkiye ve Brezilya'nın İran'ın nükleer programı sorununa çözüm bulma çabalarının, "şaşırtıcı" olmayan bir biçimde Batı tarafından reddedildiğini belirtirken

"Washington, Londra ve başka yerlerde Recep Tayyip Erdoğan ve Lula da Silva'nın arabuluculuğu ile sağlanan anlaşmaya reaksiyonlar, lütuftan yoğun bir rahatsızlık arasında geziniyor. En küçük eleştiri ise, Ankara ve Brezilya oyuna getirildiğidir."

Anlaşmanın zamanlanmasının da, "haklı olarak İran'ın başlıca amacının, yeni BM yaptırımlarına yönelik, ABD'nin öncülüğündeki hareketi alt üst etmek olduğu kuşkusu"nu da yarattığını kaydeden Stephens, Batıda İran'ın nükleer meselesinin yerleşik güçler tarafından çözümlenmesi gerektiğini düşünüldüğünü belirterek bunun "dar görüşlülük" olduğunu vurgularken İran'ın gerçekten nükleer bir bomba üretmeye kararlı ise, yeni yaptırımların onu vazgeçirmeyeceğinin altını çizdi.
 

"Müslüman komşu ile anlaşma çıkış yolu olabilir"

Stephens, İran, tutumunu değiştirerek bir uzlaşı aramak isterse de "bunun Batı'nın Şeytanlarına bir boyun eğme gibi görünmemesi için bir yöntem bulunması gerekeceğine dikkat çektiği yorumunda Müslüman bir komşu devleti ile bir anlaşmanın çıkmazdan çıkılması için bir yol oluşturabileceğini de belirtikten sonra şu değerlendirmeyi de yaptı:

"Sayın Erdoğan'ın hükümeti için bir anlaşmada arabuluculuk yapmak, Ankara'nın aktif bölgesel diplomasisinin normal bir devamıdır. Son birkaç yılda Türkiye'nin hem ekonomik refahında hem de siyasi güveninde kayda değer bir artış görüldü. Fransa, Almanya ve başkaları, onu AB'den dışlama için gerekçeleri bulurken Türkiye yüzünü doğuya çevirdi.
 

"Ankara'nın parlak tezi"

Ankara'nın bölgedeki yükselen önemi, etkinliği göstermek isteyen ülkelerin kendi ihtilaflarını çözmekle başlamaları gerektiği yönündeki, parlak ve basit teze dayanıyor. Sayın Erdoğan, Suriye ve Irak ile uzun bir süreden beri devam eden ihtilafları çözdü ve Kafkaslarda gerilimleri azaltmayı amaçlıyor."

Philip Stephens, "Komşuluk sorunları çözme çabaları, tam olarak başarılı olmazsa da Türkiye'yi büyük bir bölgesel oyuncuya dönüştürmek için yeterli oldu" dedikten sonra Erdoğan hükümetinin, Brüksel ile hayal kırıklığına uğratan "sonuçsuz" müzakerelere seçenekleri oluşturmanın sağladığı siyasi güveni gösterdiğini belirterek bunun da Tahran mutabakatına ilişkin Washington ve başka yerlerde var olan rahatsızlığın kaynaklardan biri olduğu"nu da yazdı.

Batılı hükümetlerin, yükselen güçlerden yeni kuralları belirlemek değil, küresel düzene sadık kalmalarını istediklerini vurgulayan yazar, "yükselen ülkelerin rulet masasına, ancak casino mülkiyetinin Batı'nın elinde olmaya devam edeceği kaydıyla davet edildikleri" görüşüne de yer verdi.
 

"Kuralların belirlenmesinde başkaları da söz sahibi olmalı"

Obama Yönetiminin "yeni bir jeopolitik geometri" üzerinde çok yoğun bir biçimde düşündüğünü anımsatan Stephens, yazısına son verirken de ABD Ulusal İstihbarat Konseyi'nin "2025 Küresel Trendleri" raporunun, Brezilya'nın Ortadoğu'daki bir krize arabuluculuk yaptığı bir senaryoyu da içerdiğini anımsatarak, "Ancak farklı bir geleceğini hayal etmek, bunu kabullenmek demek değildir. Eğer Batı, küresel bir düzen istiyorsa, kurallarının belirlenmesinde başkalarının da söz sahibi olmasına alışmalıdır" telkininde bulundu.