Frida Kahlo’nun evini gezerken

Ressamın, müzeye çevrilen evini ziyaret ettiğinizde, mutfağı, yatak odası, atölyesi, evin odaları, bahçesi ve özel eşyalarıyla Frida Kahlo’nun yaşamına tanıklık ediyorsunuz..

Nurduran Duman

Frida Kahlo’nun evi yirmi dört saatliğine çevrimiçi gezintiye açılınca birçok sanatsever soluğu ekranlarının başında aldı. Mexico’nun Coyoacán beldesindeki bu koca Mavi Ev (La Casa Azul) hem mavi duvarlarının arasındaki mor çiçekli yeşil bahçesi hem de içerisindeki renklerin şeker tonlarıyla deneyim evreninize her zaman hatırlamak isteyebileceğiniz bir dünya sunuyor. Belki de her zaman değil, çünkü tüm renkliliği, şenliğiyle birlikte yaşanmışlıkların ağırlığı, derinliğiyle bir hüzün de kucaklıyor sizi dolaşırken. 

HÜZÜN, MİNNET...

Müzenin açtığı sayfada, önce bahçenin ortasında buluyorsunuz kendinizi, karşınıza ilk çıkan oku takip ederseniz içeridesiniz ve evet, hüzün hemen orada, teşekkür ya da minnet duygusuyla birlikte. 

Hemen kapının karşısına yerleştirilmiş geniş olmayan bir yatak, ayakucunda Frida’nın yürürken kullandığı kırmızı ayakkabılı bacağı... Başucunda hareket etmek için desteğine ihtiyaç duyduğu kemerlerden biri, kitapları... 

GENİŞ BİR DÜNYA

Evin bahçeye açılan daracık girişine kurulmuş geniş mi geniş bir dünya burası, yaşama sevincine, yaşamın hak ettiği, kendisinin yeteneğinin, tutkusunun hak ettiği değeri verişiyle insanın insana örnek oluşu, bir ilham. Yatalak zamanlarında yatağın tavanına yerleştirilmiş aynaya bakarak çalıştığı otoportrelerine nasıl hayranız şimdi. Sırtınızı yatağa verdiğinizde gördüğünüz bahçe çok davetkâr, sola yöneldiğinizde odanın girişinde benzer bir yatak daha... Bir cıvıltı odanın içinde, oyuncaklar eşyalar, pikabı radyosu, pembe şalı Frida’nın... 

Sağa yöneldiğinizde büyük bir oda, bahçeye bakan atölye burası; çok kullanılmaktan yıprak tekerlekli sandalye, mutfak tezgâhına asılmış kepçeler gibi kocamandan küçümene sıralanmış fırçaların sesi ise daha da çok kullanılmaktan iyice açılmış zamanın ezgisine ritim tutuyor bu odada. Sonra aşağı kata iniyorsunuz, tatlı sarıları, şeker renkleriyle “buraya gelin” diye çağıran bir mutfak. 

Frida (ile Diego) konuklarına balkabağından yiyecekler ikram ediyor, bir sohbet bir muhabbettir gidiyor mutfağın içinde. Sonra sergi salonlarına ayrılmış odalar, eserler ve Diego’ya ayrılmış oda, hiç üstünden çıkarmadığı tulumu Diego’nun, şapkaları. 

MÜZE İÇİN BAĞIŞLANIYOR

Frida Kahlo’nun babası Guillermo Kahlo’nun kızının ameliyatları yüzünden yaptığı borçlarını üstlenip ödeyerek bu evi sahiplendiğini, Frida’dan sonra bu evde uzun zaman yaşayıp son yıllarını burada geçirdiğini biliyoruz Diego’nun, öldükten sonra da müze olması için bağışlıyor. Zaten Frida Kahlo da Diego Rivera da eserlerini Meksika halkına bırakıyorlar. Bu katın bahçeye açılan iki kapısı var, ikisinden de yine o sihirli sessiz ama çoksesli yeşile açılıyorsunuz. Ardınızda sanata kattıklarına, verdiği ilhama teşekkür ederek bıraktığınız bir yaşantı parçası, renkleri dokuları darbeleriyle bir uygarlık mirası.