Fransa’daki genç Türkler melez kimlik bunalımında
Elli yıl önce resmi anlaşmalarla Türkiye’den çalışmak için Fransa’ya giden Türkler, yaşadıkları topluma bir türlü uyum sağlayamadı.
Yazgülü Aldoğanİlk başlarda, ülkelerinde kullanacakları bir ev, bir iş için yeterli para biriktirip en kısa zamanda dönme hedefi taşıyan Türkler, yıllar içinde sahip oldukları imkânları bırakıp dönemediler. Almanya’nın aksine, Fransa’ya yalnız giden bekâr erkekler, bir süre sonra ailelerini de getirip çoluk çocuğa karışarak onların geleceği için “gurbette” yaşamaya devam ettiler ama yaşadıkları topluma uyum sağlamak için de bir gayret göstermediler.
Açıkçası, onları geçici kabul eden ev sahibi ülke Fransa da bunun için fazla bir şey yapmayınca ilk iki kuşak hiçbir uyum göstermedi. Bütün eğitimini Fransa’da yapan sosyolog Gaye Petek, Ségolène Debarre ile birlikte 600 bin Fransa Türkünün öyküsünü yazdığı “Fransa Türkleri Tarihi” (Editions du Détour 2019) isimli kitabıyla “Fransa Türkiye Edebiyat Ödülü”ne layık görüldü. Gaye Petek, geçen günlerde İzmir, Ankara ve İstanbul’da Fransız Kültür Merkezleri’nde konferanslar vererek Türklerin Fransa’daki yaşamını anlattı. Yazarın yaptığı araştırmalara göre ilk gelenlerden sonraki kuşaklar, Fransa’da doğarak çifte vatandaşlık elde etmelerine ve Fransızca öğrenmelerine rağmen hâlâ ülkeye ve yaşamına uyum sağlayamadılar.
ÇOCUKLAR OKULDA BAŞARISIZ
Bunda en büyük etmen aile büyüklerinin verdiği eğitim ve kültürel baskı; anne babaları onları Türk örf ve âdetlerine göre, üstelik sürekli köklerine bağlı kalmayı yücelterek yaşatırken okulda aldıkları Fransız yaşam biçimi eğitimi çocukların arafta kalmasına ve hayatta başarısızlıklarına yol açtı. Çocuklar melez bir kimlik sahibi olarak hem rahatsız hem okulda da başarısız. Orta okuldan liseye ve yükseköğretime geçiş oranları çok düşük. Bir genç şöyle diyor: “Benim memleketim Fransa, ama vatanım Türkiye”. Gençleri ise bekleyen sıkıntı, ailelerinin sıkı sıkıya bağlı olduğu namus kavramı ve yabancıya gitmesin baskısıyla yaptıkları ithal evlilikler: Yüzde 78’i Türkiye’den, özellikle kendi çevrelerinden hatta aileden gelen ama çok az tanıdıkları damat ya da gelinlerle evleniyor. Evlendikten sonra tanıştıkları eşleri Fransızca bilmiyor, Fransa’daki yaşama ve ortama yabancı kayınvalideler gelinlere baskı ve şiddet uyguluyor, bu uyumsuzluklar evliliklerin bitmesine de neden oluyor. Üstelik üç yıldan önce evlilik biterse eş Türkiye’ye geri yollanıyor. Fransız hükümetinin gençlerin hayata uyumu konusunda aldığı tek tedbir 1977’den itibaren Türkiye’den gelen öğretmenlerin ücretini ödemek.
NE TÜRKÇELERİ İYİ, NE FRANSIZCALARI...
Bu öğretmenler Türk öğrencilere haftada iki gün Türkçe dersi veriyor, gençlerin ne Türkçesi, ne de Fransızcasının çok iyi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Fransız hükümeti içeriğini bilmediği bu derslerden rahatsız. Türk hükümetleri ise olaya tamamen siyasi bakıyor.
Türklerin 80 sonrası aldıkları dernekleşme hakkı Türkiye ve Katar maddi desteğiyle yürüdüğü için bu dernekler milyon Avro’lara cami ve Kuran kursu, yanına da erkeklerin gittiği kahve yaptırmakla uğraşıyor. Türkiye’deki seçimlerde AKP ve RTE’ye en büyük destek Fransa’dan, hatta Türkiye’de en yüksek oyu veren Bayburt’tan bile (yüzde 86) yüksek çıktı! Fransa’daki Türklerin siyasi tutumunu kısaca siyasal ve dini muhafazakârlıkla tutucu bireyler olarak özetlemek mümkün.