Flaubert’ten yüzleştiren hınzır bir sözlük!
Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü, Gustave Flaubert’in tamamlayamadığı Bilirbilmezler’in sonuna eklemek istediği ve ölümü sebebiyle taslak halinde kalan bir yapıt. Yazarın 1850’den bu yana burjuvazinin klişelerini, çocukluktan gelen “aptallığa tahammül edememe” motivasyonuyla kaleme aldığı notlar. Flaubert, tematik bir sözlük oluşturuyor. Tema, dünle bugün arasında hiçbir gelişme kaydedememiş klişeleri ve dolayısıyla burjuvazinin aptallığını eksenine yerleştirirken, bugünle hayli paralel dönemin portresini de çiziyor. Usta yazar sözlüğün ciddiyetini büyük bir ciddiyetle alaşağı ederken, bir yandan da bizi kendimizle yüzleştiriyor.
Büşra Uyar“Sözlük:
Mutlaka belirtiniz: “Cahiller için hazırlanmıştır.”
Kafiye
sözlüğü: Kullanan var mı? Yazıklar olsun!”*
Sözlük büyüleyici bir
yapıttır şüphesiz. Sivri burnunun üzerinde yuvarlak gözlüğü ve buğulu -ama
tektip- sesiyle kimi zaman bir dili, kimi zaman spesifik bir konuyu hayret
edilesi bir düzenle tane tane açıklamaya koyulur. Ufak öbekleri olabilecek en
duru şekilde açıklarken, bu öbeklerin bağlam oluşturmasına izin vermez. Ama
cilt cilt karşımızdadır işte; postmodernlerin kuvvetle muhtemel alt dudağını
ısırarak kıskandığı ve güç bela erişebildiği o dominant yapıya her daim ihtiyaç
var. Gelgelelim, bu ihtişamlı yapının “küçük” bir problemi var, bir hayli sıkıcı
olması.
HINZIR
VE ELEŞTİREL FLAUBERT
Flaubert’in yüzyıllar
öteden bu kaskatı ve işlevsel yapıyı -tüm hınzırlığı ve eleştirel
perspektifiyle- aptallığa ve burjuvazinin klişelerine adaması, onun mizacına
biraz olsun aşina olanları şaşırtmıyor elbette.
Yine de, bu kesimin
azınlıkta olduğunu söylemek mümkün; zira Flaubert, eğitim sisteminin ve -fazlasıyla
genel- kültürün ele aldığı kadarıyla, Madam Bovary üzerinden “ne kadar
gerekliyse” o kadar tanıtılıyor.
Anlatı tarihinin ve
dolayısıyla dünya edebiyatının akışını değiştiren bir yazarı saygıyla anmanın
getirisi olabilir bu, ancak bir yandan da bu aşılması gereken bir duvar. Zira
bu duvarın öbür tarafında muzip, zehir gibi bir akıl ve okunabilecek en harika
sözlüklerden biri bizi bekliyor!
İletişim Yayınları’ndan
çıkan, Ayberk Erkay’ın dilimize kazandırdığı Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü,
duvarın öteki tarafına atlayıvermek için harika bir sebep.
Sözlük, Flaubert’in
tamamlayamadığı Bilirbilmezler’in (Bouvard et Pécuchet) sonuna eklemek istediği
ve ölümü sebebiyle taslak halinde kalan bir yapıt aslında.
Yazarın 1850’den bu
yana burjuvazinin klişelerini, çocukluktan gelen “aptallığa tahammül edememe”
motivasyonuyla kaleme aldığı bu notlar, yazarın ölümünden sonra adeta
bağımsızlığını ilan ediyor.
TEMATİK
BİR SÖZLÜK
Flaubert, şüphesiz ki
tematik bir sözlük oluşturuyor. Tema, dünle bugün arasında hiçbir gelişme
kaydedememiş klişeleri ve dolayısıyla burjuvazinin aptallığını eksenine
yerleştirirken, dönemin portresini de çiziyor. Ancak dönemin portresi bugünle
öyle büyük bir paralellik gösteriyor ki, okur koca koca kahkahalara boğulurken
bir yandan bu gerçekliğe hayret ediyor.
Usta yazar sözlüğün
ciddiyetini büyük bir ciddiyetle alaşağı ederken, bir yandan da bizi kendimizle
yüzleştiriyor. İşin ilginç yanı, bunu yaparken Flaubert’in kaleminden ne bize
ne de topluma dair doğrudan, saldırgan bir eleştiri dökülmüyor.
Sözlüğün içinde
tipleştirilerek bizi yansıtma misyonu üstlenmiş ya da okurun kendini
özdeşleştirerek eleştiriden kurtulmasını sağlayan irili ufaklı karakterler de
yok: Adı üzerinde, sözlük yahu!
Bu durumda okur katı
ama bir o kadar da esnek yapının içinde, hem kendiyle hem de yaşadığı toplumla
salt kendisi olarak yüzleşiyor. Zira sözlüğün her bir maddesini okumak demek, hâlâ
maruz kaldığımız ve maruz bıraktığımız klişelerle hesaplaşmak demek.
SİVRİ
BURUNLU, YUVARLAK GÖZLÜKLÜ VE TEKTİP SESLİ!
Bu noktada Kabul Görmüş
Kanaatler Sözlüğü’nün başka bir komik yanı çıkıyor ortaya. Sözlüğün sivri
burnundan, yuvarlak gözlüğünden ve tektip sesinden söz etmiştik. Flaubert’in
sözlüğünde bu mizaç değişime uğruyor. Okur, bir anda Flaubert ile karşı karşıya
buluyor kendini.
Yazar her maddeyi büyük
bir ciddiyetle, seri bir şekilde dillendirirken okur ince tebessümden,
zaptedilmesi güç kahkahalara geçiveriyor. Sözlüğün yapısı böyle bir ritimle
yükselirken okur için işler iki noktada zorlaşıyor: Her şeyden önce, fizyolojik
sebepler. Zira bu denli ciddi bir esere kıpkırmızı bir surat, gülmekten bitap
düşmüş kalp ve dağılmış bir zihinle odaklanabilmek mümkün değil.
Diğer zorluk ise, çoğu
maddenin Flaubert’in yaşantısına ve toplumuna yönelik ince göndermeler
barındırması. Lakin bu noktada çevirmen Ayberk Erkay işlevsel dipnotlarıyla hem
okura destek olup dikkatini tekrar toplamasına vesile olurken hem de
Flaubert’in hınzırlıkla dört bir yanı ele geçirdiği anlatıda okura sakinleşme,
soluklanma alanı yaratıyor.
MİZACIMIZ
VE TOPLUMUMUZ
Kabul Görmüş Kanaatler
Sözlüğü, hem yazarın mizacına hem de yaşadığı döneme ışık tutarken, kendi
mizacımızı ve içinde yaşadığımız toplumu da bir o kadar tanımlıyor.
Bu noktada Flaubert’in “taslağı”,
efsunlu bir hal alıyor. Bu efsun yüzyıllardır süregelen eleştiri geleneğine,
sanat batağına saplanmış herkesin çok uzun bir süre boyunca keyif alarak
boğuşacağı burjuva eleştirisine ve aptallık karşısındaki tahammülsüzlüğe öyle
tuhaf bir yaratıcılık kazandırıyor ki, okur neye hayranlık duyacağını şaşıyor.
Ayberk Erkay’ın nefis
çevirisi ve Emrah Serdan’ın dilimize kazandırdığı Jacques Barzun’un önsözü ile
Timothy Unwin’in sonsözü, okura son derece ayrıntılı bir perspektif
kazandırıyor şüphesiz.
Bu noktada İletişim
Yayınları’ndan çıkan Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü unutulması mümkün olmayan,
hayat boyu kurcalanacak bir eleştirel sözlük halini alıyor.
İster istemez eklentili
yapısıyla sözlük, aslında ancak okurun elinde tamama erdirilebilecek bir yapıt.
Eh, muhtemelen Flaubert bir şartla bu durumu seve seve kabul ederdi: Aptallığa
devrilecek bir çift göz ve büyük bir ciddiyet.
Kabul Görmüş Kanaatler Sözlüğü / Gustave Flaubert / Çeviren: Ayberk Erkay / İletişim Yayınları / 156 s.