Finn Iunker’den ‘Iphigenia-Helen’
Norveçli oyun yazarı Finn Iunker’in kaleme aldığı “Iphigenia-Helen”, çağdaş tiyatronun anlatım tekniğiyle kaleme alınmış iki oyun. Troya Savaşı’nın başlangıcında duran “Iphigenia” ile savaşın son altı ayı üzerinde biçimlenen Helen, iki oyunla bir araya geliyor.
Hilmi Zafer ŞahinSÖYLENCENİN TİYATRODA GÜNCEL ANLATIMI
Antik Yunan ve Roma inançlarını, sanat ve kültür dünyasını, toplumsal yaşam ve insan ilişkilerini, gelenek ve göreneklerini farklı yorumlanışlarla etkileyen, biçimleyen Troya söylenceleri, o günden bugüne yazın, gösterim, görsel ve görüntü sanatlarında kendine yer açtı.
Yunan dünyasının büyük ozanı Homeros’un (İ.Ö 800’lü yıllar) İlyada ve Odysseia destanları, Troya’da olan bitenin birer anıtsal yapıt olmanın ötesinde, olay örgülerinin öncesi ve sonrasıyla da farklı alanlardaki sanatçılara çıkış noktası oluşturdu.
Öyle ki pek çoğu, bu iki destanın bilindik anlatımlarının ve içeriklerinin dışına çıkılarak biçimlendirildi.
Norveçli oyun yazarı ve akademisyen Finn Iunker’in Iphigenia ve Helen adlı oyunları da böylesi bir yaklaşımın karşılığı...
İÇ İÇE OLAY ÖRGÜLERİ
Tek kitap içinde yayımlanan “Iphigenia” ve “Helen”, çağdaş tiyatronun anlatım olanaklarını içinde barındıran iki oyun. 2003’te Belçika’nın Antwarp kentinde sahnelenen oyunlar, birbirinin içine akan olay örgülerine sahip.
Öyle ki, söylencelere göre on yıl süren Troya Savaşı’nın başlangıcında duran Iphigenia ile savaşın son altı ayı üzerinde biçimlenen Helen, geçen zamana karşın insana ilişkin duyusal ya da edimsel pek çok şeyin aynı kaldığının anlatılması gibiler.
Ancak her iki oyun adına en dikkati çeken durum, okuyan ya da seyreden olalım, bizlerin İlyada Destanı’nı ve buna bağlı diğer söylenceleri, oyunları, yorumlanmış anlatıları genel olarak bilmemiz gerekliliğinin karşımıza çıkması...
GÜNCEL KARŞILIKLARI SORGULUYOR
Yunan ordusunun Troya’ya gitmek için Aulis’te beklediği günleri anlatan “Iphigenia”, Euripides’in (İ.Ö480-406) yapıtlarında da ele alınan söylenceyi, bugünün değerlerini de içine alan çağdaş bir anlatımla sahneye taşımayı amaçlamakta.
İzleri antik dünyada olsa da, babalığın “güç”le bağı, erkeklerin duygularının “erkek egemen bakış”a yenilişi, erkek egemen dünyada “kız çocuk” olma, kadın-erkek ilişkisi, kadınların inançla iç içe toplumsal yapılanıştan kaynaklanan olan biteni “kabulleniş”lerinin güncel karşılıkları oyunda sorgulanmakta.
Belki de bu nedenle oyunda, kızı Iphigenia’dan daha bir öne çıkan Agamemnon karakteri, “baba”, “koca”, “kardeş”, “komutan” olarak daha geride dururken, tüm bunları içine alan ve her şey üzerinde egemen “iktidar olan erkek” konumuyla konuşma ve olay örgüsünün belirleyici unsuru. Çünkü yalnızca Agamemnon bilinçli, amacından sapmayan, bilerek ve isteyerek “işini” yapan “erkek” bireydir.
Iunker’in yorumlayışında o, karakter olarak yönelişlerinde yaşadığı çelişkilere karşın, erkek egemen dünyanın olanaklarını sonuna kadar kullanandır.
SAVAŞ, HIRS, ÖÇ, ELE GEÇİRME...
Tüm olan biten, genç bir kızın savaş, hırs, öç, ele geçirme için kurban edilmesinin etrafında şekilleniyor:
Gerçeği gördükleri halde ellerinden bir şey gelmeyen Yunan komutanlar... Annelikle eş olmak arasına sıkışan Clytemnestra... Eşi Helen’in aşığıyla kaçışının neden olduğu savaş sürecinden tedirgin ve şaşkın Menelaus... Baba olmaktan çok erk olmayı seçen Agamemnon...
Tanrılar dünyasının isteği ile erkin emri/kararı karşısında aşklarını hiçe sayan ya da acımakla “zorunlu evlilik” arasına sıkışan erkekler... Erkek egemen dünyadaki gelişmeleri ve trajik sonuçları olan kararlarını “kader” olarak algılayan kadınlardan oluşan Koro...
Hepsi Iphigenia’nın kurban edilişinin bilerek ya da bilmeyerek suç ortağı olarak durmakta. Oyunun konusu ve içeriği bu yanıyla coğrafyamızın gerçeklerine ve yaşananlara tarihsel bir süreç içinde bakmamıza katkı veriyor.
IPHIGENIA BAŞLANGIÇ, HELEN SON!
“Iphigenia”, söylencenin başının ele alındığı bir oyun olurken, “Helen” söylencenin son günlerine baktırıyor.
İlk oyunda Paris’le kaçtığı belirtilen, bu nedenle Yunan ordusunu Troya önüne getirten Finn Iunker’in “kahraman erkeklerin başa çıkmak zorunda oldukları” ve daha da öte “uzlaşmaya varamayacakları bir kitle imha silahı” olarak tanımladığı Helen; İ.Ö 5. yüzyıl Atina’sında Euripides’in de ele aldığı gibi aslında Mısır’dadır.
Sonradan öğrenir içinde yer almadığı halde nedeni olduğu Troya Savaşı’nı ve acılı sonuçlarını... Belki de bu durum, her savaş için “kullanışlı” bir yol bulunur düşüncesinin altını çizmektedir.
“Helen” adlı oyunun öyküsü “İlyada” ile zamansal olarak örtüşerek, on yıl süren Troya Savaşı’nın son altı ayı üzerinde şekilleniyor. Yunanlılar bir yandan iç hesaplaşmalar ve sürtüşmeler yaşamakta, diğer yandan Helen konusundaki gerçeği görmezlikten gelmekte, başta Menelaus ve Agamemnon olmak üzere telaş ve korku içinde yaşamaktadırlar.
Helen’in Troya’ya gelmesi, gerçeğin anlaşılması bile, savaşın sonuçlarından bekledikleri nedeniyle onları savaştan alıkoymaz.
Sonunda anlaşılır ki, bir kenti ve halkını ortadan kaldırmak için “ahlaki” bir yalan, akılları çelen bir yönlendirme ya da inandırma yeterli olmuştur -günümüz dünyasında olup bitenlerden çok da uzak değil-.
GÜNCEL VE TARİHSEL OLANI YAKALIYOR
“Helen”, bölgemizin Antik dünya ile örtüşen süreçlerine savaş gerçeğinden baktıran bir oyun. Bugün de dünyanın pek çok yerinde karşılık bulan, yakın tarihe (hatta bugünden) bakınca da coğrafyamızda uygulanabilir olduğunu gördüğümüz, halkların ve bireylerin yönlendirilmesi konusu, oyunun ana teması...
Günümüz Avrupa Tiyatrosu’nda deneysel ve farklı sahne uygulamalarına yakın duran Finn Iunker bu iki oyunun; konu, içerik ve anlatımıyla yaşananların her tarihsel zamana ve coğrafyaya denk düşebileceğinin altını çiziyor.
“Iphigenia-Helen”in konusu ve oyun kişileri üzerinden güncel ve tarihsel olanı yakalamadaki işlevsel yanı kadar, ülkemiz toprağının geçmişine yolculuğa çıkartan yanıyla da tiyatro insanlarınca gözden kaçırılmaması gereken iki tiyatro metni örneği...
Iphigenia-Helen (2 Oyun Birarada) / Finn Iunker / Çeviren: Ferdi Çetin / Habitus Kitap / 128 s.