Film gibi emek savaşı
İstanbul’da hayat felç edilmişken Nakış İşçileri Birliği üyesi yüzlerce işçi inat etti, 1 Mayıs’ta tam 13 km yürüdü. İki yıllık mücadeleleri “tarihi” anlarla dolu.
Pınar Öğünç/Cumhuriyet Bir zafer havası vardı atölyede. Ahmet Bozkaya, Masum Baş, Asker Sevinç, Veysi Ekici, Şahin Güzelsoy, Nakış İşçileri Birliği’nin sırrını anlattı |
Şurası kesin, Nakış İşçileri Birliği'nin hikâyesi Türkiye emek mücadelesi tarihinde nadide bir yerde duracak. Hele bazı sahneler film gibi akıyor önünüzde. 1 Haziran 2013 de öyle, son 1 Mayıs da. Güzel yanıysa hepsinin gerçek olması.
5 Mayıs'ta, tesadüfen iki yıl önce her şeyin başladığı günün yıldönümünde Yeni Bosna'daki Zafer Mahallesi'nin meydanında buluşmuşuz. “İşte şuradan çıkmıştık” “Şurada şöyle olmuştu” diye o günü anlatıyorlar.
Öncelikle “nakış” tam olarak ne? Havlu, tül gibi ev tekstilinden tüm giyim sektörüne iş yapıyorlar. Gömlek, tişört ve pantolonlardaki marka logolarını düşünün, hepsi nakış olduğundan, işleri kritik, onlar eklenmeden mal satışa hazır hale gelemiyor.
Üretim eskiden İstanbul'da Güngören, Merter bölgesinde yoğunken zamanla atölyeler Güneşli ve Yeni Bosna'da toplaşmış. İki işçi çalışan atölye de var, 100 işçi çalıştıran da. Bir nakış makinesi 70-80 bin Euro civarında olduğundan, o kadar küçük bir sermayeden de söz etmiyoruz. O yüzden de çalışma şartları şöyle... Dünyanın her yerinde bir makinede iki kişi çalışırken burada tek. Çalışanların çoğu sigortasız, sigortalıların bir kısmının da gerçek maaşları gösterilmiyor. Vardiyalı mesai kimi zaman 13 saat, resmi tatillerde dahi izin yok. Denetim yapılmıyor, iş kazalarına önlem yok. Varis, bel rahatsızlıkları, duyma kaybı gibi meslek hastalıkları çok muhtemel.
2013'te bardağı taşıran damla, bir işçiye yakının cenazesi için izin verilmemesi, gidince de işten çıkarılması olmuş. Sendikaları, hiçbir örgütlenmeleri yok o güne kadar. Yine de sadece herkesin birbirine attığı telefon mesajlarıyla o gün beş yüz kadar işçi bir araya gelip mahallede yürüyor. Bu ilgiye kendileri de inanamış. Bir ay içinde İstanbul'daki tüm atölyelere haber yayılıyor. Hedef ise 1 Haziran'da büyük buluşma.
Şöyle bir sahne... Dört bin kadar nakış işçisi, akşam evde yaptıkları “İş, ekmek, özgürlük”, “İnsanca yaşamak için sekiz saat” gibi pankartlarla Bahçelievler'deki Karadeniz Parkı'nı tıklım tıklım doldurmuş. Panik haldeki işverenler uzaktan seyrediyor. Bildiğiniz tarihi gün. Fakat öyle denk geliyor ki, aynı esnada başka bir parkı, Gezi'yi dolduran on binler Türkiye için başka tarihi bir günü kayda geçirmekte. Sesleri duyulamıyor.
Bizi mi buldunuz?
Sinirlendiniz mi diye soruyorum. 10 yıldır nakış işçiliği yapan, örgütlenmede yer aldığı için artık ona iş verilmediğini söyleyen Veysi Ekinci gülüyor: “Tabii ki biz de sonra Gezi'ye destek amaçlı gittik. Ama şöyle de düşündük. Yahu kırk yılda bir biz bir araya geldik, bula bula bizi mi buldunuz!” Dört bin işçi ayakta; Adana, Bursa, Denizli gibi kentlerde destek amaçlı iş bırakmalar oluyor ama işte çok da duyulmuyor. Her aşamada destek veren HDP milletvekili Levent Tüzel'i yere göğe koyamıyorlar. Bir de Evrensel, Hayat TV, Özgür Gündem...
Ortaokulu bitirdiği 2003'ten beri nakış işçisi olan Masum Baş, her şeye rağmen eylemin işverende yarattığı korkuyu anlatıyor. Silahlı tehditlere, vazgeçmeleri için teklif edilen paralara rağmen Nakış İşçileri Birliği'ni dağıtmıyorlar. Şu an altı bin üyeleri, her yerde iş yeri temsilcileri, sekiz kişilik de üst komiteleri var. Veysi Ekinci “Biz nakış işçileri hızlı ve öfkeliyizdir. Tek makine bir vardiyada bir işçiyle patrona 1000 TL kazandırıyor. Aldığımızsa günde 33 lira. Nasıl olmayalım?” diye soruyor.
2013'ten sonra hak kazanımlarının elden alındığı yedi-sekiz atölyede iş bırakma olmuş, hepsi de talepler kabul ettirilerek sonlanmış. Bir hafta kadar önce yine böyle iş bırakan ve buluşmamızdan bir gün önce kazanımla işe dönen üç Karahan Tekstil işçisi var masada; hepsinde bir zafer havası. Sekiz yıllık nakış işçisi Ahmet Bozkaya özetliyor: “Bu çok komik değil mi, yasal haklarımız için grev yapıyoruz. Avukat, dava demeden haklarımızı alamıyoruz”. Bayrampaşa'da yedi yıl sigortasız çalıştırılan Asker Sevinç de “Birlik beraberlik olmayınca sigorta bile yapmıyorlar” diyor.
Gerçek bir 1 Mayıs
“Anlatılmaz yaşanır” diye tarif ettikleri bir tarihi günü daha anlatmak lazım. Taksim'e dair hukukdışı gösteri yasağı tüm şehir hayatını felç etmiş ve aslında kimse 1 Mayıs'ı şöyle tadınca yaşayamıyorken onlar ne yapıyor? Masum Baş, Taksim'in anlamını, değerini bilmelerine rağmen “yerelde” kalmayı tercih ettiklerini söylüyor. Bir sloganları da “Taksim sizinse varoşlar bizimdir” zaten.
Sabah Güneşli, Evren Mahallesi'nde buluştuklarında 300 kişiler; sloganlar eşliğinde, ara sokaklardaki tüm atölyelerden işçileri yanları katarak 10 kilometre sonra Şirinevler'e vardıklarında ise neredeyse bin... Bu esnada arkadan bir akrep onları takip ediyor, Şirinevler'e çevik polis dolu otobüsler yığılmış ama eylemleri engellenmiyor. Şirinevler'den sonra istikamet İncirli. Söz ettiğimiz bir kısmı vızır vızır Çevreyolu olan 13 kilometrelik bir yol. Gerçek bir 1 Mayıs manzarası...
Sendikaları yok, dernek bile değiller ama Nakiş İşçileri Birliği olarak sektörün büyük kısmını temsil ediyorlar. Öyle Facebook etkinliği düzenlemek değil, eylemleriyle binlerce işçinin hayatını değiştirecek güce sahipler. “Sırrımız birlik, beraberlik” diyor Ekinci. Üç yıldır çalıştığı Karahan Tekstil'de gece vardiyasına gitmeden önce görüştüğümüz Şahin Güzelsoy, “Hiçbir siyasi partiyle, cemaatle, örgütle onla bunla ilişkisi olmayan, tamamen hak arayışında insanlarız. Bunun altında inanın emekten başka bir şey yok” diyor.
Sendikalara sitemleri var. Destek ziyaretleri olduysa da, böyle bir örgütlülüğe rağmen bir çağrı almamışlar. Masum Baş “Biz sendika gibi örgütlenmiş dinamik bir gücüz. Bizim gördüğümüz, böyle dinamik bir yapıdan çekiniyorlar” diyor. Eğer kendileri sendikalaşırlarsa, koyacakları mutlak bir kural var: Sendikanın en tepesindeki, en iyi işçi maaşından fazlasını alamayacakmış. Baş ekliyor “Bizi birbirimize bağlayan, hayatlarımızın aynı olması. Aynı sıkıntıları yaşayıp aynı paraları kazanmamız”. Hatta “Sendikalaşırsak, gelin bizzat görün” diye şimdiden randevu veriyorlar. Düşünün, kazanma hırsıyla kavga çıkabiliyor diye üç yıl düzenledikleri futbol turnuvasından bile vazgeçmişler.
Vardiya değişimi saati geliyor sonra. Cami altları bile nakış, örme atölyesi dolu olan mahalle birden daha da kalabalıklaşıyor.