"Filistinlilerin bir Mandelası yok"
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Ulusal Güvenlik Danışmanı Uzi Arad, Filistinliler arasında İsrail'i ve İsrail'le barışı gerçekten kabule yanaşan bir süreç göremediğini belirterek, "Filistin liderliğinin başarısız olduğunu" öne sürdü. Arad, "Filistinlilerin bir Enver Sedat'ı, bir (Nelson) Mandelası yok" diye konuştu.
cumhuriyet.com.trİsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Ulusal Güvenlik Danışmanı Uzi Arad (62), Haaretz'e yaptığı açıklamada, Filistinliler, Suriye ile barış süreci ve İran gibi konulardaki kişisel görüşlerini dile getirdi. Filistin'le ilgili olarak, ortada bir Filistin liderliği veya rejiminden çok, kuvvetlerin ve fraksiyonların düzensizliğinin bulunduğunu belirten Arad, Ebu Mazen'ın (Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas) Filistinlilerin 2004 yılı sonunda ölen lideri Yaser Arafat gibi kaba ve aynı zamanda Hamas gibi aşırı ve militan biri olmadığını, onda bile İsrail'le uyuşmazlığın sonuna gelinebilecek bir istek ve irade göremediğini ifade etti. Arad, tam tersine, Ebu Mazen'i de İsrail'e karşı varolan kindarlıkları muhafaza edip, hatta yoğunlaştırmakla suçladı.
Arad, "gerçek bir barış için ortada Filistinli bir muhatap bulunmadığınını mı söylüyorsunuz" denilmesi üzerine, "Bu noktada böyle birisi yok" dedi. Filistinliler arasında barış için gerçek liderler bulunmadığını savunan Arad, şöyle devam etti: "Bunun, Filistinlilerin genetik bir yapısı olduğu fikrinde değilim. Gelecekte, farklı bir liderliğin ortaya çıkacağına inanmak istiyorum. İsrail tarafında da adalet olduğunu anlayabilecek Filistinli bir kadın veya erkek ortaya çıkacaktır. " Netanyahu döneminde Suriye ile bir barış yapılıp yapılamayacağına ilişkin bir soruya karşılık Uzi Arad, İsrail hükümetlerinin çoğunluğunun, İsrail'in Golan Tepeleri'nde kalmasında ısrarlı olduğunu belirterek, bu görüşün çoğu milletvekilinin yanı sıra İsrail kamuoyunca da paylaşıldığını söyledi.
Stratejik, askeri, toprak ve yerleşim, su ihtiyacı ve benzeri gerekçelerle Golan'ın İsrail'de kalması gerektiğini savunan Arad, "(Suriye ile) barışa evet, ama Golan'ın bırakılmasına) hayır" görüşüne destek verdi. İsrail hükümetinin, herhangi bir önkoşul olmaksızın görüşmeleri yeniden başlatmaya hazır olduğunu dile getiren Arad, her iki tarafın da diğerinin konumundan haberdar olduğunu belirtti. Arad, Suriyelilerin de Netanyahu hükümetinin ve kamuoyunun Golan'ı asla terk etmeyeceklerinin farkında olduğunu kaydetti.
İran'a abluka
Netanyahu'nun Ulusal Güvenlik Danışmanı Arad, İsrail'in geçen yıllarda İran'ın nükleer programını engellemekte başarı sağlayamadığını da söyledi. Bu konuda hiçbir şeyin yapılmadığını da söyleyemeyeceğini kaydeden Arad, ancak bunların yeterli olmadığını ifade etti.
Arad, İsrail liderliğinin, çabalarını ve kaynaklarını İran üzerine yoğunlaştırmak yerine, (2005'teki) geri çekilme ve Annapolis gibi diğer konuların içine itildiğini belirtti. Arad, AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana'nın bile, İsrail Dışişleri Bakanından daha fazla yol katedip, dünya ülkelerinde İran konusu üzerinde durduğunu söyledi. Arad, batılı devlet adamlarının İran'ın nükleer güce sahip olmasını önlemek için İsrailli meslektaşlarından daha fazlasını yaptıklarını belirtti.
2003-2007 yılları arasında İran'ı frenlemenin daha kolay olduğunu, o dönemde İran'ın programının başlarında bulunduğunu, Amerika'nın gücünün daha aşikar ve çeşitli büyük güçlerin bu konuda işbirliğine daha istekli olduğunu kaydeden Arad, İran'ın da daha zayıf ve ihtiyatlı bir durumda bulunduğunu dile getirdi. Ancak o dönemde İsrail'in geri çekilme ve ardından Annapolis süreci ile kendini sarmaladığını belirten Uzi Arad, "Tüm ulusal kaynaklarımızı boş hareketlere yönlendirdik" diye konuştu. Arad, tüm bu kaynaklar İran'ın dönüşü olmayan bir nükleer güce erişmesini engellemeye yönelik kullanılmış olsaydı, İran'ın da bu noktaya varamayacağını söyledi.
Uzmanların, İran'ın nükleer güce sahip olmasının Orta Doğu'daki ülkeleri nükleer güç sahibi olmaya iteceğini savunan Arad, "Nükleer güce sahip bir Orta Doğu kabus olur" diye konuştu. İran ekonomisinin ham petrol ihracatına dayandığını, ülkenin de rafine petrol ürünlerine ihtiyaç duyduğunu belirten Arad, İran'ın denizden ve tam bir ablukaya alınması halinde, birkaç ay içinde iflasın eşiğine sürükleneceğini iddia etti.