Fikret Otyam’a saygı ve teşekkür ile

9 Ağustos 2015’te çok sevdiği Anadolu toprağının kucağında dinlenmeye çekilen Fikret Otyam’ı saygı ve teşekkür ile selamlıyoruz.

Nurduran Duman

Yazdığı film (Toprak) senaryosuyla sinema, piyesle (Mayın) tiyatro dahil, resim, yontu, desen, kitap kapağı tasarımı, gazetecilik, fotoğraf sanatına, söyleşi, gezi, mektup, çocuk edebiyatına emek vererek, kiminde öncü kiminde en seçkin ürünlerle sürdürülmüş bir ömür. Cumhuriyetimizin ilk yılları (Aksaray) doğumlu Fikret Otyam’ın yaşamı boyunca hizmet ettiği her alanda apaçık görünen yurt insanına sevgisiyle perçinli toplumsal gerçekçi tutumu, babasının eczanesinde çalışmaya başladığı küçücük yaşına değin uzanır. Bunu 1945-46’da Gece Postası gazetesinde yazdıklarında görürüz, çocuk yaşında tuttuğu deftere öyküleştirerek kaydettiği, eczaneye gelen köylülerle arasında geçen konuşmalar, onlardan dinleyip ezberlediği öyküler. Bu kayıt alışkanlığını daha sonra derlediği çoğu gün yüzü görmemiş türküler, gazete söyleşileri, gezi yazılarıyla, gezip söyleştiklerini belgelediği fotoğraflarla sürdürür. Şimdi, bu özentisiz ama özenli bir sevecenlikle yapılmış çalışmalarından oluşturduğu kitaplarla Anadolu’nun dağı bayırı, karı, kar altındaki köyü çayırı, Harran Ovası özenli sevecen bir gözle kayıt altındadır. 

BEYAZ LEKEDEN IŞIK

İlk gençlik yıllarında yine eczaneye gelen bir boyacının verdiği fırça ile tüp boyalar ise ona son soluğun varınca yârenlik eder. 1945’te girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, bir yandan gazetecilik fotoğrafçılık çalışmaları devam ederken, 1953’te dahil olduğu Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesi, “Türk resminin kaynakları Alpler’ın ötesinde değil, Toroslar’ın eteğinde aranmalıdır” sözünü benimseyen Onlar Grubu... Sonrası ise dışavurumculuk etkisinde lekesel anlayışla soyut ifade ama yerel yöresel bakışla neredeyse ete kana bürünen doğa ile içindekilerin ya da içerdiklerinin öyküsü. Ve resim sanatının en zor renk uğraşılarından beyaz, kompozisyonu genişçe kaplayabilen beyaz(lar)dan ışık, leke leke gölge. Batılı anlamda Türk resminin oluşumuna vurulan sağlam, içten fırça darbeleri. 

RESİMLİ TÜRK MOTİF SÖZLÜĞÜ

Fikret Otyam, Türk resim sanatını öz kültürümüzden, halı, kilim, minyatür, işlememizden, Türk motiflerinden etkilenip etkileyerek oluşturmamızı savunur. Eserlerine baktığımızda “resimli Türk motif sözlüğü” de demeyi önerebileceğim, sürekli geliştirebileceğimiz bir sözlüğün öndeyişiyle karşı karşıya geliriz. Ağaç, gül, keçi, kedi, at, aslan, yılan, koyun, koç, deve, geyik, turna, tavus kuşu, güvercin başta olmak üzere kuş, şahmeran, hayat ağacı, üzerlik otu, nazarlık, nazar boncuğu, kadın başlıkları, tasavvuf imgeleri... 

DÜNYA GÖZDEN PENCERE

Fikret Otyam, tuvale düştüğü ışığını, Türk kültürüyle harlayıp Anadolu’ya, Anadolu yaşamına tutarken, beyaz lekenin ille de üstünde yer aldığı paletini o yaşamı var eden tüm karakterlerinin üzerine döktü. Kısaca bitki, hayvan, bağ bahçe tarla, ev, çocuk, inanç, insan... Ve kadın. İllaki Anadolu kadını. Otyam’ın seven, sayan, gözeten eli ve yeni imgeleriyle iyice özgünleşen bu kadın, her biri dünya penceresi kocaman gözleriyle özgürleşti. Otyam’ın “Benim imzam gibi oldu” dediği bu sürmeli, fincan gibi gözlere ne zaman baksak dünyamıza açılır durur o pencere. Geleceğe de. Sanata evet.