Fidan muamması

AKP’nin gündeminde MİT Müsteşarı’nın önemli bir yeri bulunuyor.

Erdem Gül / Cumhuriyet


 ABD ve İsrail medyasındaki tartışma yaratan üst üste yazılar üzerine AKP de MİT Müsteşarı Hakan Fidan olayına kilitlendi. AKP’de, Fidan olayının arkasında asıl olarak İsrail’in bulunduğu, “Fidan’ı tutuklama girişimi olan” 7 Şubat sürecinin yeni bir versiyonunun sahneye konulduğu, 2014’teki kritik seçim süreci de gözetilerek asıl olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hedef alındığı değerlendirmeleri yapılıyor. AKP’de cemaate yakın medyanın Fidan tartışmasında büyük bir suskunluk sergilediğine de vurgu yapılıyor.

ABD ve İsrail medyasındaki yazılar üzerine başlayan Fidan tartışması AKP’lilere “7 Şubat” çağrışımı yaptırdı. Olay, AKP’li bir yönetici tarafından, “Fidan işi” diye nitelendi. AKP’lilere göre Fidan olayının çok sayıda “operasyonel” niteliği bulunuyor. AKP’liler, olayın Türkiye’nin bölgedeki dış politikasına ve iç politikada da özellikle 2014’teki Köşk seçimlerine yönelik beklentilerle sahneye konulduğunun altını çiziyor. Farklı farklı açılara da dikkat çekilen değerlendirmelerde öne çıkan başlıklar şöyle:

Suriye politikası: Fidan olayının dış politikayla ilgisi bölge politikaları ve özellikle Suriye ile alakalı. Olayın arkasındaki bir numara İsrail. Elbette ABD’de de uzantıları var. Bir süredir Suriye politikasında Türkiye’nin tezlerini değiştirmesi isteniyor.
7 Şubat’ın devamı: 7 Şubat 2012’de Fidan’ı savcı eliyle mahkemeye çağırırken aslında hedef Başbakan’dı. Fidan’ı tutuklayacaklardı. Nitekim Başbakan, “O zaman beni alın” diyerek yasa çıkardı ve Fidan’ı korumaya alarak oyunu bozdu. 7 Şubat darbesinin gerçekleşmemesinden bu yana özellikle İsrail ve içeride de bazı çevreler Fidan’a yönelik sürekli operasyon girişimleri içinde oldular.

Hedef Fidan değil Erdoğan: Operasyon Fidan üzerinden yürütülüyor ama asıl hedef doğrudan Başbakan Erdoğan. Gezi eylemleriyle birlikte hedefte değişikliğe gidildi. Eskiden operasyonlarda doğrudan parti hedef alınırdı. Ancak Gezi’den bu yana durum değişti. Hedef artık parti değil Başbakan’ın kendisi ve siyasi geleceği. Bu olayda da hedefin Başbakan olduğu açıkça gösterilerek parti içinde ileriye yönelik farklı siyasi hesapların ortaya çıkması için uygun ortamlar, zeminler aranıyor.

Gül’ün kararı: Bu tür doğrudan Başbakan’ı hedef olan girişimler, 2014 hesaplarıyla doğrudan ilişkili. Gül’ün yeniden aday olup olmayacağı, Erdoğan’ın aday olması halinde Gül’ün ne olacağı gibi sorular etrafında çok sayıda iç siyasi hesaplar yürüyor. Gül-Erdoğan denklemi çözülmediği sürece bu tür girişimler farklı örneklerle sahneye konulacak.
Cemaat medyası: Fidan’a yönelik yazılarla başlayan tartışmada en dikkat çeken kesim ise cemaate yakın olduğu bilenen medyanın tavrı. En hazzetmedikleri bürokrat olan Fidan konusunda bu kadar gürültü koparken bu ekibin medyası dikkat çeken bir suskunluk içinde. Bu suskunluk, Fidan’a yönelik yazıları ve operasyonu onayladıkları anlamına mı geliyor, yoksa olayın devamında yeni gelişmeler olacak da onu mu bekliyorlar, bu soruların da yanıtını bulması gerekiyor.

Güçlendiriyorlar

Bu operasyon, özellikle İsrail patenti nedeniyle ters tepiyor. Amaç Fidan’ı yıpratmak ama tam tersi oluyor. Fidan İsrail’in hedefinde olduğu sürece içeride kazanacaktır. Bir süreden beri Erdoğan sonrası olası Başbakanlık ya da parti liderliği tabanda güçlenen isimlerde değişiklik yaşanıyor. Bir sene önce yapılan tüm anketlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dışında en çok destek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na çıkıyordu. Ancak bu olaylar Fidan’ın tabanda güçlenmesine neden oluyor. Yapılacak olası başbakan adayı anketlerinde Fidan’ın Davutoğlu’nun üstünde destek bulması şaşırtıcı olmaz. Üstelik AKP Grubu içinde Fidan’ı bizzat tanıyan milletvekili sayısı parmakla gösterilecek kadar az