'FETÖ'nün medya yapılanması' davasında Atilla Taş'tan adres esprisi: Tahliye olursam yerim belli olsun

'FETÖ'nün medya yapılanması'na ilişkin "örgüt üyeliği" suçundan yargılandıkları davadan tahliye edildikten sonra "darbeye teşebbüs" soruşturması nedeniyle tekrar tutuklanan aralarında Atilla Taş'ın da bulunduğu 12'si tutuklu 13 sanığın yargılandığı dava sanıkların savunmasıyla devam edildi. Duruşmada kimlik tespiti sırasında Atilla Taş, adresinin değiştiğini söyleyip, "Hani tahliye olursam yerim belli olsun" diyerek salonda gülüşmelere neden oldu.

cumhuriyet.com.tr

FETÖ'nün medya yapılanmasını oluşturdukları iddiasıyla aralarında Atilla Taş ve Murat Aksoy'un da bulunduğu 12'si tutuklu 13 sanığın 'darbeye teşebbüs' suçundan yargılanmasına başlandı.

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya, tutuklu sanıklar Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Atilla Taş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç ve Yetkin Yıldız, tutuksuz sanık Ali Akkuş ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, sanıkların kimlik tespiti ve yoklamanın yapılmasıyla başladı.

Kimlik tespiti sırasında söz alan tutuklu sanık Atilla Taş'ın, adresinin değiştiğini söyleyip, "Hani tahliye olursam yerim belli olsun" demesi salonda gülüşmelere neden oldu.

Cihan Acar: Nikah masasına oturmam gerekirken, sanık sandalyesine oturdum

Duruşmada ilk olarak sanıklardan Cihan Acar savunma yaptı. Acar savunmasında suçlamaları kabul etmeyerek “Ortada suçlama var ama suç yok. Bu suçlamaya uyan bir suçlu yok. Size terörist olmadığımı ıspatlamaya çalışıyorum. 28 yaşında genç bir  gazeteciyim. Nikah masasına oturmam gerekirken, sanık sandalyesine oturdum. Tamamen gazetecilik yaptım. Özellikle üyelik davasından yargılandığım davada tahliye olduğuma sevinirken cezaevinden çıkmadan tekrar gözaltına alınmam süreci benden çok ailemi yıprattı. Beni almaya gelen ailem yıkıldı. O gece yargılanan ben değildim ailemdi. Bunları ajitasyon olsun diye anlatmıyorum. Tahliye kararı, dosyadaki delillere göre mi yoksa toplumdaki infale göre mi veriliyor. Hayatı boyunca herhangi bir illegal  örgüte üye olmadım. Bırakın örgütün sözde abi, imam dedileri bir kişinin söylediklerini dikkate almam mümkün değildir. Hayatım boyunca sadece ve sadece ailemi dikkate almış onları dinlemişimdir.Babam gazetecilik tehlikeli devlet memuru ol demişti. Ama ben babamı ve ailemi dinlemedim. Bu mesleği sevdiğim için seçtim” dedi.

Abdullah Kılıç: Burada ya bir hata ya da bana karşı bir kasıt olduğu kesin

Tutuklu sanık Abdullah Kılıç da, hakkındaki iddiaları kabul etmeyerek, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ’yü hem darbe girişimi günü hem bugün tekrar lanetliyorum. Bu örgüte ilişkin yazılar kaleme aldım. “Cemaat” ve “fuat avni” ile ilgili yazılarından sonra ilk önce haftalık yazı sayısını düşürdüler. Daha sonra da işten çıkarıldım. Bank Asya’yadaki hesabıma 2014 yılında iki kez para yatırdım. İkisi de kızımın okuduğu kolejin taksitine aittir. Şayet örgütsel bir tavrım olsaydı. Diğer bankada yer alan hesabımdaki 180 bin TL’yi Bank Asya’ya yatırırdım. Örgütün yöneticisi biriyle görüşmüş, oda biriyle görüşmüş. En son görüşülen kişi ile de ben görüşmüşüm. Böyle bir suçlama mantıksız. 25 yıllık gazeteciyim her meşrepten insan ile meslek gereği görüşüyorum. Ayrıca benim telefon görüşmelerim 2006 yılından itibaren başlatılmış. 2013’den beri değil. Burada ya bir hata ya da bana karşı bir kasıt olduğu kesin” dedi.

Sanık Abdullah Kılıç, darbe girişimi gecesi saat 23.00’den itibaren sabah 7.00’ye kadar 30’u aşkın tweet attığını ve darbeye karşı geldiğini belirterek “Şayet darbeci olsam sabaha kadar bekler pozisyon alırdım. Ama daha ilk saatlerinde darbeyi lanetlemeye başladım. Meslek hayatım boyunca sınav hırsızlığına ilişkin sayısız haber yaptım. 2013’den itibaren paralel yapı ile ilgili yazılar yazdım. Cemaat denilen olgunun askeri, polisi, hakimi ve savcısı olmaz yazdım. Kimileri darbe girişimi sırasında beklerken ben ufacık bir tereddüdüm bile olmadan dışarı çıktım. Ancak ne garip ki evde bekleyenler dışarda ben tutukluyum” dedi.

Gökçe Fırat: FETO ifadesini ilk biz kullandık

Tutuklulardan Gökçe Fırat Çulhaoğlu savunmasında, yayın yönetmeni olduğu Türk Solu dergisinde FETÖ ve elebaşı gülen aleyhine yayınlanan yazı ve dergi kapaklarını anlattı.

Kendisi kadar Fetullah Gülen aleyhine yazı yazan başka kimsenin olmadığını belirterek “2007 yılındaki sayıda ilk kez Fetullah için FETO  ifadesini biz kullandık. Şimdi herkes FETO diyor. Fetullah Gülen’in isminde “H” yoktur. “Bahai” olduğunu yazdım. Biz bunları yazdık, şimdi iddianamelerde bu alıntılar var. Şimdi savcılar bu buluşumun üzerine konup iddianamelerde yer veriyorlar, bizi de FETO’cu olmaktan içeri alıyorlar. FETÖ-PKK işbirliğini Uludere olayının ardından 2013 yılında yazdım. “Paralel devlet” ifadesini de ilk kez ben kullandım” dedi.

Sanıklardan Bünyamin Köseli de savunmasında hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. 4 sanığın savunmasının tamamlanmasının ardından duruşma diğer sanıkların savunmalarının alınması için yarına ertelendi.