Fernando Botero önerisi...
Fernando Botero ekspresyonist veya postmodern bir ressam olarak kavramsal tanımlamaların kısıtlı cümlelerine sığmayacak kadar yaşamın içinde bir ressamdır...
cumhuriyet.com.trKolombiyalı ressam bir boğa güreşçisi olmak isterken kendisini ressam olarak bulmasının hem çok tesadüfi hem de çok olası olduğunun belki de farkındadır. Tesadüfidir çünkü tüm gerçek sanatçılarda olduğu gibi ‘özgür ruh’ bir zorlama ya da estetik bir etiket niyeti olmadan sanatçısını bulur… Olasıdır çünkü çocukluğu sanatla adeta çevrelenmiş bir biçimde yaşanmıştır. Algısını etkileyecek bütün ayrıntılar ona erken yaşta bir görgü kazandırır. Henüz 16 yaşındayken çizimleri yayımlanmaya başlamış ve bunu takip eden yıllarda birkaç ödül aldıktan sonra Fransa’ya sanat eğitimi almaya gitmiştir. Çocukluğundan beri boğa güreşçisi olma sevdasıyla yanıp tutuşan Botero, trajik bir biçimde kendisine bir boğanın çarpması sonucu bu hayalinden vazgeçmek durumunda kalmış ama ilk yağlı boya resminde bir boğa güreşçisini yorumlamıştır. Lirik, abartılı, tuhaf, fantastik, neşeli, dramatik, sivri ve cüretkar birbirinden önemli işler ortaya çıkaran 1932 doğumlu Kolombiya’lı ressam Fernando Botero mutlaka görülmesi gereken önemli bir dünya sanatçısı... Bir resme bakmak ve o resmi hissedebilmek, kişinin resim bilgisi veya resmi okuyabilme yetisinin ötesinde yalnızca bir haz ve samimiyet çizgisinde de yaşanabilecek bir durumdur. Bu nedenle Botero gibi ressamlarda, resmi izleyenin ressamla birlikte bilincin özüne sürüklenebileceği bir karşılaşma yaşaması ihtimali çok yüksektir. Dünyada özellikle ülkemiz gibi sıcak ve heyecanlı coğrafyalarda Botero’nun muzip bakışına ilginin yoğun olduğu görüşündeyim. Yaşamın sıcak damarlarından geçen bir ressamın dokunaklı, şen ve şefkat uyandıran çizgilerine bakmamızda yarar var…
Botero, ressamlık ve heykeltıraşlık serüveninde belirli bir aşamadan sonra şişman insanları ve figürleri ele alaraken çok ilgi çeken işleri bu komposizyonlarından oluşturmuştur. Birbirinden önemli başka ressamların popüler resimlerini yeniden yorumladığı işleri onun daha da fazla tanınmasına olanak veren çalışmalar olmuştur.
Şişman bir insanın sempatik olduğunu düşündüğünü söyleyen ressamın bu söyleminden öte resimlerinde bunun dışında söze dökülmeyen bir genleşme, bozulma, neşenin ardında duran hüzün, acıya dayanan buruk bedenler vardır. Natürmortlar, siyasi bir duruşu olan gerçekçi anlatımlar da Botero’nun çizgisinde önemli bir yer tutmaktadır. İşkence, ve şiddetin konu edildiği resimlerinde Ebu Garip hapishanesinde tutuklulara yönelik şiddetin ele alındığı yorumları çok ses getirmiştir.
Sözcükler onun renkleriyle birer birer boyanmış ve “başka bir dünyada yapıtın kendisinin başkalaşması” durumuna kolay kolay izin vermeyecek ölçüde fırçasını tuhaf şeylerin çekiciliğine dönüştürmüştür bile… Güzel olanın ideal olmaya doğru zorlandığı dönemlerde bile onun güzel olanı yorumlama biçimi bambaşkadır… Adeta kutsanmışcasına estetize edilen ‘güzel’, Botero’nun tuvalinde aynada kendisini görmekten bir anda mutsuzluk duyan bir romantiğin kompleksleriyle karşılaşma anına benzemektedir. Kendisini sevmeye başlayan güzel insanların şen halleri gibidir… Ya da şişman figürlerin ardına gizlenen bir dramatik durumdur gönderme yapmak istediği… Biçim, form veya güzelliğin izinde plastik bir sanatı kovalama derdi olmayan “Botero’nun Şişmanları” tam da bu kaygısızlığın sempatisini yansıtır. Botero resimlerinde Latin Amerika’nın o sıcak, yerel ve karmaşık haline insanı renklerle davet eder.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, 4 Mayıs-18 Temmuz tarihi itibariyle efsanevi ressam Botero’yı resimleriyle konuk ediyor. Dünya resim sanatında son derece önemli bir yere sahip olan Fernando Botero ve eşi Yunanlı sanatçı Sophia Vari, Suna ve İnan Kıraç Vakfı davetlisi olarak Türkiye’ye davet edildiler. Botero'nun bu sergisi, sirk, boğa güreşi, Latin Amerika halkı, Latin Amerika yaşamı, ölü boğalar ve sanat tarihinin geçmiş ustalarından uyarlamaları kapsayan altı bölümden oluşuyor. Görülmesini öneriyorum…